Chapter 5

397 29 26
                                    

Yemin ederim, kendimi bir daha asla ama asla bu kadar zorlamayacağım.

Tamı tamına bir haftadır Dylan'la aynı evde kalıyorduk ve ben gerçekten onu öldürmek üzereydim. Neden bilmiyorum ama bu dürtü, küçüklüğümden beri onunla ne zaman aynı ortamda bulunsam içimde kıpırdanıyor ve beni bunu düşünmeye itiyordu. Hatta bir keresinde ona nasıl ölmek isteyeceğini sorduğumu hatırlıyorum. O zaman 8 yaşındaydık ama nedense şimdi de bunu sormak istiyordum.

Bunun dışında 1 haftadır yataktan çıkmama izin vermiyor ve sürekli dışarıdan sipariş ettiği yemekleri odama kadar getirerek tek yaşam alanımın orası olmasını sağlıyordu. Bana karşı neden bu kadar fedakar olduğunu anlamıyordum, yani, hadi ama her an sizi öldürmek isteyen, yanında olmanıza karşı çıkan ve bunu hiç çekinmeden dile getiren birinin yanında neden durursunuz ki? Ben olsam kesinlikle tokadı basar ve bir saniye bile durmadan orayı terk ederdim. Ama o bunu yapmıyordu. Gitmesi için her şeyi yapıyordum ama bir türlü gitmiyordu. Ben de buna anlam veremiyordum işte.

"Destiny!" Başımı kapıya doğru çevirdim ve orada, tek kolu arkasına kıvrılmış bir şekilde pervaza yaslanmış Dylan'ı gördüm. "Bende senin için bir şeyler var..."

"Lafı dolandırmayı kesersen sevinirim." Başını tavana kaldırdı ve hafifçe güldü. Ardından bana bakıp tek kaşını kaldırdı.

"Birazdan bu yaptığına pişman olacaksın." Kaşlarımı çatıp iki eli arkasında içeri girişini izledim.

"Neler oluyor?" Dudaklarını birbirine bastırdı ve nihayet sakladığı şeyi görmemi sağladı.

Elinde tuttuğu DVD'nin kapağına bakmam bile çığlık atmama yetmişti. Black Swan'i kaç kez izlediğimi bilmiyorum. Ama kesinlikle her izleyişimde tekrar tekrar hayran kalıyordum. Ama.. Dylan bunu nereden biliyordu ki?

"Aman Tanrım, nasıl bildin?" diye sordum kendimi tutamayarak. Gülümsedi ve gelip yatağıma oturdu.

"Haydi ama, kaç yıldır arkadaşız? Kendimi bildim bileli seni tanıyorum. Elbette Black Swan'e hayran olduğunu biliyordum." Gülümsedim ve sordum.

"Nerede izleyeceğiz?"

"Salon nasıl?"

"Beni odamdan çıkartıyorsun yani?" Kıkırdayıp başını salladı ve kalkmama yardımcı oldu. Bacaklarımın acısı her geçen gün azalıyordu ama daha tam olarak geçmemişti. Sürekli bir şekilde ağrıyor olmalarını saymazsak iyiydim.

Salona inebildiğimizde kendimi kanepeme attım ve bacaklarımı uzattım. Dylan, nereden çıkardığını bilmediğim battaniyeyi bana uzatıp mutfaktan patlamış mısır ve cipsleri getirdi.

"Ne yani, sen de mi izleyeceksin?" Kaşlarını çattı.

"Tek izlemeyi mi tercih edersin?"

"Hayır tabii ki. Sadece, sen baleden nefret edersin ve filmde işlenen genel konu o, bu yüzden..."

"Bugün senin için katlanabilirim diye düşünüyorum." Muhabbeti daha fazla uzatmadan kumandayı eline aldığında önüme dönüp mısırlardan birini dudaklarımın önüne götürdüm ve kendi kendime fısıldadım.

"Benim için cidden çok fazla fedakarlık yapıyorsun, Dy."

*****

"Aman Tanrım..." Gözlerimi ovuşturdum. "Sanırım bu filmi izlemekten hiç sıkılmayacağım."

