YORUM VE VOTE YAPMAYI UNUTMAYIN CANLARRR :)
KEYİFLİ OKUMALAR :)))))
Bulunduğumuz mekan ve yerin ötesinde bir o, bir ben kalmıştık. Perdeden yansıyan ışıkların gölgesinde, çocuk aklımın tek gerçeğiyle baş başa, su yüzüne çıkan duygularımla birlikte çırılçıplaktım.
Ama hep bir 'Fakat' saklıydı gözlerine işleyip yüreğimi çökerten. Gizleyemediği hislerini yansıtan gözlerinde okuduklarım canımı yakıyordu. Suskunluğu kalbimin yavaş ritmine ekstradan bir çelme taktığı yetmiyormuş da son bir darbe daha atma hevesiyle tutuşuyordu.
" Güneş bana cevabını benim bile bilmediğim sorular sorma."
"Neden" ısrarım utancımı aşıyordu. Kahrolasıca kalbime iyi gelmediği kesin.
Tadını beğenmediği lokmayı yutkunmakta güçlük çekerek, zoraki yutkundu. Yukarı inip çıkan göz alıcı adem elmasını sabır ve içtenlikle izledim. Anıl'a yakın olmak tarif edemeyeceğim bir göz yanılsamasından ibaretti, sanki dikkatli bakarsam bir düşten uyanıyor olacaktım.
Beni saran kollarındaki baskıyı azaltıp, görmediğini sezinlediğim gözleri uzaklara daldı. Düşünüyor muydu yoksa aklını alelade bir bahane mi türetmeye zorluyordu ?
Hala daha parmaklarım arasında sıkıca yapıştığım gömleğini çekiştirdim, ondan beni tatmin edecek bir cevap istiyordum. Çorbaya dönen duygularımı teselli edecek herhangi bir yalan atsın önüme yeterliydi !
Sonunda ağzı söylemek istediklerini belirterek açıldığında çenemi yukarı kaldırıp sadece gözlerini hedefledim. Gömleğinin altındaki teninden yayılan sıcaklığa aşikar değildim, afalladım. Oysa hep soğuk, buzdan yapılma bir aysberg sanırdım bedenini, zihnime kazıdığım yanılgılar arasından en sarsıcı olanıydı bu farkındalık.
Biçimli dudaklarını ahenkle araladığında nefesim boğazımda tekleyip, duruldu.
"Kafandan geçenleri duyabiliyorum. Ama yanlış yoldasın Güneş, saptığın sokağın kavşağı olmaya niyetim yok" acımasız sesi beni can evimden vurmaya vurdu.Hışımla koptum beni hezeyana uğratan bedeninden, tenine değen tenimin dumanı tütüyordu.
"Aklımdan geçenleri duymak ister misin ?" beni boğmaya yeltenen soluğumu dışarı verip kaldığım yerden devam ettim fısıltı şeklinde çıkan konuşmama.
"Değişmediğini düşünüyordum, on yıl önceki beş para etmez adi çocuğun günümüzdeki versiyonusun. Ne yazık ki içinden yayılan küf kokusu hala daha midemi bulandırıyor. Ruhunu satsan dahi çürümüş benliğindeki iğrençlikten feragat edemezsin sen."
Sinema salonundan filmin bitmesini, ışıkların yanmasını beklemeden bir ok gibi fırlayarak çıktım. Kalbimin pompaladığı kan hücrelerime ulaşamadan dışarıya akıtılıyordu sanki. Yanaklarımdan düşen iri damlalar görünüşümü kapatsa da kendimi nefes nefese koşarken buldum. Ardımdan gelecek kimsenin olmadığının verdiği acıyı yok saydım. Tek isteğim sığınak görevi gören odama sığınmak, küçük düşürülmemin hıncını gözyaşlarımdan çıkartmaktı.
Olmayacağını bile bile sahte bir rüyanın büyüsüne kendimi körü körüne atmıştım şimdi yakınma vakti değildi. Parçalara ayrılan kalbimi toplama vakti zamanıydı ...
**** **** ****
Girişini hatırlayamadığım bir mağaranın en ücra köşesine sinmiş yüzeye çıkan korkularımın gelgitli hezeyanına bakıyordum donuk gözlerimle. Elimi uzatıp tutabileceğim kadar yakın, fersah fersah yol kat edeceğim kadar uzağındayım, giderek genişleyip büyüyen boşluğun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK KIRINTILARI
General FictionDoymayacağımı sanma, vereceğin en ufak zerreye ihtiyacım var. Sakın benden uzak durma ! Senden başka gidecek yol aramam. Pes edeceğimi düşünme, kaçtıkça yanında bulacaksın beni. Hayata bir sıfır yenik başladığını düşünüyorsan bende senden haylice...