Gözlerimin altının şiş oluşu gerçeği istemesemde yansıttığımın bir göstergesiydi. Gülümsemeye çalıştım. Kalbim her atışında daha çok ağırlaşıyordu sanki.
Toprak tekerlekli sandalye de gelirken çatık kaşlarından en ufak bir duygu belli olmuyordu. Bende gerçek duygu mu belli etmemeye çalışıyorum ama hangimiz birbirimizi daha iyi tanıyoruz o belli değildi. Belkide beni benden daha iyi tanıyordu. Su an rol yaptığımın farkındaydı. Öyle olmamasını ummak dışında yapabileceğim hiç birşey yoktu. Asık suratına tüm detayları ile baktım. Hemşire tekerlekli sandalyeyi kolaylıkla ittiriyordu.
"Merhaba bebeğim"
Yüzüme bakmadı. Cevap vermedi. Üç gündür kapısında köpek gibi yatmama rağmen ne sesini duyabildim nede gözlerini üzerimde görebildiğim bir saniye olmadı sanki benim görmediğim birşeyi görüyor ve ona odaklanıyordu. Kapıya kadar getirilen tekerlekli sandalyeden inerken yüzünde oluşan buruşma harekete geçmem için bir işaretti. Ani hareketimle elimi beline koydum. Bir iki saniyelik duraksamadan sonra orada yokmuşum ve onu tutmuyormuşum gibi davranmaya devam etti. Arabaya yöneldi. Ön koltuğa yerleşti. Arabaya binmeden sigaramı yaktım. Derin bir nefes ile sürücü koltuğuna öyle yerleştim.
Yarım saatlik bir yolculuk sonucu eskiden sık sık geldiğimiz uçuruma vardık. Gözleri kısıldı. Paketime uzandı. Lakin bana tek bir bakış atmadan bir dal sigarayı aldı, paketi kapatıp eski yerine yerleştirdi, son olarak da dudaklarına götürdüğü sigarayı ısırdı. Eliyle siper ederek çakmağı sigaraya yaklaştırdı.
Sigarasını yaktı.
En derin iç çekişini ortaya attı ve dumanını üfledi.
Boğazımı temizleyip konuşmaya çalıştım.
"Bak ben ... konuşmayı çok beceremem.... ama seni seviyorum.... ve çok özledim ..."
Bir kaç dakika bir tepki bekledikten sonra tekrar devam ettim.
"Beni şu lanet yerde yanlız bırakma."
Rahatlamak için yeni bi sigara yaktım.
"Herşeyi sıfırlayıp yeniden başlayabiliriz. "
"Sıfırdan , yeniden, yalansız, sadece ikimiz, istediğimiz gibi..."
O an hiç beklemediğim birşey oldu. Kahkahaları arabayı doldurdu. En sahtesinden kahkahaların buz parçaları gibi beynime saplanıyordu. Ve asıl can yakan sözüyle buzun kendisi kalbime saplandı.
"Ölmeyi denedim ve ölemedim. Büyütecek birşey yok. "
Arabadan inip bir iki adım attı. Sigaranın izmaritini yerde ezip kenara doğru yaklaştı.
Arkasından yavaşça gittim. Mesafemi koruyup durdum.
"Belkide şimdi yeniden ölmeyi deneyebilirim" dedi.
Bu sefer ben kahkaha attım. Kendi etrafında dönüp elleri halen iki yana açık şekilde bu olaylardan sonra ilk kez gözlerimin içine baktı.
"Yapmazsın" dedim.
Öncekine göre bir tık daha samimi gülüşünü sergiledi.
"Nasıl emin olabilirsin ki ?" Dedi. Bir adım gerileyerek. İstifimi hiç bozmadan devam ettim.
"Çünkü seni tanıyorum. "
Gözlerime bakmaya devam ederek bi adım daha attı.
"Bizim miladımıza, bizim sonumuza, en iyi, en kötü günümüze, gecemize, günümüze anılarımızın çoğuna bize karışmış; benimle dolu bir yerde kendi sonunu vermezsin." Dedim.
Gözlerimi kaçırmadan ekledim.
"Helede önceki denemene de ben neden olmuşken."
#ygsogrencisiyimkusurabakmayinaskimlaroluyorumdersdersders
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EŞİTSİZ
Teen Fiction''Başlangıç'' Bir insanın kalbinde açılan yarayı ancak yarayı açan kapatabilir. Ve beyazın içindeki renkleri sadece siyah silebilir. İyiler her zaman iyi kalamadığı gibi aşkta zamanla nefrete dönüşebilir. Ya iyisindir ya kötü. Peki, Arafta k...