"Seninle aynı fikirde olduğumu söyleyemeyeceğim," dedi Dylan esnerken. "Bilim-kurgu türünde olmayan filmler katlanılmaz oluyor." Ona dil çıkardım ve tekrar önüme döndüm. Ama hemen sonra bu yaptığıma biraz pişman olmuş olabilirim, çünkü 1 haftadır bana, bana karşı inanılmaz sabırlı ve iyiydi. Gerçi o her zaman çok iyiydi ama şimdi kendimi ona karşı borçlu hissediyordum. Bu yüzden hafif pişman bir suratla yavaşça ona döndüm.

"Dylan." Sesim bir fısıltı kadar güçsüz ve yumuşak çıkmıştı. Bunu fark ettiğinde gerinmeyi kesti ve şaşkınca yüzüme bakmaya başladı. "Ben..." Yerimden kalkıp yavaşça yanına oturdum ve gülümsedim.

"Sana ne kadar teşekkür etsem az. Benim için yaptıklarını ödeyemem." Dudakları tam bir 'o' şeklini alırken utancımı gizlemeye çalıştım. "Ben sürekli senden nefret ettiğimi söylüyorum ve sen.. Hala yanımdasın." Dudaklarının arasındaki boşluk biraz daha büyümüştü. "Ve ben sana haksızlık ediyorum." Gözlerimi gözlerine sabitledim ve bir cevap vermesini beklemeye başladım. Bir süre daha yüzüme şapşal şapşal baktıktan sonra bir rüyadan uyanırcasına başını iki yana salladı.

"Pekala, Destiny sanırım bayılmak üzereyim. Bunları cidden söylemedin değil mi?" Ona kirpiklerimin altından sertçe baktığımda –sert bakmaya çalışıp bunu başaramadığımda- dudakları tekrar aralandı.

"Aman Tanrım... Dünyanın sonu falan geliyor olmalı."

"Şunu keser misin?!" Alt dudağını dişlerinin arasına alıp kemirmeye başladı.

"Yani.. Pekala, cidden söyledin. Ve saçmaladın." Kaşlarımı çattım. Ne diyordu bu? "Bana borçlu falan değilsin, Des. Yani, senin düşündüğünün aksine bana göre biz arkadaşız ve bunların hiçbiri benim için sorun değil. Tabii bu yaptıklarımı senden başka çoğu arkadaşım için yapmam çünkü hiçbirini senin kadar uzun süredir tanımıyorum ya da sana verdiğim kadar değer veremiyorum. Elimde değil."

Bu sözlerinden sonra şaşırma sırası bendeydi. Onun verdiği tepkileri verme sırası bana geçmişti ve gerçekten ama gerçekten çok şaşırmıştım. Bana 'biz kardeşiz' dese bu kadar şaşırmazdım sanırım. Bana neden değer veriyordu ki?

"Bana değer mi veriyorsun?" Pekala, şu kısık ve güçsüz ses olayını çözmem gerekiyordu. "Ama neden? Senin benden nefret etmen gerekiyor." Gülümsedi.

"Bilmem. Bence de senden nefret etmem gerekiyor ama sana değer veriyorum." Omuzlarını hafifçe kaldırıp indirdi ve parmaklarıyla oynamaya başladı. "Dediğim gibi, elimde değil." Dudağımı ısırıp bir süre yan profilini izledikten sonra kendimden asla ama asla beklemediğim o şeyi yaptım.

Yüzümü yavaşça ona doğru yaklaştırdım ve bir an duraksadıktan sonra dudaklarımı hafifçe yanağına bastırdım. Kısacık bir an öylece bekledikten sonra geri çekilip tekrar dudağımı ısırdım ve bakışlarımı yere indirdim. Yüzü bana dönüktü ama ona bakmadığım için ifadesini göremiyordum. Yaptığım şeye en çok benim şaşırdığımı düşünmüştüm ama sanırım Dylan benden daha fena haldeydi.

Tanrım, böyle bir şeyi neden yapmıştım ki?

Gözlerimi sıkıca kapatıp yanından kalktım. Ve arkamı dönüp ona bir kez daha bakmadan, bacaklarımın sızısını önemsemeyerek koşar adımlarla merdivenleri çıkmaya başladım. Bunu asla yapmamalıydım.

Asla. 

*****

Selam!

Profilimde de belirttiğim üzere bölümü tamamlamama çok az kalmıştı ki misafirler sayesinde bilgisayarı kapatmak zorunda kaldım. Yoksa çoktan yüklemiştim. Her neyse, umarım beğenmişsinizdir. Düşüncelerinizi bana aktarın, gerçekten bilmek istiyorum.

Sizi seviyorum!♥


FLAWLESS||O'brien.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin