20 Haziran 1527/YAZ
Fransa'da geçirdiğimiz güzel günlerden sonra nihayet dönmek üzre gemimize doğru ilerliyorduk.
"Leydim Anne,elinizi verin de sizi geminize bindireyim." Dedi ağabeyim George.
"Ah,sevgili Sir George Boleyn." Gülümsedim "Kibarlığınız için minnettarım." Dedim oralı olmayarak ve gemiye kendi başıma bindim.
"Yeter ama Anne.Daha ne kadar beni cezalandıracaksın kardeşim?" Cevap vermedim,yürümeye devam ettim.Kendi kamaramı bulmaya çalışıyordum ve George'un peşimden gelmesi beni çileden çıkartıyordu.
"Hadi ama,seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun,değil mi?"
"Madem bana aşkla baģlısınız Sir George Boleyn,bunu ispatlayın."George'un yüzünün beyazladığını ve yutkunduğunu gördüm."Haydi ama George!Madem beni seviyorsun bunu ispatlamak senin için zor olmamalı!" Tam arkamdaki öksürük sesiyle irkildim.
"Sorun ne tatlım?" Kral beni deģişik bir yüz ifadesiyle süzdü.Bunu yalnızca kıskandığı zaman yapardı,onu tanıyacak en az üc senem bol bol olmuştu ama ne yapabilirdi?Ağabeyimle bir ilişki yaşadığımı düşünecek hali olamazdı.Ona dogru döndüm ve en güzel gülümsememi takındım.
"Ònemli bir şey değil,ağabeyimle şakalaşıyordum." George da krala gülümsedi.
"Pekala,ben buralardayım."Henry,ilerlemeye başladı George ve ben de reverans yaptık.
"Nasıl ispatlayabilirim Anne?Sana duyduğum sevgi öyle büyük ki anlatmaya kalksam sözcüklerim karışır,kağıda döksem ellerim dolanır."
Kendimi istemsizce kahkaha atarken buldum.Bir anda kızıp aynı anda sönebilirdim,ayrıca ağabeyimin eksikliğini ona naz yaptığım koca bir hafta içinde yeterince hissetmiştim.
"Çok iyi kıvırıyorsunuz efendim,affedildiniz."
"Tanrım!"dedi çığlık atarcasına George."Tanrım!Affınıza mazhar olmak benim için bir onurdur Leydi hazretleri."Onun omzuna vurdum.
"Deli George."
"Senin kadar değil."
***
25 HAZİRAN 1527/YAZ
Limana yanaşmaya başlamıştık.Yolculuğumuz biraz sarsıntılı ve kötü şartlar altında geçmişti ama nihayet tüm bu olayların dışında İngiltere'ye gelmenin vermiş oldugu mutluluk ve limanının tanıdık kokusuyla direncimi toplamaya başlıyordum.Denizden geldiğimizi belli etmek adina deniz mavisi bir elbise giydim,saçlârımı topuz yaptırttım ve küçük bir taç taktım.Gemi yanaşınca nihayet kadaya ayağımı basabildim.
"Majesteleri Efendimiz Kral Henry ve Leydi Anne Boleyn." Halk coşkuyla alkışladı,aralardan"Fahişe,büyücü"diyenler de vardı.Yalnızca Kral ve benim için getirilen özel kraliyet at arabasına önce ben,sonra da Henry bindi.Başımı onun omzuna yasladım.
"Deniz kokusundan sonra ağaç kokusu daha güzel gelmeye başladı." Dedim sessizliği bozarak ama Henry beni duymuyordu.Gözleri dalıp gitmişti ve her halinden keyifsiz olduğu apaçık gözüküyordu.
"Henry?" Cevap vermedi.
"Henry?" Mavi gözlerini kırpıştırdı ve bana döndü.
"Tatlım?"
"Neyin var senin?" Dedim aceleyle.
"Dönmek istemiyorum.Beni yine muhteşem bir sakinlikle ve akılalmaz merhametiyle karşılayacak."
"Bırak seni istediği gibi karşılasın hayatım,daha ne kadar kraliçen olarak kalabilir ki?Boşanma evresinde olduğunuzu herkes biliyor." Henry bana cevap vermedi,halâ dalgındı ve Papa'nın İspanyol Kralının elinde olduğundan boşanmalarının neredeyse onun izni olmadan imkansız olduğunu ikimiz de biliyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boleyn'in İktidarı
Tarihi KurguElime kraliyet asasını aldığımda başlıyor her şey... İstediklerimi aldıkça hırsıma her geçen gün daha fazla kapılıyordum.Yalnızca Kral'ın değil,tüm İngiltere'nin,tüm Dünya ülkelerinin gözdesi olmak istiyordum.Evet belki doyumsuzum,taşkın ve gećimsiz...