İyi okumalaar :)))
Plaja indiğimde tabi ki bütün gözler bana dönmedi. Sadece bi kaç kişinin dikkatini çekmiştim. Yağız'ın uzandığı şezlongu görüp oraya yöneldim. Gözleri kapalı uzanıyordu. Ya gerizekalı kızlar bakıyo diye kendi içimde azarladim onu ve hemen havuluyu yanında ki boş şezlonga serdim. Hareket ettigini fark ettim. Buyuk ihtimalle geldigimi fark etmis bana bakiyordu. Arkam dönük ve kimonom uzun olduğu için ne giydigimi görmemişti. Ona döndüğüm de baştan ayağa süzüp bana baktı ve bağırmaya yakın şaşkınlık ile yükselmiş sesi ile konuştu.
''Hassiktir.''
''Yağız çek şu havluyu delirtecek misin beni?''
''Asıl sen beni delirteceksin. Ne bu giydiklerin? Ya ben o kadar arayip sana en kapalı şeyi alıyorum o narin vücudun çok yanmasın diye. Sen gidip ufacık şey giyiyorsun.''
''Yağız dediğin gibi en kapalı şey. Ulan benim giydiğim çoğu elbise ondan kısa. Yuzecegim ben, beni rahat bırak.'' Beni görür görmez üzerime attığı havluyla, kollarını ittirip kalktım. Eğilip ayakkabılarımı da çıkarttım ve Yağız köpeğine bi bakış atıp denize doğru yürüdüm.
Daha en fazla 4-5 metre gitmiştim ki birisi bacağımdan tuttu. Bişey değip geçse korkardım ne olduğu belli değil sonuçta ama tutanın insan olduğu apaçık belli birşey. Sakince ayigimi tuttuğu tarafa doğru döndüm. Hareket etmeden çıkmasını bekledim ama kimse çıkmıyordu. Hafiften korkmaya başlamıştım ama ayağımı da çekmiyordum. En sonunda derin bir nefes alarak kendini havaya fırlatan Yağız'ı görmemle kahkahayı bastım.
*
Tatilden döneli 1 hafta olmuştu. Gerçekten kelimenin tam anlamıyla harika geçen bir tatildi ama sonu hastanede bitmişti. Son gece Yağız ile beraber odamız da sakince içmeye karar verdik. Votka viski şarap artık ne isterseniz. Böyle içmeye başlayalı 20 dakika falan oldu sarhoş olmama son 1 kadeh kalmış. Yağız birşey için odadan çıktı hâlâ neden çıktı bilmiyorum. Ben de aklım sıra Yağız'a şaka yapacağım. Kapının arkasına geçtim korkutacagim onu. Elimde de votka şişesi var. Yağız içeri girince öne çıkıp
''Aaaaa'' diye bağırdığımda o da bağırınca panikleyip geçirdim şişeyi kafasına. Allah'tan şişenin camı çok sertti de kırılmadı. Sadece Yağız'ın kafası yumurta boyutunda şişti ve morardı. Tabii Yağız vurmanın şiddetiyle çok kısa süreli baygınlık geçirdi. İlk başta dalga geçtiğini sanmıştım ama, 'kalk' ikazlarıma karşılık ses gelmeyince telefonu alıp ambulansı aradım. O sırada ambulansın numarasının 110 olduğunu düşünmem yadırganacak birşey değil bence.. Sağolsun itfaiyeciler nasıl yaptılarsa beni acile yönlendirdiler. Lavaboya gidip yüzümü yıkarken ambulansın sesini duyunca tam olarak ayıldığımı hissettim. Yağız'ı sedyeye alıp ambulansa bindirdiler ben de yanına oturdum hemen.
''merak etme sevgilim, iyileşeceksin" dediğimde hemşire midir doktor mudur her ne haltsa,
"hanım efendi, kafası kopmuş gibi davranmanıza gerek yok yalnızca ufak bir problem"
''Sensin hanım efendi! Çıldırtma beni, kocam o benim! Ayyy bana fenalık geldii..''
"Siz de sakin olun canım, ne bu! Kocanızı yanlışlıkla öldürebilirim, yeter!"
Cümlesinde sezdiğim tehdit ile kadının üzerine atladım. Hayır sen kim köpeksin benim kocamın canı ile beni tehdit ediyorsun.
Ambulans durduğunda ben de kadını bırakmıştım. Yağız'ı sedyeyle beraber indirdikleri sırada yerde yatan hemşireyi fark ettim. Bir tane sedye daha gerektiğini söyleyip havalı havalı indim ambulanstan.
Sonuç olarak, sanırım hemşirenin burnu çatlamış, Yağız hemşireye göre daha sağlıklıymış falan filan.
Evimize sonunda gelebildiğimizde derin bir oh çektim fakat çok erken davranmışım. Sadece bir kaç saniye içinde benim 'oh' kuvvetli bir 'of' oldu. Çıldıracağım.
"Sevda bana su getir."
"Hizmetçin mi var senin Yağız? Git suyunu kendin al."
"Hizmetçim yok ama kafamı kıran bir eşim var."
Bu ve bunun gibi onlarca diyalog. Utanmasa 'sevda benim yerime sen işer misin' diyecek.
Yaklaşık 1 hafta sonra Yağız'ın ''sen beni öldürmeye çalıştın kadın!'' tripleri bitmişti. Mutlu mesut yaşayıp gidiyorduk yani. Ta ki bu güne kadar. Bugün sabah çok şiddetli bir karın ağrısıyla uyandım. Her halde özel gün diyip geçiştirdim ve Yağız'a belli etmemeye çalıştım ama olacak gibi değildi bir kaç saat içinde karın ağrıma mide bulantısı da eklendi. Ben bunlarla uğraşırken Yağız odasında işlerle ilgileniyordu. Sıcak havlu yapıp kanepeye uzandım. En son karnıma giren kramp beni öldürecek seviyeye ulaşınca Yağız'a seslendim. Gerisini de pek hatırlamıyorum zaten...
Arkadaşlar bu kadar uzun bir aradan sonra, bu kadar kısa bir bölümle gelmek apaçık utanmazlık biliyorum ama gerçekten elimden gelen bir şey yok. Daha sık bölüm yazacağım. Zaten finale son 6..
Hepinizden tekrar tekrar özür diliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜRÜYEN TAKIM ELBİSE (BİR TÜRLÜ KITAP OLMUYOR)
Novela JuvenilHiç beklemediğiniz şeylerin ve hiç beklemediğiniz insanların hikayesi. 05/08/15