Günler hızlı hızlı akıp giderken, Jamie'yle geçirdiğim her saniye de bir o kadar yavaştı benim için. Yavaşlatmak için de elimden geleni yapmaya hazırdım. Sadece 2 haftadır devam eden aramızdaki bu zımbırtının bitmesini istemiyordum. Tanrım onun için eriyordum. Kendimi kaptırmamaya sürekli söz veriyordum ve ne zaman karşımda güzel dişlerini göstererek kahkaha atsa ya da gülümsese; sözümü bozup dizlerimin üzerine çöküp ona evlenme teklifi etmemek için kendimi zor tutuyordum. 3 kez dışarı çıkmıştık. Birinde Central Park'a yakın dairesinin önünde buluşup kahve alıp parkta yürümüştük. İkincisinde ise tamamen şans eseri onu küçüklüğümden beri çok sevdiğim derme çatma ufak pizzacıya götürmüştüm. Çalışan herkes özellikle de yaşlı ve tombul şefleri beni tanıdığı için Jamie'yle sohbet edip küçükken ne kadar yaramaz ve obur olduğumu; kocaman bir pizzayı babamla dahi paylaşmadığımı söyleyip beni utandırmıştı. Çünkü bunları konuşmadan 10 dakika önce ona pizzamın yarısını kesip vermiştim. Buraya daha önce hiç bir erkek arkadaşını getirmemişti dediğinde gerildim. Jamie gerildiğimin farkındaydı. Tam onu düzeltecekken Jamie uzanıp elimi tuttu ve sadece gülümsedi. Yaşlı adam ellerimize bakıp gülümsedi. Benim adıma sevinmiş gibi bir hali vardı.O tam bir Türk'tür dedi Carluccio. Amerikalı gibi göründüğüne ya da davrandığına bakma. Bu beni gülümsetmişti. Kafamı çevirip güzel gözlerine baktığımda gözleri açık rengine inat kapkaraydı ve dikkatle beni inceliyordu. Konuşmamız gelen maliyeci yüzünden kesildi ve Carluccio beni öperek bize şans ve mutluluklar dileyerek masamızdan ayrıldı. Jamie'nin tek yaptığıysa masaya yaklaşıp tuttuğu elimi havaya kaldırıp yumuşak dudaklarını onlara değdirmek oldu.
Üçüncü seferde ona yemek yapmayı teklif ettim. Bundan gurur duyacağını söyledi. Hatta sesi o kadar mutluydu ki, Tanrım. Bu kadar küçük şeylerle mutlu olması beni benden alıyordu. Ben zaten lanet bir şeftim. Tek yaptığım şey yemek yapmak değildi belki ama asıl yaptığım şey buydu. Evime yakın alanda kurulan pazara gidip taze sebzeler aldım. Kasabıma gidip istediğim eti söyledim, paketleri alıp onlara selam vererek çıktım. Eve geldim, saat daha ikiydi ve işim maksimum 3 saat sürerdi. Kendi hazırlanmamı da hesaplarsak tabi. Her şey o kadar yolundaydı ki. Sonra telefonum çaldı.NOT:
arkadaşlar selam,
bu hikayeyi bir gün canımın sıkılması sebebiyle yazmaya başlamıştım. bu kadar insana ulaşabileceğini asla düşünmemiştim ve aktif olarak bu uygulamayı kullanan biri değilim. ancak size şu sıralar tatilde olduğumu ve hikayeye devam edeceğimi, hatta birkaç uzun bölümün bu hafta yükleneceğini haber vermek istedim. yorumlarla ve mesajlarla yaşıyorum desem yeridir. kısacık bir hikaye de olsa bazı mesajlar göz doldurtan cinsten. tekrar tekrar teşekkürler. ee bu hafta görüşürüz o zaman?