Kızı içeri aldığım gibi. Kendimi sokağa atmıştım. Sevgilisi vardı ve bana benimsin diyordu. Bu nasıl bir şerefsizlikti böyle. Telefonum çalıyordu fakat takmıyordum. Çünkü takmamı gerektiren bir durum yoktu.
Birazdaha koştuktan sonra yorulduğumu hissettim ve Cem'i aradım. Cevapsız aramalara baktığımda Ulaş'ın sadece bir kez aradığını fark ettim. Bu kadarmış demek ki ondaki değerim.
Cem geldiğinde bana yine sıkıca sarıldı. Saçlarımdan okşayarak konuşmaya başladı. "Sima artık üzülmeni istemiyorum. Yine noldu bilmiyorum ama sen üzüldükçe benimde canım yanıyor cadı" hiçbirşey denedim ve ondan ayrılarak arabaya bindim. Yolu izlemeye koyulduğumda birşey dikkati çekti. Beni eve götürmüyordu ki bu?
"Cem nereye gidiyoruz?" "eve gidiyoruz cadı" "iyide bu yoldan gidilmiyordu ki Cem" "zaten başka bir eve gidiyoruz. Sana göstermek istediğim bir yer var ve eminim bayılacaksın." sesi çok neşeli geliyordu. Nasıl bir süpriz yapacaktı şimdi bu deli oğlan.
Araba durduğunda geldiğimizi anladım. Cem'i beklemeden arabadan indiğimde hangi ev olduğunu anlamaya çalışıyordum. Elimden tutarak beni tam karşımızdaki eve doğru çektiğinde elimi çektim ve Cem'in beline sarıldım.
Hiçbirşey demeden kapıyı açtığında bende hiçbirşey demedim ve içeri girdim. İçeri siyah ve grinin uyumuyla düzenlenmişti. "Gel sana başka birşey göstereceğim" onu takip ettiğimde üst kattaki bir odaya girdi. Bende peşinden girdiğimde tek bir duvarın siyah diğer duvarların ise kırmızyla boyandığını ve benim resimlerimin çerçeveli bir şekilde çalışma masasın da olduğunu gördüm. "Cem bu ne?" "bu ev ikimizin bu da senin odan. Bodrum katında spor odası var." inanmıyorum benim hayalimdeki evi yapmıştı. Sevinçten boynuna atladım ve yanaklarını sulu sulu öpmeye başladım. "Ya sen birtanesin, canımsın,herşeyimsin,seni çok seviyorum,seni çok seviyorum,seni çok seviyorum" sevinçten naptığımı bilmiyordum. Yatak, doplap,kıyafetler herseyim burda vardı. Üstelik tek kişilik yataktanda kurtulmuştum.
Yatağın üstüne çıkıp zıplamaya başladığımda Cem'de yabancı bir müzik açtı ve o da benimle zıplamaya başladı.
Deli gibi dans edip zıplıyorduk ve bu gerçekten çok eğlenceliydi. "Cem biz şimdi burda mı kalacağız?" bunu çok neşeli bir şekilde sormuştum. "Hayır prenses malesef daha evin tadilat işleri var o yüzden iki hafta sonra yada daha geç bir süre sonra burda kalmaya başlayacağız. Normalde sana burayı göstermicektim fakat morelin düzelsin istedim" deyip tebessüm ettiğinde bende tebessüm ettim. Gerçekten abim gibiydi. Ölen abim gibi.
Abim askerde şehit olmuş. Ben o zaman 3 yaşına daha yeni girmişim. O gece içime doğmuş gibi hep yaramazlık yapmışım ağlamışım. Onu çok özlemiztim. Cem onun yerini dolduramazdı tam olarak ama bana o güveni ve o hissi veriyordu.
"Hadi Sima artık eve gitmeliyiz." tamam anlamında kafamı salladım. Yürürken telefonum çalmaya başladığında kimin aradığına baktım. Ulaş'tı ve ben açmayacaktım. Ona olan kırgınlığım hâla geçmemişti.
Telefonumu kapadım ve arabaya bindim. Araba hareket ettiğinde slow bir şarkı açtım. Çok yorulmuştum gözlerim git gide kapanmaya başlamıştı.
Gözlerimi açacak halim yoktu. Fakat şuan birisinin kucağındaydım. Gözlerimi açamıyordum ama bu kişinin Cem olduğunu parfüm kokusundan anlamıştım. "Ce-cem" "şiii uyu odana götürüyorum" gözlerimi tekrar kapadım.
Uyandığımda kendimi çok yorgun hissediyordum. Hemen bugün okula gitmeyecektim çünkü gerçekten hiç halim yoktu. Rutin işlerimi halledip aşağıya indiğimde annemle babamın kahvaltı yaptığını gördüm. "Günaydın benim canlarım" "günaydın güzel kızım." "günaydın prensesim" yanaklarına sulu bir öpücük bırakarak yerime geçtim. Baba bugün okula gitmek istemiyorum gerçekten çok yorgunum ve kendimi hiç iyi hissetmiyorum." "kızım okulu çok boşladın." "biliyorum ama gerçekten hiç halim yok." "o halde özel hocan gelecek ve onunla çalışacaksın." "tamam baba." başka birşey dememiştim çünkü gerçekten okulu çok boşlamıştım ve babam haklıydı.