15. Bölüm- Açık El

126 7 3
                                    


Kapıyı çalarken kalbim göğüs kafesimde gümbürdüyordu.

Ayaz'ı -tekrar- görmeye hazır mıydım, emin değildim. Bazı şeyler unutulsa da yara izleri hep orada kalıyordu. Zaten öncelikle yapmam gereken, Sarp'la konuşmak, Barkın'ın bahsettiği şeylerin aslını öğrenmekti. Onu arayıp bir yerde buluşmayı önerebilirdim, ama parkın ortasında dikilip Barkın'ın giden silüetini izleyerek geçen dakikalardan sonra kendimi bir şekilde burada, Sarp'ın evinin kapısının önünde bulmuştum.

Devasa malikanenin -bu büyük evi ancak böyle tanımlayabilirdim- kapısını açan hizmetçi olduğunu tahmin ettiğim kişi, bana şöyle bir bakarken gülümsedim. Gergin bakışları yumuşarken, sessizce burada ne aradığımdan bahsetmemi bekledi. Ona Sarp'ı görmem gerektiğini söylediğimde, beni bekleyip beklemediğini sordu. Tereddüt ederek onun resmi olmayan kız arkadaşı yerine geometri ödevi için partneri olduğumu söyledim. Başıyla onaylarken, tatlı bir şekilde gülümsemeye devam ettim; gidip Sarp'a haber vermesini istemiyordum.

Peşinden gelmemi işaret edince, gergince kenetlediğim parmaklarımı açtım ve nefeslerimi düzene sokmaya çalıştım. Sarp'ın evine ilk defa geliyordum, ama şu an aklımdaki tek şey bize ne olacağıydı, etrafımı inceleyemeyecek kadar endişeliydim. Aldığım kararın ağırlığı omuzlarımdaydı, Barkın'ın sözleri kulaklarımda çınlıyordu.

İçimden lütfen, Sarp bazı cevaplar versin diye geçirdim; aksi takdirde olacaklardan korkuyordum. Yapacaklarımdan. Daha doğrusu, beynime süzülen şüphenin doğrulanmasının ardından yapacaklarımdan. Sarp'ı seviyordum, aramızda bir sorun olması isteyeceğim en son şeydi.

Ama gerçekler aramızda tuğla bir duvar gibi dikilirken bir ilişkiyi nasıl inşaa edeceğimizi bilmiyordum. Beni sevdiğine şüphem yoktu, o yüzden ona güvenimi riske atmasına neden olacak ne saklıyor olabilir diye düşünmekten kendimi alamıyordum.

Uzun, spiral merdivenlerden yukarı çıkarken nefeslerim düzensizleşti, buraya habersiz gelmeme nasıl tepki vereceğimi bilemiyordum. Dikkatimi dağıtmak için etrafını inceledim, biraz önce içinden geçtiğimiz salona başımı eğip bakarken şaşkınlıkla ağzımı aralamamak zordu. Barkın'ların evi büyüktü, zengin olduklarını belli edecek kadar etkileyiciydi. Ama Gürler Malikanesi farklıydı. Sadece büyük ve etkileyici değil, muazzamdı. Salon altı bizim salonu alacak kadar genişti, üç farklı oturma grubu ve büyük bir kuyruklu piyanoyu da barındırıyordu. Sarp'ın zengin olduğunu bilmek, magazin sayfalarında görmek bir şeydi; gerçekten de yaşadığı yerde bulunmak başka bir şey. Üst kata ayak basıp da salon görünürden kayboluncaya kadar etrafıma gözümü gezdirdim, ama evin ne kadar ıssız olduğu düşüncesi beynimde dönüp duruyordu. Sarp'ın ailesi neredeydi? Salonda oturuyor, televizyon izliyor ya da sohbet ediyor olacaklarını düşünerek endişelenmiş, onlara kendimi nasıl takdim edeceğimi planlamıştım. Ama şimdi tek düşünebildiğim, Sarp'ın bu büyük ve görkemli evde büyük ihtimalle yapayalnız olduğuydu. Etrafta hiç ses, yaşam belirtisi yoktu.



-"Sarp Bey'in odası burası. Sizi takdim etmem daha uygun gözüküyor."

-"Hayır!" diye fazla hızlı cevap verdiğimde, orta yaşlı hizmetlinin gözleri kısıldı. "Gerek yok, hanımefendi. İlginiz için teşekkür ederim." diye devam ettim sesimi yumuşatarak. Hanımefendi demem garibine gitmiş gibi bana baktı, sonra başını sallayıp omuz silkerek koridorda gerisin geri yürümeye başladı. Kapıyı tıklattım, içeriden Sarp'ın tanıdık sesi geldi.

-"Hayır, herhangi bir şey istemiyorum Gülhan. Gidebilirsin."

Gülhan'ın, demin konuştuğum hizmetli olduğunu düşündüm. Ve kapı tokmağını çevirip içeri girdim. Sarp başını bir süre kaldırmadığı için, beni göremedi. Oldukça geniş odasındaki çalışma masasında oturmuş, bir şeyler karalıyordu. Alnındaki iki derin çizgi, konsantre olduğunun bir ibaresiydi. Bir şey söylemek mi, odasına göz gezdirmek mi istediğime kararsız kalarak duraksarken; kapıyı arkamdan kapadım. Bunu duyan Sarp kafasını kaldırarak beni içinde bulunduğum gergin ikilemden çıkardı.

ÇapkınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin