10. Bölüm- Kanıtla

263 11 1
                                    


Mavi gözlerindeki delici bakışlar içime işlerken, Sarp'a baktım. Saçları ıslaktı ve bu seferki dağınık görüntüsünün istemli olmadığından emindim. Yüzünde incinmiş bir ifade yakalamaya çalıştım ama bulamadım. Bakışları ifadesiz, dudakları alaycı ve biraz da donuk bir gülümsemeyle mühürlüydü.
-"Naber kanka?" dedi Barkın ama burada ne arıyorsun tınısıyla söylemişti bunu.
-"İyi. Ne zamandır görüşemiyorduk, uğrayayım dedim." Beni görmezden geliyordu. Orada yokmuşum gibi, gözleri sadece Barkın'ın üzerindeydi.

Ben olsam ben de görmezden gelirdim. Nasıl bir hata yapmıştım ben böyle?

-"İyi yapmışsın. Kahve?" dedi başıyla benim boş kupamı işaret ederek.
-"Olur." Sarp'ın sesi sertti.
-"Ela, sen?" dedi Barkın bu sefer bana dönerek.
-"Hı hı."

Tek söyleyebildiğim bu olmuştu. Barkın kafa sallayıp odadan çıkarken Sarp pencereye gitti ve dışarıyı izlemeye başladı. Bir ara "Kız kardeşi için gelmişmiş." diye mırıldandığını duydum ama birkaç dakika sonra konuşmaması sinirimi bozdu. Ne yani? Kızmayacak mıydı? Esip gürleyerek hatamı yüzüme vurmayacak mıydı? Sandığı kişi olmadığımı söyleyerek, ağlama isteğimi tetikleyecek bir tartışma başlatmayacak mıydı?

-"Bir şey söylemeyecek misin?" dedim sonunda, neredeyse duymakta zorlandığım kadar alçak sesle.
-"Sen seçimini yapmışsın." Gözlerini hala bana çevirmemişti.
-"Ortada bir seçim yoktu. Olsaydı da, cevabım oldukça bariz."
-"Kesinlikle." Ah, Tanrı'm. Kastettiğim şeyi yanlış anlamıştı.
-"İmkansızın peşinde koşmamam gerektiğini düşündüm sadece. Senle ben... Biz..." Fısıldamıştım çünkü konuştuklarımızı Derin ya da Barkın'ın duyması riskini alamazdım. Ama ben cümlemi tamamlayamadan, Sarp bana döndü ve nihayet yüzünde bir duygu belirtisi gördüm. Öfke.
-"Biz diye bir şey kalmadığından oldukça eminim. Bizi imkansızlaştıran sensin. Sabah bana söylediklerinden sonra bu yaptığın... Bana başka şeyler düşündürüyor. Diğer kızlardan farklı olduğunu sanmıştım."

Bir şey söylemedim. Haklıydı. Söyleyebilecek herhangi bir şeyim yoktu. O yüzden sadece, gözlerimi yere diktim ve Barkın'ın gelmesini bekledim.
-"Hey, siz ikiniz tanışmıyor musunuz?" Derin'in sesini duyunca kafamı kaldırdım. Elinde devasa bir patlamış mısır kasesi ve gözünde de kemik çerçeveli, kırmızı bir gözlük vardı.
-"Yani. Sınıftan." dedim ve Sarp'ın homurdandığını duydum.
-"Hadi gelin, film izleyelim. Patlamış mısır bile yaptım." Gülümsedi." "Yeni bir film çıkmış. İsmi İmkansız Aşk. Birbirine kavuşamayan iki gencin aşk hikayeleri. "dedi dramatik bir tonla ve ben aniden isterik bir gülme krizine tutuldum.

Evrenin berbat bir şaka anlayışı vardı. Ciddi anlamda.

Sarp dönüp bana bakarken sinirle gülmemek için kendini tuttuğunu hissettim ve güçlükle "Ne oluyor yahu?" diye mırıldandığını duyduğum Derin'e yönelik "Olur, haydi izleyelim." dedim.
-"Ela öyle filmlere bayılır." dedi Sarp, aniden aklına parlak bir fikir gelmiş gibi. Gözlerindeki muzip ve biraz da şeytani ifade korkmama sebep olmuştu.
-"Gerçekten mi?"
-"Hı hı." dedim. Sen in, biz geliyoruz."
-"Tamam." dedi Derin ama kafası karışmış gibi görünüyordu.

Sarp'a dönerek içimden geçeni söylemeye karar verdim. Bilmesi gerekiyordu ve onun benimle konuşmamasına katlanamıyordum.

-"O beni öptü."
-"Karşı koyabilirdin."
-"Sen de Melis'e karşı koymadın."
-"Bunu konuşmuştuk."
-"Ödeşmiş olduk."
-"Kabullendiğini sanıyordum."
-"Sandığın gibi bir kız olmadığımı sanıyordum."
-"Ciddi olmadığımı biliyorsun."
-"Barkın'ı isteyerek öpmediğimi biliyorsun."
-"Ama o senin sevgilin."
-"Ona aşık değilim."
-"O zaman onunla neden çıkıyorsun?"
-"Düşünmek için zamana ihtiyacım var."
-"O kısmı atlamıştık biz bu sabah."
-"Biz imkansız bir çiftiz."
-"Tekrar söylüyorum. Bizi imkansızlaştıran sensin."
-"Kanıtla. İmkansız olmadığımızı kanıtla."
-"Yeteri kadar kanıtlamadım mı sence?"
-"Seni daha iki haftadır tanıyorum."
-"Ben de seni."
-"Benimle oyun oynadığını düşünüyorum."
-Dürüst olduğumu söylemiştim."
-"Kanıtla."
-"Neyi kanıtlayayım? Bir yavaş gel, prenses. Konuyu kaçırdım ben şu an." Dalgınca bana baktı. "Çok güzel görünüyorsun."
-"Teşekkürler ve... Ne?" Konuşma o kadar hızlı ilerlemişti ki ikimiz de kafamız karışık halde birbirimize bakakaldık.
-"İki dakika önce konuşmuyorduk ama iş tatlıya bağlandı, değil mi?" dedim umutla.
-"Düşüneceğini söyledin. Ben de sana dürüstlüğümü kanıtlayacağımı söyledim."
-"Ama barıştık, değil mi?"
-"Bilemiyorum, düşünmem lazım."

ÇapkınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin