Asla kabul etmek istemesem de herzaman barda-tanıştığım-adamla-yaşadığım-aşk tarzı bir şeyler istemiştim, evet.
Ama bunun sadece aptal bir hayal, küçük çaplı bir fantezi olacağına kendimi şartlamış olmalıyım ki; bu güzel adamın yanında uyanınca emin olmak için kendimi 4 kez cimcikledim. Evet, tam 4 kez.
Ama bu hayal değildi. Gerçekti. Hafızamı yokladım. Acaba sevişmiş miydik? Güzel dudakları bedenimde gezinmiş miydi?
Yavaşça yataktan kalkarken bu düşünceyle irkildiğimi hissettim. Tanrım....
Banyo olduğunu düşündüğüm kapıdan içeri girdiğimde tek gördüğüm dağılmış saçlarım ve akmış makyajımdı. Yüzümü sabunla yıkadıktan sonra bileklerime soğuk su tuttum. Bu beni herzaman rahatlatmıştı. Bileğimdeki tokayla saçlarımı atkuyruğu yaptıktan sonra aslında o kadar da kötü gözükmediğimi düşündüm. Eh, gözaltlarım mosmordu ama bu genlerimde vardı.
-İlk çekmecede kullanılmamış bir diş fırçaşı da var.
Sesi beni sıçratmaya yetmişti. Ona dönmek yerine aynaya bakıyordum. Yavaşça bana doğru yürüdü. Yüzünde anlamlandıramadığım bir gülümseme vardı.
Bana arkamdan sarılıp gözlerini kapattı. ELLERİ KARNIMDAYKEN ODAKLANAMIYORDUM VE TANRIM HALA BAŞIM DÖNÜYORDU.
-İyi uyudun mu?
Kafamı salladım. Daha sonra bunu göremeyeceğini farkedip yavaşça evet dedim.
-Uzun zamandır bu kadar deliksiz uyumamıştım.
Sesi beni esir alıyordu sanki. O kadar erkeksi ve aynı zamanda o kadar düzdü ki. Saatlerce konuşsa karşısında çık çıkartmadan dinlerdim. Ah, evet bunu yapardım.
Ama ondan hala korkuyordum. Tanrı aşkına onu tanımıyordum bile. Ve evindeydim. Burası NY. Her şey ola-
-Kahvaltı?
-Hı?
-Kahvaltı? Ben hazırlıyorum.
Dedi beni kendine çevirip.
Gözlerinin beni esir alması saliseler sürmüştü.
-Bu teklife hayır diyebileceğimi sanmam.