"S: Senin burada ne işin var?"
"J: Scarlett, bu kadar kibar olma lütfen."
"S: Yani, ben üzgünüm, demek istediğim şey şu.. Burayı ve beni nasıl buldun?"
"J: Scarlett Nisan kadar uniq bir ismin var ve bu seni bulmayı çok da komplike yapmıyor, bundan emin ol."
"S: Yani sen-"
"J: Evet sanırım seni biraz googleladım. 2 kez evine geldim ancak ikisinde de evde yoktun. Ve senin gibi bir not bırakmak istemedim çünkü bilemiyorum sanırım seninle yüz yüze görüşmek istedim."
Şaşkınlıkla onun parlayan mavi gözlerine bakarken nutkum tutulmuştu. Ben bunca zaman ergen yeniyetme kızlar gibi onu düşünürken o da bir yandan beni aramıştı. Tanrı şahidim olsun ki ben ondan ümidi kesmek üzereyken, o çıkıp beni bulmuştu ve buradaydı, tam karşımda. Üzerinde güzel siyah bir takım elbise, içinde ilk 2 düğmesi açık beyaz bir gömlek, su bardağını tutan kibar elinin uzun parmaklarında ise hem yüzük hem de orta parmağında olmak üzere birer gümüş yüzük vardı. Su bardağını ağzına götürürken göz göze geldik. Gözleri beni yakmak üzere olan ateş parçaları gibi bana dikilirken eminim ondan bu kadar etkilendiğimin farkında bile değildi. Saçları, sakalları. Siktiğimin bir amerikan romantik komedi filminin içinden çıkmış aktör parçası gibi karşımda oturan bu adam, Jamie, mükemmelden başka hiçbir şey değildi. Hatta o kadar mükemmeldi ki bu biraz şeydi. Gerçek olamayacak kadar güzel.
Dikkatim Jamie'nin arkasından bana doğru yaklaşan insan yüzünden dağılırken başımı kaldırıp onunla göz göze geldim
"C: Scar, iyi misin?"
"S: Ah Cady evet. Sorun yok."
Kafasıyla beni onaylayıp eliyle diğerlerine gidebiliriz gibisinden bir işaret yaptı ve mutfağa doğru yol aldılar.
Tekrar Jamie'ye döndüğümde pür dikkat beni izliyordu. Gözlerine bakınca canım yanıyordu sanki. Masanın üzerine koyduğum pis ellerime bakarken içimden lanet ettim. Üzerimde her tarafı yağ ve sos lekeli beyaz bir şef ceketi vardı. Saçlarım saçma bir topuz halindeydi. Biraz rimelden başka da yüzümde makyaja dair gram bir şey yoktu. Adam karşımda bir Yunan tanrısı gibi otururken ben çöpe kolyesini düşüren ve içinde saatlerce onu bulmaya çalışmış ve sonucunda da başarısız olmuş bir gerizekalıya benziyordum."J: Eğer biraz daha konuşmazsan buraya gelmem seni mutsuz etmiş gibi bir hisse kapılacağım. Ve bonfile mükemmeldi, seni gerçekten sinirlendirmiş olmalıyım. Ben senin aşçılık yeteneklerini sorgulayabilecek biri asla değilim bundan emin olabilirsin. Amacım saygısızlık etmek değil sadece biraz farklı bir şekilde karşına çıkmaktı. Sanırım kötü bir fikirdi" derken ayaklandı
"S: Hayır dur! "
Sesim olması gerektiğinden biraz daha yüksek çıkınca yine tüm masaların gözü beni onaylamayan şekilde bana dönmüştü ve ben... sanırım... utanmıştım?? Benim için çok alışılmışın dışında olan bu his midemde bir yere oturduğu zaman bana döndü ve gerçekten umut dolu gözlerle bana baktı.
"S: Bana 10 dakika ver, üzerimi değiştireyim ve bir kahve içelim. Yani sen de istersen?"
"J: Güzel Nisan, seve seve."