2.Bölüm

23.1K 1K 51
                                    

Medyadaki şarkımız bölüm içinde geçiyor, oldukça eğlenceli bir şarkıdır. Dinleme zorunluluğu sizlere kalmıştır:) Vote ve yorum itinayla beklenir efenim saygılar :)

KEYİFLİ OKUMALAR :) :) 

Gün ışıklarıyla karışan kuş cıvıltısı kulağıma doluşurken yatağımda bilinçsizce döndüm. Sağa sola debelenirken anlık bir nanosaniye içerisinde boşlukta süzülüp küt diye bir ses işittim. Hemen ardından ivedi bir hızla gelen toto acısı !

Hadi ama ! 

Böyle uyanmayı hak edecek ne yapmış olabilirim ? Yazıklar olsun, yatak diye bir yılana sarılıp yatmışım bunca yıl !

Acıyla gözlerimi açıp zeminle buluştuğum konumu algılamaya çabaladım. Turuncu mor çiçekleri olan yatak örtüm bacaklarıma sarmaşık vazifesinde dolanmış, kıç üstü düşmek eylemiyle birleşip beni yerle yeksan etmişti. 

Arka kasanın sağlamlığında şüphe duyarak yavaşça ayağa kalktım, daha fazla örselemeye lüzum yoktu sonuçta her Allah'ın günü tepesinde oturuyorum. Az saygılı olmak lazım. 

Acınası halime utanmazca öterek şarkı söylemeye çalışan boncuğa ters ters bakmakla yetindim. 

"Sana da Günaydın insafsız Boncuk" 

Tabi ya size boncuğu takdim etmeyi atladım. 

Altın varaklı görünümüne sahip, güneş ışığında zirkon renginde ışıldayan kafese doğru yüzümdeki gerçek gülümsemeyle yaklaştım. Parmağımı kafese uzattığım anda Boncuk sarı tellere yaklaşıp gagasını aralıktan uzattı. Gri kanatları, gök mavisi  tüyleri sağlıklı ve gösterişliydi. Zeki olduğunu ise  onu ilk avuçlarıma aldığımda gözlerimin içine içine baktığında anlamıştım. 

Bundan bir yıl öncesi Anıl'ın kliniği ilk aştığı günlerde sıkça oraya gider, çocukça bir sevinç yumağıyla peşinde dolanıp dururdum. Birbirimizden haz etmediğimiz gerçeğini -işin gerçeği aynı ortamda sürekli didiştiğimizi - her zaman yaptığım gibi göz ardı edip bir öğleden sonra kliniğe damladım. 

Kliniğin yeni açılmasından dolayı pek gelen giden uğrayan olmazdı, o yüzden muayene odasına düstursuzca daldım. İçeriye girdiğimde Anıl'ın eldivenli ellerinin o uğursuz renge bulaşmış olabileceğini ummuyordum.  Olduğum yerde kas katı kesilip, nefes almaya ara verdim. Sinsice yaklaşan Obsesif Kompülsif'imin adım sesleri zihnimde yankılanıyordu. Saniyeler içinde kontrolümü eline geçirecek, beni saçma olduğunu bildiğim nitekim kendimi kısıtlayamadığım takıntılı tek kişilik tiyatro oyunumun baş  kahramanı yapacaktı. Muayene odasındaki tıbbı araç gereçleri, duvarda asılı olan şirin hayvanların resimlerinin olduğu tablolarda dahil olmak üzere gözüme ilişen her şeyi büyük bir titizlikle  simetrisine kadar belirli bir düzen ve biçime sokmaya çalışacaktım. 

Çevremde ki eşyalar kusursuz bir düzen dahilinde olmalıydı, bunun yanı sıra doktorumun önerdiği gibi dışımdan sayı sayarak sakinleşmeyi başarmalıydım. Kulağa kolay geliyor denemek istemezsiniz...

Utanç verici ! 

Anıl zavallı kuşla ilgilenirken kafasını kaldırıp benim donmuş halimi gördü, anksiyete krizinin eşinde olduğumu fark edip "Güneş buraya gel" diye emir verdi.

Ayaklarım emrine itaat ettiğinde bakışlarım beyaz eldivenli ellerinde ki kanda takılı kalmıştı. Sedyenin üzerindeki minnacık kuşun can çekiştiğini bile göremiyordum.

"Bana bak" buyurgan sesine kızma şansım olmadan Anıl'ın kahve gözlerine odaklanmayı denedim. Açık renk kahve saçları terli alnına düşmüş, stresten kaynaklı kasılan çenesinde bir kas seğiriyordu. Birden ona felaket derece de yakışan, o iki çukuru görmek istedim. Meleklerin güzelliğini kıskanıp bıraktıkları öpücüklere dokunabilmeyi istedim.

AŞK KIRINTILARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin