İstifa

170 18 6
                                    

Gözlerimi açtığımda kulağımda uğultu hakimdi ve gözlerim buğulu bir şekilde olayları kavramaya çalışıyordum. Boynumdaki sızıya elimi uzatmaya çalıştığımda ellerimin bağlı olduğunu farkettim karanlıkta huzursuzca kıpırdanıp gözlerimi karanlığa alışması için zorladım. Boynum sızlıyor soğuktan titriyordum. Sesim zorla çıkarken bir kaç öksürük bedenimi esir aldı. Yerde kıvrılıp cenin pozisyonu aldım. Yaşadığım herşey gerçekti.

Tanrım...

Pazartesi. Bugün pazartesi olmalıydı yada salı. Lanet olsun ki gün kavramımı kaybediyordum. Gözlerim soğuktan kapanacak iken Demir kapının kilidi iki kez çevrildi ve ardından gelen ışık odayı aydınlattı. Ellerimi gözlerime siper edip kimin geldiğini anlamaya çalışıyordum. Patronum gelmişti. Üzerime fırlattığı battaniyeye dokunmadım. Tepsiyi yere koyup bana itekledi.

"Ah aptal Toprak. Beni kandırmana izin vereceğimi nasıl düşünürsün. Bir anlaşmamız var unuttun mu? "

Elini çeneme koyduğu zaman hızla kendimi geri çektim. Rüzgar' a herşeyi anlatmıştım. Başta inanmasada sırtımda ki izler onu ikna etmişti. Onun beni sevdiğine artık emindim.

RÜZGAR BELUKAN BENİ SEVİYORDU.

Ama bir sorun vardı ki çözülemeyeceğinden emindim. Rüzgar birisi öldürmüştü. Gerçi bu sayının bir olduğuna inanmıyorum ama. Patronumun dediği doğruydu. Babasını rüzgar vurmuştu. Bu nedenle ne olursa olsun nefretini asla kaybetmeyecekti. Rüzgar'ı korumam şarttı. Kafam o kadar karışıktı ki.

Düşüncelerimden beni Büyük patronun bacaklarımda özgürce dolaşan eli geri getirdi. Adamlarıyla evi bastıklarında üzerimde sadece Rüzgar'ın kazağı vardı. Huzursuzca kıpırdanmaya başladım. Ağzımdaki ip parçası hem konuşmamı engelliyor hemde midemi bulandırıyordu. Tekrar gülerek kulağımı dişledi.

"Eğer Kurt kapana yaklaşmayacak kadar zekiyse onu kışkırtmak için senin ölümünü göze alabilirim güzelim. "

Elleriyle saçlarımı kulağımın arkasına verdi. Ve eliyle patlama işareti yaptı. Ve tekrar çenemi tutarak ona bakmamı sağladı.

"Siyah hayatındaki tek renk sensin ve ben onun renginin içine işleyeceğim."

gözlerimi korkuyla açtım. Lanet olsun ne diyordu. Mantıklı düşünemediğimi sandım ama o resmen beni becereceğini söylüyordu. Ve ben bu pislikle beraber planlar kurmuş biramı tokuşturmuştum en önemlisi ona acımıştım. lanet olsun. içsesim düşüncelerimle savaşırken Tanrı ne zaman yüzüme gülecek diye düşünmeden edemedim. Lanet elleri bacaklarımından yukarı çıkarken. ne yapmam gerektiğini kestiremedim. Ulaşılması imkansız kız gitmişti ve yerine bir korkak gelmişti. Toprak Adıvar kurallarından biri derki ''Asla kendini küçük düşürme.'' ''Ne olursa olsun dik dur.'' 'Olumsuzluğa karşı sessiz kal ama sonrasında hayatlarını da hayallerini de cehenneme göndermeyi unutma!''

İpi çözdüğünde konuşmak yerine yüzüne tükürdüm. Lanet olsun ki ben Toprak Adıvar olarak sessiz kalmazdım. Yüzümdeki yanma hissi ile sürüklenmeye başlamam bir olmuştu. İlk buluştuğumuz depoda olduğumuzu tahmin ediyordum. Uzun koridorlardan sürüklenerek götürüldüm ve en kötüsü merdivenlerin diz kapağıma her çarpışında canımın yanmasıydı.

Asyayı görünce durakladım. Korkmuş gözlerle bana bakıyordu. Yardım istercesine bakışımı Büyük Patronun bağırması kesti.

"Havuzu doldur!"

İçimden herşeyin bittiğini düşünmeden edemedim. Yirmimi bile görememiştim ve şimdi öldürülecektim. Adamları suyu doldurdu. Patronum ipi çözünce ilk işim bileklerimi ovmak oldu. Buna bile fırsat bırakmadan havuza itildim. Ayaklarım hala acıyor ve hareketlerimi kısıtlıyordu. Büyük Patronun elleri belimi sararken zorla bi kaç nefes aldım. O ise beni tekrar dibe çekti. Hareket edemiyor sadece boşuna nefes tüketiyordum. Ciğerlerim yanmaya başlarken tuttuğum nefesi geri verdim. Sonra beni yukarı çekti. Öksürüklerim artmıştı ve sürekli ciğerlerimi yakiyordu. Asya elindeki kamera ile yanıma yaklaştığında konuştu.

"Hadi kızım sevgiline bişeyler söyle. "

"Rüzgar ben.. iyiyim... sakın oyununa düşme..."

Büyük patron bunları beklemiyordu belkide hızla beni havuzun kenarına itip kenardaki iple bileklerimi bağladı. Ve ipin diğer ucunuda benden uzakta bi yere bağladı.

"Keşke seni dışarıdaki havuza atsaydım işim daha kolay olurdu. "

"suyu soğutun ve onu içinde bırakın. "

Ardından gelen havluya sarılıp kapıdan çıktı. Konuşacak halimde yoktu. Hareket edecek halimde. Havuzun kenarina başımı koyup nefesimi düzenlemeye çalıştım. Sonrasında ise bilinçsizce gözlerim kapandı.

☆☆

*Kısa olduğunu biliyorum arkadaşlar ama okuyupta oy vermemeniz gerçekten moralimi bozuyor.

*(Resim-Toprak Adıvar)

EŞİTSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin