Okulun favori yakışıklısı Pete, o güzelim mavilerini üzerimden çekmemeye kararlıydı. Ki bu da onları kaşıkla mı yoksa daha farklı bir şeyle mi oymamın daha iyi olacağını düşünmemi sağlıyordu.
Başımı iki yana sallarken iç geçirdim ve kitabıma odaklanmaya çalıştım. O sinir bozucu bakışlarını biraz daha üzerimde tutarsa orta parmağımı gayet hoş bir şekilde görüşüne sunacaktım. Beyni yerine başka bir tarafıyla düşünen erkekler kadar iğrenç bir şey yoktu. Ah, tabii bir de istakoz. Iyy.
Kitaplarımı çok seviyordum ve her zaman her konuda odaklanabilme becerim oldukça yüksekti. Ama şimdi bu, o kıç beyini sayesinde imkansiza yakındı.
Bir süre daha kitabımı okuyormuş gibi devam ettim. Ama işe yaramıyordu. Birden Pete'in bana doğru geldiğini fark ettim. Demek sinirleniyoruz ha?
"Selam, bebek." Fazla klasik bir *amerikangençlikdizisiilkcümlesi* olmadı mi Pete?
"Bir sorun mu var?" Ona bakmak için kafamı kaldırdığımda güneş yüzünden gözlerimi kısmak zorunda kalmıştım. Boylarımız arasındaki zaten fazla olan fark ben otururken daha da artıyordu.
"Yoo," dedi sarışın. "Senin gibi güzel bir kızla konuşmak için bir sebebe ihtiyacım olduğunu sanmıyorum." Tek kaşımı kaldırıp güldüm.
"Egon doğuştan mı geliyor yoksa sonradan mı böyle oldun?" Kıkırdadı.
"Genetik bebeğim. Eh, ebeveynlerim bana kusursuz bir DNA bahşetmişler. Elimde değil." 'Hmm' gibi bir ses çıkararak başımı salladım.
"Demek ki beynine gitmesi gerekenler görünüşüne paylaştırılmış," elimi omzuna koyup tekrar başımı salladım. "Seni anlıyorum." Daha sonra gülerek önüme döndüm.
"Vay canına." Tekrar ona baktım. "İlk kez bu kadar az zarif bir balerin görüyorum. Bilirsin onlar... Kuğuya benzetilirler." Kitabımı yanıma bırakıp iyice yan döndüm.
"Sana bir sır vermemi ister misin?" Sırıtarak başını salladı. "Yaklaş."
Elimi yanağına yerleştirdim ve gözlerine kısa bir bakış attıktan sonra dudaklarımı kulağına yaklaştırdım.
"Ben bir kuğu değilim." Dudağını ısırdığını görünce devam ettim. "Aslında bir ejderhayım ve yalnızca gündüzleri insana dönüşüyorum." Yan profilinden bozulduğunu görünce meydan okurcasına sırıttım.
"Pekala," bana baktı ve dudaklarını yaladı. "Bayağı değişiksin. Etkilendim doğrusu. Akşam sekizde hazır ol." Banktan kalkarken neresinden çıkarttığını anlamadığım bir kağıt parçasını elime tutuşturdu. Kaşlarım havada ona 'ciddi misin' bakışı attığımda bana bir öpücük gönderdi ve arkasını dönüp uzaklaştı. İğrenç herif.
Kağıdı açtığımda bunun Pete'in telefon numarası olduğunu gördüm ve oldukça sesli bir kahkaha patlattım. Ehm. Sanırım fazla sesliydi, çünkü benim 5 metre uzağımdaki insanlar bile bana dönmüşlerdi. Gülmeyi kesip dudaklarımı ısırdım ve kağıda son kez bakıp başımı iki yana salladıktan sonra onu altı parçaya ayırdım. Evet, harikaydı.
Kağıt parçalarını havaya fırlatıp ayağa kalktım ve derin bir nefes alarak yürümeye başladım. Pete'in yanından geçerken ona baktığımda dudağını ısırıp göz kırptı. Ve ben de yüzümü yoluma çevirip yürümeye devam ederken ona bir sayı gösterdim.
*****
"Öyleyse ne zaman buluşuyoruz?" dedi Mona.
"Yarın bana gelmeye ne dersin Mo? Geleneksel pijama-film gecesini gerçekleştirmeyi özledim!" Kıkırdadı.