14. Bölüm- Koz

126 6 5
                                    


Multimedya Ayaz. Yeni karakterle ilgili görüş ve önerilerinizi bekliyorum. <3

Tanıdık bal rengi gözler yüzümde gezinirken yutkundum. Bakışlarımı kaçıramıyor, hareket edemiyor, hiçbir şey yapamıyordum.

Beni hafifçe doğrulttu, şimdi kendi ayaklarım üzerinde duruyordum ama kollarını vücudumdan çekmemişti.

-"Ayaz?"

Adını söylemem üzerine beni kendisine çekti ve ne olduğunu anlamdan kendimi onun kollarında buldum. Bana sarılırken hissettiğim tanıdık duygulardan kaçamıyordum, sonunda tereddütle ben de ona sarıldım.

-"Ah, Ela!" Sesi özlem doluydu, boğazımda bir yumru oluşmasına sebep oldu. Derin bir nefes aldım ve bir süre sonra geri çekildim.

-"Geri dönmüşsün."
-"Evet. İki gün oldu. Seni aradım, hatta Kuzey'le konuştum ama bazı önemli işlerin olduğunu söyledi."

Kuzey'in bahsedeceği o çok önemli mesele... Ayaz mıydı?

En yakın arkadaşımı dinlemeliydim.

Düşüncelerim beynimde dönüp duruyordu, hep kalacak mıydı; yoksa ziyaret için mi gelmişti? Beni mi aramıştı? Neden? Yoksa-

Yanımdaki biri boğazını temizleyince irkildim. Ah.

Sarp hala buradaydı. Bu iyi değildi. Hem de hiç iyi değildi.

-"Ela? Arkadaşınla beni tanıştırmayacak mısın?"

Kaşlarını kaldırdı; gözleri buz mavisiydi, bakışları içimi ürpertti.

-"Ah, tabi. Ayaz, bu Sarp. Okuldan." Sarp şaşkın bakışlarını yüzüme kısa bir süre için çevirdi, sonra Ayaz'a döndü. Elini uzattı. "Sarp, bu da Ayaz. Çocukluk arkadaşım."

Ayaz elini uzattı. El sıkışırlarken Sarp'ın Ayaz'ın canını acıtacak kadar sıktığını anladım. Gülümsedi. Onu tanıyordum. Sahte bir gülüştü bu. Ayaz'ın yüz ifadesi ise her zamanki gibi ılımlıydı. Sakin, huzurlu. Sarp'ın her zamanki çakmak çakmak gözlerinden, içinde kopan fırtınalardan yoktu hiçbir zaman onda.

Ne kadar farklı olduklarını rahatlıkla görebiliyordum. Sarp'ın koyu renk saçları, deniz mavisi gözleri ve kusursuz yüz hatları vardı.

Ayaz'sa... Bal rengi gözleri ve açık sarı saçlarıyla karşısındaki kişinin tamamen zıttıydı. Sessiz, zeki, ılımlı. Sarp gibi sivri olmamıştı hiçbir zaman. Ama şimdi, tam şu anda ona bakınca içim acıyordu.

Geçmişimde saramayacağım bir yara.

-"Bence artık gitme zamanımız geldi, Ela." Sarp uzanıp elimi tuttu ve donakaldım. Ah, hayır.

Ayaz'ın bakışları ellerimize kaydı. Dudakları mühürlenmişti, kaşları şaşkınlıkla kalktı. Sonra gülümsedi.

Dudaklarının kenarları hafifçe yukarı kıvrılmıştı. İçimde bir şeyler kıpırdandı.

-"Sonra görüşürüz o zaman, Ela. Kuzey'den telefon numaranı alırım. Bir ara buluşup konuşmak çok hoşuma gider."

ÇapkınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin