"Rook-abim ve benim soyadımız 'Yokune'dir, Hatsune Miku..." dedi ve gülümsedi Ruko.
***
Kendimi yatağa yüzüstü bıraktım. Başımda Neru ve Haku bana endişeli gözlerle bakıyordu.
"Miku... İnan bana bilmiyordum. Bilseydim böyle bir işe kalkışmazdım. Çok özür dilerim." dedi Neru bu gün bininci kez. Neru'ya baktım, "Neru, tatlım, önemli değil, cidden. Sadece... Çok şaşırdım."Kısaca olayı anlatıcak olursak, Rook ve ben tanışıyorduk. Çok, çok daha öncesinden. O zaman annem ve babam iş seyahatlerine çıkmaya yeni başlamıştı. Bende Neru ve Haku'ya anne-baba sevgisini vermekle yükümlüydüm. Bu yüzden onlar ağladığımı görmesin diye gizli gizli bir parkta ağlardım. Bir gün Rook, beni bu halde gördü. O gün tanışmıştık. Biraz konuştuk, aynı okula gittiğimizi farkettik, bana neden ağladığımı sordu. Bende anlattım. O beni anladığını söyledi, onunda annesi ve babası çok eve gelmezdi ve bir kızkardeşi vardı. Yani o da benim durumumdaydı. Uzun süre çok iyi arkadaşlar olarak kaldık. Sonra beni sevdiğini söyledi ve çıkmaya başladık. Bir yıl sonra, Rook kapımıza geldi ve ayrılmamız gerektiğini söyledi. Arkadaş olup olmayacağımızı sorduğumda ise onunla birdaha konuşmamamı istedi. Birkaç ay sonra, benden ayrılmadan birkaç hafta önce nişanlandığını duydum. Ona çok uzun süre kızgın kaldım, en sonuna taşındık. Ama taşınmadan önce bana bu nişanın babasının zoruyla olduğu söylendi. Rook ile konuşmaya çalıştım, ama hiç başaramadım.
Neru aramızdaki sessizliği bozan kişi olmuştu, "Yıllarca bahsettiğin kişinin bu Rook olduğunu bilmiyordum... Bize hiç fiziksel özelliklerinden ya da soyadından bahsetmemiştin. Rook adında birsürü kişi bulunabilir diye düşünmüştüm..."
Kıkırdadım, "Bir ara soyadlarını söylediklerini hatırlıyorum, ama bende dikkat etmedim. Cidden değişmiş. Kahverengi saçlı ve kırmızı gözlüydü, ama o saçlarını siyaha boyatmış ve bir perçem kırmızı bırakmış..."Neru tam ağzını açmıştı ki kapının çalması ile hepimiz kapıya döndük. Neru hızlıca kalkıp kapıyı açtı, "Ne var?" dedi kapıdaki kişiye. Tavrına bakılırsa Rook'tu. Haku ve ben birbirimize baktık ve başımızla onayladık, eğer şu an Rook'u Neru'nun eline bırakırsak sanırım onu bir sonraki görüşümüz hastane odasında olurdu. Haku Neru'yu kenara çekti. Neru çırpınırken 'bırakın beni' misali birşeyler söylüyordu. Dışarı çıkıp kapıyı ardımdan kapattım. Rook elinde bir demet gül ile kızarmış bana bakıyordu. "Ş-Şey... Miku... Ben...-" onun kızarmış suratına bakarken gülmeme engel olamadım. Rook bana şaşırmış bir biçimde bakıyordu. Gülmemi durdurdum ve konuşmaya başladım, "Özür dilerim... Ama çok komik duruyosun... Kıpkırmızısın, Rook." ben böyle söyleyince daha da kızardı ve gül buketini bana uzattı. "Miku... Çok özür dilerim, ama herşeyi açıklayabilirim. Tam işleri düzeltmiştim ama senin taşındığını duydum. Sana hiçbir şekilde ulaşamadım da... Gerçekten... Gerçekten çok özür dilerim!" Gülümsedim ve çiçek buketini aldım, "Rook, bende taşındıktan sonra gerçekleri öğrendim. Sana ulaşmaya çalıştım ama bende başarısız oldum. Önemli değil, bu senin suçun değildi... Sana kızgın değildim, tamam mı?" Rook da gülümsedi ve ben odama gitmek için ilermeye başladım, odanın kapısında durdum ve Rook'a döndüm, "O zaman.. İyi akşamlar." dedim ve gülümsedim. Tam giricekken Rook elimden tuttu ve ona dönmem sağladı. "M-Miku... Ben... Senin hakkında..." kıpkırmızı olmuş suratını saklamaya çalıştı. "Ben hala...--" dedi ama Luka tarafından geri çekildi, "Bu kadar yeterli... Miku, sen odana git tatlım, biz Rook ile ilgileniriz." dedi ve gülümsedi. Kafamla onaylayıp içeri girmeden önce Rook'a gülümsedim. O da bana gülümsedi ama şu an Luka'dan korktuğu barizdi.
*** Yokune Rook'tan ***
"Ne demek Miku'ya birşey söyleme?!" diye çıkıştım. Ben sırf Miku için bu işi devraldım ve onu özel olarak davet ettim! Onun öncesinde nişanın bozulması için milyonlarca iş ve Miku'nun adresini bulmak falan---"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uta No Kami [Vocaloid FF]
FanficHatsune Miku, bir mektup alıyor, bu mektup onu sahneye çıkarıyor. 'Uta No Kami' (Şarkıların Tanrısı) yarışmasında 1. olacak grup, kim olacak? Bu yazdığım ilk kitabımdır, umarım beğenirsiniz!