Ebru Salihin patronu gibi ukala olduğunu düşünüyordu. Camdan bağırmanin bir çözüm yolu olmadığını anladığında evde anahtar aramaya başladı. İkinci kata vardığın da kendisini altı kapılı pembe boyalı çiçek desenli bir koridor karşıladı. Buranın Alinin evi olduğunu düşünmüyordu. Biraz daha ilerleyince ışıkların yansıma yaptığı kapıların mavi olduğunu gördü. İlk odaya doğru ilerledi. Kapıyı açtığında buranın misafir odası olduğunu tahmin etti. İki baza yan yana konmuştu. Odaya bahar renkleri hakimdi. Odayı içerdeki giysi dolabı komodin ve kitaplıklar süslüyordu. Bu odayı sevmişti. Klasik sade herkese hitap edebilecek bir odaydı. Dekore eden belliki zevkli biriydi. Kafasındaki düşünceleri savurarak işe koyuldu. "Ben olsam anahtarları nereye saklardım.Misafir odasına koymayacağım kesin. Normal insanlarında misafir odasına anahtar saklayacaklarini sanmıyorum. Bi dakika ya tabiki de o yunan heykellerini andıran adam normal değildi.Ne diyorum ben böyle baya baya içimden adama yürüyorum. Kes senini iç ses surda önemli birşey yapıyorum." Kitaplığın ardından da komodinleri kontrol eden Ebru burdan birşey çıkmayacağını anladığında odayı nasıl bulduysa öyle bırakarak orayı terketti. Sıra ikinci odaya gelmişti. Odaya girerken guruldayan karnına isyan etti. Ali kendisini kahvaltıya çıkardığından dolayı az yemişti. Kendi yese de işinin verdiği hareketlilikten dolayı kilo almıyordu. Bazılarına ise mutfağın önünden geçse bile yarıyordu. Kendi o gruba dahil olmadığı için kendini şanslı hissediyordu. İkinci odayı da ziyaret ederken buranın da bir genç odası olduğunu tahmin etti. Odanın kapısından bile belli olan toz zerrecikleri evin anahtarının burda olamadığını gösteriyordu. Kapıyı açtığında önüne düşen örümcek ağı kendisinin uzun zamandan sonra bu odaya giren ilk kişi olduğunu söylüyordu. Odanın kapısını kapayarak diğer odaya geçti. Bu oda bebek odasıydı. Mavinin tüm tonuna sahip olan oda özene bezene hazırlanmışa benziyordu. Bu yasta olmasına rağmen odaya sahip olan bebeğe özenmişti Ebru doğrusu. Odadaki eşyalardan bazıları oyuncaklar olsun avizeler olsun hala kutudan çıkarilmamıştı. Bu odayı da pas geçerek diğer odaya yürüdü. Bu odanın kapısı diğerlerinin aksine siyahtı. Odanın içine doğru girdiğinde de odanın siyahın ve lacivertin tonlarıyla dekore edildiğini gördü. Oda cenaze evlerinden farksızdı. Burda Ebrunun ici de kıyılmıştı. Bu kadar basık, karanlık ve Ali gibi kokan bir oda ömründe görmemişti. Odanın Aliye ait olduğu gayet açıktı. Bu odadan da birşey cikmayacagini anladığında odayı terk etti. Diğer odalara da göz hızlıca göz attiktan sonra yapacak birşey olmadığını anlayan Ebru salona yollandi. Her ne kadar huysuzluk edip ajanlik yapsa da Aliden gelecek bir emir olmadan burdan cikamayacaginin farkındaydi.
Salih cebinden telefonunu çıkararak patronunu aradı.
- Abi dediğin gibi yengeyi aldım.
- Güzel Altay'ın okulu az sonra biter. Altayi da al biraz da alışveriş yapin yiyecek birseyler alın sonra da Altayi dağ evine götür. Benim işim uzun sürer akşama doğru gelirim.
-Tamamdır abi..... Abi
-Söyle koçum
-Biz doğru mu yapıyoruz yenge biraz inatçı böyle işler daha da sarpa sarmasın.
Ali Ebruyu hayretler içerisinde bi kez daha düşündü. "Bu kızda kesinlikle şeytan tüyü var herkesi ipe diziyor. Ama ben herkes degilim!."
-Böyle olacak Salih o da bilecek benim kim olduğumu
Salih kapanan telefonun ardından hemen Alinin verdigi işlere koyuldu.Ali kafasını kaldırıp saate baktı. Başlıyoruz dedikten sonra görüşmelere ve toplantılara katıldı. Tüm gününü koşturarak geçiren Ali artık eve gitmeyi görev bilmişti. Eve gidecek ve evinde zorla da olsa tuttuğu güzellikle günün yorgunluğunu atacakti.
Ebru Altay'ın eve gelmesiyle onunla oynayıp ödevlerini yaptırdıktan sonra yemek işine koyuldu. Sofrayi güzelce hazırlayıp dışarıdaki korumalara seslendi.
-Salihhhh
Salih dış kapının ordan koşturarak pencerenin önüne geldi.
-Buyur yenge bişey mi oldu?
-Sorun yok yemek hazır diyecektim.
-Tamam yenge ararım ben abiyi şimdi gelir
-Sana onun için haber vermedim şaşkın bırak şimdi abini de tüm herkesi al içeri gel
Salih şaşkınlıktan ne diyeceğini bilmiyordu. Ne yani şimdi bu kadın da diğerleri gibi değil miydi . Kendi ve yanındakileri sadece bir çalışan olarak görmüyor ve onları kendi sofrasına davet ediyordu.
-Yenge ben...
-Sen bana karşı mı geliyorsun
-Yok yanlış anladın yenge....
-Güzel bekliyorum acele edin herkes aç
Ebru pencereyi Salihin yüzüne kapadiktan sonra koltukta uyuya kalan küçük çocuğa baktı. Ne kadar masum olduğunu düşündü. O bunların hiçbirini hakedecek ne yastaydi ne de gücte. Altay'ın yerine baska bi cocuk koyamiyordu bile . Açılan kapının sesini duyan Ebru düşüncelerinden kurtularak kapıya koştu. Tam da tahmin ettiği gibi kalabaliklardi. En önde iceri giren Salih ve arkasında saydığı 16 korumaya tek tek selam verdikten sonra Salihe dönerek
-Altayi yukardaki odaya taşımada bana yardımcı olur musun lütfen?
-Tabi yenge ne demek diyerek Altayi kucaklayan Salih çocuğu yukardaki odalardan birine yatirdiktan sonra aşağıya indi. Herkesin yerleştiğini gören Salihte hemen kendi yerini aldı. Ebru herkese tek tek servisini yaptıktan sonra kendi de yerini aldı ve yemeğe başladılar. Yemek güzel bir sohbetle devam ederken yeniden ortamın huzurunu kaçıran ses duyuldu.
-Ne oluyor burda!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOKTOR HANIM
Roman pour Adolescents-Ya söz dinlersin ya da şimdi bir cv hazırlayıp hastanelere dağıtmaya başlarsınız doktor hanım! Beni tehtit mi ediyordu bu adam -Boş yere kendinizi yormayın Ali Bey benim bu tehditlere karnım tok -Öyle mi sanırım toplantımı iptal edip başhekimi ziy...