Neler olmuştu böyle?
"Uzun zamandan beri yaşadığım en garip şeydi. Hayır tabiki sevgilimin beni aldatmasından bahsetmiyorum. Jamie, evet anne adı Jamie.. Hayır onunla işi pişirmedim! Yapmak için neler vermezdim gerçi.. Ha yok kendi kendime konuşuyorum anne. Bir daha görüşeceğimizi sanmam. Şimdi kapatmam gerek. Seni seviyorum"
Uberden inerken tekrar incecik giyindiğim için kendimden nefret ettim. Evime gelmiş; duş almış ve restorant için yola koyulmuştum. Babanızın iş sahibi olması böyle konularda rahatlatıcı olsa da bu herkesten çok çalışmam gerekmediği anlamına da gelmiyordu. Ama hadi ama, sonuçta kimse beni kovamazdı ya.. Ne yani öz babam beni işten çıkaracak değildi ya. En kötü burayı batırırdım. Tanrım!
"Scarlett!"
Erimiş kar suyunun çamura karıştığı büyük kaldırımdan yürürken bana seslenenin kim olduğunu anlamak için etrafıma bakındım. Keşke dedim içimden; keşke Jamie çıkagelse. Sonra bunu söylediğim için gülümsedim. Sonra kendime kızdım. Ben tüm bu duygu değişimlerini yaşarken Cady çoktan yanımda bitivermişti.
C: Bugün gelmezsin sanıyordum.
S: Chef'e ne oldu?
C: Hadi ama Scar, mutfakta bile değiliz. Sana şef demek zorunda mıyım?
S: Cevabını bildiğin soruları sorma. Sadece keyfim yerinde ve dalga geçiyorum.
C: Senin? Keyfin? Yerinde? Tanrım başımıza taşlar yağacak. Jack yüzünden mi?
S: A aslında Jack beni aldattı ve ayrıldık. Sanırım bu yüzden.
dedim ona sırıtarak. O ise elindeki sigarasından kocaman bir nefes çekip bağırdı,
C: SHUT UP! (Kapa çeneni, aynı zamanda saçmalama gibisinden kullanılır.)
S: Ciddiyim, konuşmaya değer bile değil. Hadi bana bir fırt ver de içeri girelim.
Cady benim en yakın arkadaşımdı. Mutfak Sanatları okulunda beraber okumuştuk. O hep mutfağı benden daha çok sevmişti, ben de insanları yönetmeyi. Birbirimizi ying ve yang gibi tamamladığımızı anladığım anda onu babama kim olduğunu dahi söylemeden mülakata sokturmuştum, ve bilin bakalım. Evet, yıllardır beraber çalışıyorduk. Cady benim hangi saatte tuvalete gittiğimi,neye üzüldüğümü, ne zaman sinirlendiğimi, ne zaman konuşmak isteyip istemediğimi anlayan herkesin de hayatında elbet sahip olduğu "o" insandı. O da benim için öyleydi tabi.. İlk kez ona bir şeyi anlatmadım. Ona Jamie'den bahsetmedim bile.
Nedenini bilmiyorum. Büyük bir ihtimalle kafama bir soğanla vuracağını bildiğimdendir. Onu bırakıp gittiğim için ne kadar salak olduğumu, bu yüzyılda böyle birini bulmanın ne kadar imkansız olduğunu özellikle de aldatıldığım gece karşıma böyle mükemmel birinin çıkmasını ve benim bu fırsatı ayağımla teptiğimi-
C: Neden ağlıyorsun?
S: SOĞAN YÜZÜNDEN.
C: Senin lenslerin var gerzek, soğan seni ağlatmaz; ayrıca o kestiğin şey patates.
Aman Tanrım. İyice o ağlak karılara benzemiştim. Gerçekten Jamie'yi bırakıp gitmek yaptığım en büyük hata mıydı? Ah Tanrım. Al beni.