Aralık 1527/NOELHer zamanki gibi elime kitabımı almış,bir yandan şarabımı yudumlarken bir yandanda okuyordum.Leydiler,etrafımda pervane olmuş,gelen noel hediyelerini sıraya dizmekle uğraşıyordu.
"Bu Kontes'in Kocası Kont Henry Percy'den zarif bir mücevher.Safir ve elmas karışımıymış."
"Kimden?" Yutkundum.İnanmak istemiyordum,en son babamın emriyle ona hakaretler yağdırarak acı bir veda mektubu yazmama rağmen gerçekten bana hediye gönderecek kadar aptal mıydı?
"Kont Henry Percy,Leydim."
Başımı sallamakla yetindim.Tam unuttuğumu sandığım anda yine karşıma çıkmıştı.Aslında onu halâ sevmiyordum ama adını duyunca yaşadığım zorluklar geliyordu aklıma.
"Ve bu ağabeyiniz George'tan,Fransız usulü bir oda heykeli.Kadının elinde tuttuğu dünya güç anlamına geliyormuş ve buna rağmen suratını buruşturması da memnuniyetsizliğini gösteriyormuş.Sir George Boleyn bunun yanında size bir not bıraktı." Kadın,notu bana verdi.Nazikçe kabından çıkardım.'Kadınlar doyumsuzdur,ellerine dünyanın kontrolünü verseniz yine daha fazlasını isterler.' İstemsizce bu sözlere kahkaha attım.
"Mark Smeaton'dan İspanya'dan getirilmiş bir Keman figürü." Gülümsedim.
"Ve Majesteleri Kralın..."kapının açılmasıyla kadının sözleri bölündü gelen Henry'di.
"Bizzat kendim vermek istedim." Kadının elindeki kutuyu aldı ve özenle açtı.
"Bunu İtalya'dan getirttim.İtalyan kraliçelerin başlarına taktığı tacın biraz daha süslü olanı.Süslüleri sevdiğini biliyorum." Elindeki taca odaklandım.Büyük bir taçtı,Katherine'inkinden bile büyük.Tacın tam tepe noktasına zümrüt kondurulmuştu.Henry,onu başıma yerleştirdi ve dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu."İstediğin gibi,istediğin her yerde takabilirsin.Kraliçe'nin odasında bile."
"Ah Henry,bu muhteşem bir şey!Bayıldım,öyle güzel parlıyor ki insanlar başımda güneşi taşıdığımı düşünecekler!"
"Güneş sensin sevgilim,bunu unutuyorsun.O tacı başkasının başına taksaydım parlayamazdı."
Gülümsedim"Seni seviyorum.Madem öyle,sıra benim hediyeme geldi.Hadi gel!" Elinden tutup onu cam kenarına götürdüm."İşte orada,bir at.Daha çok genç ve çok kaliteli bir Arap atı.Soylu bir aileden geldiğine yemin edebilirim o kadar asil hareketleri var ki,sanki daha önce de bir kralın atı olmuş gibi.Üstelik bembeyaz."
Henry,bir süre daha onu inceledi."Tanrım,bu gördüğüm en güzel hediye!Aşağıya inip onun yumuşacık yelelerine dokunmak istiyorum."
Beni kolumdan tutup çekerek beraber bahçeye indik.Prenses Mary'nin beyaz atın önünde durduğunu ve onun bacaklarına dokunduğunu gördüm.Boyu yetişmediği için atın yelelerine dokunamıyordu.
"Ah,Mary." Dedi Henry ve onu kucağına aldı.Küçük kız da böyle atın yelelerine dokunabildi.Henry'de atı okşamaya başlamıştı.
"Baba bu çok güzel bir at.Bunu nereden getirttin?"
"Ben değil,leydi Anne Boleyn getirtti."Henry daha sonra bana döndü."Bak tatlım,onu sevmiş."
Sadece sırıtmakla yetindim.Küçük kız,benim adımı duyunca elini attan çekti.Babasının kucağından indi.Az çok da olsa benim babasının sevdiği kadın olduģumu ve annesinin hiçe sayıldığını biliyor olmalıydı.Ayrıca önceden annesiyle ufak bir atışma yaşadığımız sırada o yanımızdaydı.
"Benim gitmem lazım majesteleri babacığım." Dedi küçük kız ve reverans yapıp uzaklaşmaya başladı.Aslında bu işime gelmişti,Henry ile yalnız kalmak benim açımdan daha iyiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boleyn'in İktidarı
Historische fictieElime kraliyet asasını aldığımda başlıyor her şey... İstediklerimi aldıkça hırsıma her geçen gün daha fazla kapılıyordum.Yalnızca Kral'ın değil,tüm İngiltere'nin,tüm Dünya ülkelerinin gözdesi olmak istiyordum.Evet belki doyumsuzum,taşkın ve gećimsiz...