2 ay sonra...
Sığamıyorum. Şu Allah'ın cezası gelinliğe sığamıyorum! Tam 2 ay önce, şu karın ağrısından öldüğüm gün, Yağız beni hızla hastaneye götürmüştü. Yapılan testler sonucu daha sadece 1 haftalık hamile olduğum ortaya çıkmıştı. Yağız sevinçten ne yapacağını bilememiş, bana değil haberi veren doktora sarılmıştı. O zamanlar çok sevindiğim bu haber kıyafetlerime sığamadığımda beni çileden çıkarmıştı.
"Sevda! Gelinliği yeniden diktiğini düşünmeye başlıyorum." gözümden akan 2 damla yaşıda silip, Yağız'a kapıyı açtım.
"Yağız ya, ben çok mu şişko oldum? Sığamıyorum içine." Aslında sadece 7 kilo almıştım ama hiç bir kiyafetim iyi gelmiyordu.
"Sevda hayatım sence de saçmalamıyor musun?" Ha! Bir de saçmaladığımı düşünüyor yani. Ne güzel!
"Asıl sen saçmalıyorsun Yağız!" gözlerimden akan yaşları silerken, Yağız da arkama geçmiş fermuarı çekmeye çalışıyordu. Benim 1 saattir yapamadığım şeyi yapması sadece 5 saniye sürmüştü. Aynanın karşısında durduğumuzda, kollarını karnıma dolayıp çenesini omzuma koydu,
"Şişko falan değilsin. Dünyanın en güzel eşisin ve yakında en güzel annesi olacaksın." elim karnımın üzerinde ki ellerinin üzerine koydum. Dünyanın en güzel sahnesi de buydu işte. Sevdiğim adam, ve henüz cinsiyeti dahi belli olmasa da kendini hissettiren ufaklık. Dünya tam da şu an dönmeyi bıraksa, herşey çok daha mükemmel olurdu belki.
''Sil hadi gözlerini, bu gün ağlanacak belki de son gün." beni bırakıp arkasını dönerken onun da dolan gözlerini sildiğini biliyordum. Bunu bilmem için gözlerimle görmeme gerek kalmayacak kadar iyi tanıyordum artık onu.
Masanın üzerinde duran papatya tacını salık bırakılan sarı saçlarımın üzerine bıraktığında ikimiz de, nikahtan beri bu günü bekleyen insanların karşısına çıkmaya hazırdık. Bu hem düğün, hem de ailemize yeni katılacak ufaklığın haberini vereceğimiz bir kutlamaydı.
"Seni seviyorum" dediğinde çoktan uzattığı koluna girmiştim ve kapıya yürüyorduk. Heyecanımı azaltmak için derin nefesler alıp, cevap vermeyi bir kaç saniye sonrasına bırakmıştım. Davetlilerin önüne çıkmadan önce ben de ona,
"Seni seviyorum" diye fısıldadım ve saatlerdir bizi bekleyen insanların karşısına çıktık.
***
Yaklaşık 2 saat sonra, nikahımız tazelenmiş, danslar edilmiş ve hava iyice kararmisti. Yağız'ın yanağına bir öpücük kondurup yerden yaklaşık 50 cm yüksek olan sahneye ciktim. Uzun zamandır bu anın gelmesini bekliyordum. Mikrafonun başına geçip bogazimi temizledim ve sozlerime başladım"Hepiniz hoş geldiniz." alkış sesleri bittikten sonra devam ettim..
Yazardan..
"Bugün burada toplanma sebebimiz yalnızca nikahtan ibaret değil. Ailemize katılacak olan yeni bireyi, sizlere duyurmaktan gurur ve mutluluk duyuyorum." sözleri bittiğinde etraftan sevinç ve şaşkınlık nidaları yükseldikten sonra hemen ardından muhteşem bir alkış koptu. Alkış sesleri bittikten sonra Sevda tekrar konuşmaya başladı.
"Sizi sıkmadan bir kaç şey daha söylemek istiyorum." ona aşk ve mutluluk ile bakan Yağız'a döndü.
"Sozlerime nasıl baslayacacagim ya da nasıl devam ettireceğim bilmiyorum. Aşkın gerçekten de tesadüfleri sevdiğini bana gösterdiğin için sana minnettarım, o gün kolumdan tutup benimle konuştuğun için sana minnettarım, beni sevdiğin için sana minnettarım, bana katlandigin için sana minnettarım, bizden -benden- vaz gecmedigin için sana minnettarım. Tanri'ya minnettarım en çok da, senin gibi güzel bir adamı bana layık gördüğü için. Seni seviyorum Yağız, ve yemin ederim ölene dek seni sevecegim." Sevda henüz bitirmişti sözlerini, herkes gözleri dolmuş ona bakiyordu ve Yağız ona doğru daha bir adım atmisti. Tam o sırada silah sesi doldurdu, suskunlugun yarattığı boşluğu. Kimse ne olduğunu anlayamamisti, ta ki Sevda'nın kar beyazı gelinliği, kana bulanana dek. Sırtından vurulmuştu, kurşun delip geçmişti, henüz içinde yeni hayat bulmuş canlıyı. Yağız saliseler içinde koşmuş, düşmeden yakalamıştı Sevda'yı. Elini, su gibi kan akan karnına bastirmisti fakat faydasi olacak gibi görünmüyordu.
"Sevda!" derken gözünden bir damla yaş süzülmüştü ve sonra bir tane daha.. Her kuruyan yasın ardından yenisi gelirken devam etti konuşmasına "ne olursun beni birakma. Sana yemin ediyorum ne ıstersen yaparım. Ne olursun beni sensiz bırakma." Sevda hissettigi acıdan dolayı uyuşmuş bedenini hareket erttirmeye çalışıyordu. En sonunda kolunu kaldirabildi ve Yağız'ın akan göz yaşını sildi. Eli henüz yanagindayken, fısıltı gibi çıkan sesiyle,
"Bak, söz verdigim gibi. Ölene dek seni sevdim." ve sonra gülümsedi. Saniyeler içinde yüzündeki gülümseme dondu ve gözleri boş bakmaya başladı. Yağız'ın ise yapabildigi tek şey adını haykırarak ağlamak oldu.
-SON-
MU ACABA?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜRÜYEN TAKIM ELBİSE (BİR TÜRLÜ KITAP OLMUYOR)
Teen FictionHiç beklemediğiniz şeylerin ve hiç beklemediğiniz insanların hikayesi. 05/08/15