''Arkadaşız.''

67 6 5
                                    

Bunca ay içinde kalbimi ilk kez kırmıştı sanırım. Resmen, ''Hiçbir şey değiliz.'' değiliz demişti ve ben sessiz kalmıştım. Acım her geçen dakika boğazımdaki yumru ile büyüyordu. Gece yanıma gelmemesini umdum. Umarım gelmezdi. 


Kötü günler son buluyordu. Bitmesine dört hafta kalmıştı. Sadece otuz gün ve ben geceleri ne yapacağımı bilemiyordum. Düşünmeye bile cesaretim yoktu. Atakan burada saatlerce duruyordu. Stajyerdi işte. Bazen yapacak bir şeyi bile olmuyordu, saatlerce bilgisayarın başında bir şeyler yapıyordu ama ne yaptığını, işinin ne olduğunu pek bilmiyordum. Torpillinin tekiydi işte. Neredeyse yedi aydır kimseyle görüşmüyordum, sadece kelebeğim ile konuşuyordum. Arkadaşlarımın aileleri benim ziyaretime gelmelerine bile izin vermiyordu, biliyordum. Fakat bilmiyorlardı ki beni uyuşturucuya onlar alıştırmıştı. 

Uzun lafın kısası yedi milyar insanın içinde yalnız bir şekilde yaşıyordum.


**

''Bu saatte içeri giremezsin Atakan.'' dışarıdan Leyla'nın sesi geliyordu. Saat akşam dokuzdu ve Atakan gelmesin diye bir sürü dua etmiştim, nereye gitti bir fikrim yoktu. 

''Leyla bak anlamıyorsun. Bu önemli ve onunla konuşmam lazım.''

''Eğer yakalanırsan ben biterim. Kızın hemşiresi benim ama benden daha çok giriyorsun odaya.''

''Of Leyla! Giriyorum ve tüm suçu yüklenirim. Altı aydır kimse  bir şey demedi heyecan yapma, sakin ol.'' dedi Atakan. Eğer özür dileyecekseydi, gelmesindi daha iyiydi.

Sonunda kapı açıldı ve içeri Atakan girdi. 

''Beyza...'' dedi, tepki vermedim. Konuşmak istemiyordum. Devam etti, ''Özür dilerim. Ben. . . Ben sadece. . . Bilmiyorum. Beyza, beni bırakacağının düşüncesi bile yoruyor beni. Biz neyiz bilmiyordum. Cidden, biz neyiz Beyza?'' duraksadı bir an ve sonra devam etti,

''Ben senin neyinim?''

''Atakan. . . Bilmiyorum. Sen benim tek arkadaşımsın.''

''Arkadaşınım.'' dedi ve zorlukla yutkundu. Ademelması bile harikaydı. Bana yaşattığını yaşattığım için mutluydum ki amacım da buydu zaten.

''Ben bir duşa gireyim, görüşürüz.'' dedim. Şimdi de kovmuştum. Fazla mıydı? Bilmiyorum. Banyonun kapısını açıp içeri girdim ve ağlamaya başladım. Ağlamak rahatlatırdı ve doktorum da üzüldüğüm zamanlarda direk kendimi bırakmamı, ağlamamı söylemişti. 


İçim kuruyana kadar ağladım, gerisini hatırlamıyorum.


**

Şu lanet odada her gün uyuyordum, uyanıyordum, ilaçlarımı içiyordum, sıkılıyordum. Ve arada canım isterse günlüğüme bir şeyler yazıyordum. Sanırım Atakan beni bırakmıştı. Geçen gece kokusunu hiç duyamadım, yanıma uzandığını hissedemedim  ve yine o kötü kabusu görüp çığlık attığımda onu tam yirmi dakika bekledim fakat gelmedi.

Haklıydı, artık o kabusu sadece üzüldüğümde görüyordum ve görüp göremeyeceğimi kontrol altına alabiliyordum. Hem tedavimin bitmesine bir ay kalmıştı. Yirmi dokuz gün...

Yalnız kalmak beni sinirlendiriyordu ama ben bundan önce de yalnızlık çekmiştim. Bünyem alışkındı. Bana açıkça söylemişti zaten sevgili olamayacağımızı. Allah aşkına, kim isterdi ki hastalıklı bir kızla sevgili olmayı? Onunla birlikte yaşamayı isterdim ama bu mümkün değildi. Henüz küçüktük. Evet, yaşadığım şeyler büyüktü ama ben küçüktüm işte. Mesela hiçbir zaman intihar etmeyi, bileklerimi kesmeyi düşünmemiştim. Hiçbir zaman da düşünmeyeceğime emindim. Ama sanırım fiziksel acı, duygusal acıyı dindiriyordu çünkü kendimi cimciklesem bile sanki duygusal acımı bırakıp hemen fiziksel acıma yöneliyordum. İnsanoğlu nankördü işte. Bana daha fazla ilgi gösterip, canımı daha çok acıtan duygusal acımdı fakat fiziksel acı duyduğumda bana daha çok ilgi gösteren duygusal acımı unutuyordum işte. İnsanoğlu hep nankördü ve hep nankör kalacaktı. Zaten bu en başından beri belli değil miydi?


Kapım tıklatıldı. Bir an ''Atakan geldi!'' diye düşündüm ama biliyordum işte gelmeyecekti. Hem o üniversiteye başlayacaktı. Orada benim gibi aptal biri de yoktu muhtemelen. 

Onu kıskanmamam için hiçbir sebebim yoktu. Onu ölümüne sahiplenmiştim ama ne işe yarardı ki? Unutacaktı beni ve ben de artık yalnız olmayacaktım. Belki sevgilim, arkadaşlarım olacaktı? Mesela o da üniversiteye başladığında biriyle tanışacaktı sonra nişanlanacaktı belki de? Kim bilebilirdi ki?

Kapının arkasındaki kişi önceki tıklatmasında yanıtsız kaldığım için tekrar tıklatmıştı kapıyı.

''Kimse umurumda değil, içeri gelme.''

''Beni hiç mi özlemedin?''

''Kimsen bu gerçekten hiç umurumda değil. Git başımdan.''

''Ama bence beni gördüğüne sevineceksin.''

''İyi, gel. Sonra zaten kovacağım.'' dedim. Bu da kimdi şimdi?


''İştee been geldiimm!'' diye bağırdı. İnanamıyordum! Lise birinci sınıftaki arkadaşım gelmişti. Biz. . . Yani biz bu çocukla çok yakındık. Ne yapacağımı bilmiyordum. Ayağa kalktım ve konuştum, ''İnanamıyorum! Sen gelen tek kişisin.'' dedim. Benim kişiliğim griydi, Atakan'dan başka kimseyle mutlu konuşamıyordum ama şu huyuma bir son verecektim. Arda benim için çok değerliydi. Hatta bir zamanlar, hayatım ''gökkuşağı'' iken Arda'ya yürüyordum. Bir defa öpmüştü beni. Benden hoşlandığını biliyordum o zamanlar.








Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 24, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BİR BAŞKA GRİ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin