Multimedya:Güneş ve dövmeleri
Yeni bölüm en kısa zamanda gelicek inşallah beğenirsiniz.
Ellerimi son kez saçlarıma geçirdikten sonra derin bir nefes alarak arabamdan indim.Yine işe geç kalmıştım ve açıkcası korkmuyor değildim.
Kapıda sigara içen hemşirelere baş selamı verdikten sonra acilden içeri adım attım.
"Nerdesin kız sen?Yemin ediyorum ölümüm senin yüzünden olacak.Aras hoca yine ağzıma sıçtı." Elleri belinde bana gözleri kısık bir şekilde bakan Masal'a masum bir bakış gönderdim.
"Uyuyakalmışım ya."dediğimde başını onaylar biçimde salladı.
"İyi tamam hadi git bir Aras hoca'ya görün.Seni arıyordu"
Masal'ın yanından ayrılıp hızlı adımlarla kendimi mesai saatinin çoktan başlamış olmasından dolayı boş olan soyunma odasına attım.
Masal benim bebeklik arkadaşım, dostum, sürtük annemin doğurmayı unuttuğu kardeşimdi ve aynı zamanda babamın askerlik arkadaşının kızıydı.Zaten bu şekilde tanışmıştık.
Aras hoca ise yanında staj yaptığım profösördü.Yaşı oldukça genç olmasına rağmen işinde olması gerekenden fazla iyiydi.
Kol çantamı kendime ait dolaba rastgele fırlattıktan sonra hastane kıyafetlerini alıp koşarak kabine girdim.Üzerimdeki fazlasıyla özensiz pantolon t-shirt kombininden kurtulduktan sonra telefonumu üniformamın cebine atarak adımlarımı Aras hocanın odasına yönlendirdim.
Odaya girmeden önce kolidorun ortasındaki kahve makinasından Aras hocanın sevdiği tarzda bir kahve alıp hızlandım.
Her sabah rutin gibi bir şey olmuştu artık bu.Gece sabaha kadar Masal'la dedikodu yapar, işe geç kalırdım ve Aras hoca'nın gazabından korunmak için kahveye sığınırdım.
Odanın kapısı da durduğumda içeriden gelen gülüşme sesleri ile olduğum yerde bir süre kaldım.İki sesinde erkek olduğunu anlayabiliyordum fakat Aras hocanın bu odaya arkadaşlarını nadir bir şekilde aldığını biliyordum.Tuhaf gelmişti.
Gerçi Aras hocanın arkadaşlarını gelmesi birazcık da olsa işime geliyordu.Çünkü arkadaşları da en az kendisi kadar yakışıklı oluyordu.
Her neyse diyerek kahve olan elimin dirseğiyle kapı kolunu aşağıya indirdim.
"Günaydın hocam"
"Nerdesin Güneş sen?" dedi, hala yüzündeki gülümsemesiyle.Açıkcası bu haliyle pek korkulası gözükmüyordu.
İçim rahatladı vallahi.
"Hocam sanırım azıcık geç kalmışım"derken gözüm Aras Hoca'nın karşısında oturan adama kaydı.
En nefret ettiğim renk olan yeşili bana bile sevdirebilecek kadar güzel gözleri vardı.Yüzü sanki usta bir ressamın elinden çıkmış gibiydi.Kusursuz bir portre gibi.
Ama sanki ben bu resmi daha önce bir yerde görmüştüm.Tanıdık gelmişti yüzü fazla tanıdık.
"Rüzgar'ı tanıyor musun?" Aras hocanın sesiyle meraklı gözlerimi anlam veremediğim şaşkın gözlerinden çektim.
Değişik bakıyordu.Şaşkın,mutlu,fazla hüzünlü ve sanırım biraz da umut doluydu bakışları.Ne saçmalıyorum ben.Niye öyle baksın ki?
"Evet,hayır.Yani bilmiyorum daha önce görmüş gibiyim.Tanıdık geldi." dediğimde kafasını salladı.
Adının Rüzgar olduğunu öğrendiğim adama son bir bakış atarak elimi yavas yavaş yakmaya başlayan kahveyi Aras hocanın masasına bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEPYA
Humor"Beni neden seviyorsun?" diye fısıldadım gecenin karanlığına bakarken. "Aslında hiçbir sorumun cevabı değilsin ama seviyorum işte.Olmasan olur diyemiyorum,seviyorum.Mesela seninle yürümeyi seviyorum.Yürüyüşünü seviyorum.Her fırsatta dolan gözlerini...