GELECEĞİN DOKTORU

188 11 8
                                    

22.06.2114 ABD California

''Nabız 80, Vücut ısısı 38.7, kan basıncı 120/5,0, hastanın bilinci yerinde.''

''Hastaya 500mg adepiron verilsin ve her yarım saatte bir ateşi kontrol edilsin. Uyandığında haber verin.'' 

Sürgülü bir kapının açıldığını ardından kapandığını duydum. Ardından kapı
tahmin ettiğim kadarıyla hemşirelerin çıkmasıyla tekrar açıldı ve kapandı.
Kimsenin olmadığından emin olduğumda gözlerimi açtım. Olduğum oda
normal bir hastane odasına benziyordu, tek fark hiç pencere yoktu ama ona
rağmen fazlasıyla aydınlık ve ferahtı. Kendimi görmek istiyordum kaç yıldır
bedenime bakmamıştım? Ne kadar süre uyuduğumu bilmiyordum. Göz ucuyla
kendime baktım kollarım iğne yapılmaktan delik deşik olmuştu parmaklarımın
uçları morarmıştı ve fazlasıyla zayıflamıştım. Buğra'yı düşündüm onu o kadar
çok özlemiştim ki. Derin düşüncelerimi kapının sürgüsünün açılması bozdu.
Renkli gözlü doktor içeri girdi.

'' Hastamız uyanmış.'' Dedi sırıtarak. 

''Neredeyim?''

Sonunda konuşabilmiştim ama sesim o kadar boğuktu ki sanki birisi boğazımı
sıkarken konuşmaya çalışıyordum.

'' California'sın ve gördüğün gibi burası hastane.''

''Ciddi olamazsın... Ne zamandır uyuyorum?''
yanıma gelip birkaç tuşa bastıktan sonra yatak beni oturur pozisyona getirdi.
Bu canımı yakmıştı.

''üç gündür uyuyorsun. 121 yıldır da yaşamıyordun. Taki, ben gelip pamuk
prensesi ebedi uykusundan uyandırana kadar.'' 

Sırıtıyordu. Ne biçim doktor bu dedim içimden insan nasıl bu kadar kendini
beğenmiş olabilirdi ki? Cevap vermek yerine ters ters baktım.

''Hadi bakalım biraz yürümeye çalışalım.''

Daha uyanalı üç gün olmuştu be beni yürütmeye mi çalışıyordu? Nasıl bir doktor bu kadar cahil olabilirdi! Kolumdan tutarak beni yavaşça ayağa kaldırdı. Ayaklarımın üzerinde duramıyordum bacaklarım bir türlü bedenimi taşıyamıyordu. tüm ağırlığımı doktora vererek beni daha önce hiç farketmediğim bir kapıya götürdü. Bu kapı karanlık bir odaya açılıyordu ve  içinde odanın yarısını kaplayan büyük bir makina duruyordu. Gördüğüm an geri dönmek istedim. Beni  işkence aleti gibi görünen bu makinaya yatırdı. Makinanın içinde Bedenimi sarmalayan bandajlar vardı ve her biri sinirlerimi uyaran küçük elektrik akımları gönderiyordu.Bu işlem canımı yakmamıştı ama görüntüsünün korkunçluğu benim için yeterliydi. on beş dakika kadar burada yatarak makinanın çıkardığı elektrik seslerini dinledim. İşlem bittiğinde bay kendini çok beğenmiş hemşirelere dönüp:

''Prensesimizin özel masajını günde ikiye çıkartın.'' Dedi ve yine pis pis sırıtarak odadan çıktı. 

''Hep bu kadar egosu yüksek midir kendisinin?'' Diye sordum odadan çıkar çıkmaz.

Hemşireler cevap bile vermeden ve yatağıma götürüp yalnızlığımla baş başa bıraktılar.

Ne biçim hastane bu diye düşündüm bir an önce buradan çıkmalıydım...

BUZ KIRAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin