Bölüm 10

352 36 5
                                    

Kai sol elini Kyungsoo'nun boynuna bastırırken derin bir nefes aldı.Kan basıncının düşmesini beklerken kapatmış olduğu gözlerine baktı.

Vücudundaki kelimeler yok olurken Kyungsoo'nun yavaşlayan nefeslerini dinliyordu.Yaklaşık dört günde ancak bitmişti.Bunun sadece bir başlangıç oluşu Kai'yi endişelendiriyordu.Damarlarında hınçla dolanan güç, Asaletin Sarmaşığı ölümün habercisi gibiydi.Kaybolmuş dil, Ecipnes'in kelimelerinin getirdiği güç, herhangi birinin, herhangi bir şeyin yanında nefes alınmasını engelleyecek bir büyüklükteydi.Zabt edecek kadar iyi olmadığından endişeleniyordu.Onu öldürmekten.Ölen onca kişi yetmezmiş gibi onun da ölmesinden...

Kyungsoo boynundaki soğuk el kaybolunca gözlerini açtı.Kai geriye çekilmiş, başını kuzeye çevirmişti.

"Dönmeliyiz artık Kyungsoo" dedi yorgunluğun sesine verdiği karanlıkla.Kelimeleri mezardan çıkarıyormuş gibiydi.

"Ama..." Kyungsoo'ya bakıp son gücüyle mırıldandı."Sanırım beni taşımalısın."

Bu küflü dünyada nefes almak bile çürümek için yeterli gibiydi.Burada yaşamak, burada ölmekten daha kötüydü.Sözü geçen şey güçten başka bir şey değildi.Bu hayata öylesine alışmışlardı ki onları zehirleyenin ne olduğunun farkında değildiler.Asil türlerin yanında henüz kemikleşmemiş, hastalıklı türler var olup kuytularda şekil almaya başlıyorlardı.Shekii, Kyrah, Ajen ve dahası...

Yixing aklında oluşan yeni görüntülerle gülümsedi.İşte.Artık son birkaç ayı da hatırlamaya başlamıştı.

Belki de bu dünyada en sevdiği yer olan Grihim çiçekleriyle dolu bahçeden çıkarken karşısına çıkan adam.Kris.Amber rengi gözleriyle sertçe onu izleyen bakışlar.Üzerindeki kolları kıvrılmış lacivert gömlek kaslarını gizlemiyor.Güçlü.Büyük bir tehdit.Öylece duruyor demirlere yaslanıp.Ölmek istemiyor.Öldürmek de istemiyor ona doğru yürüyen bu adamı.

İşte o rüzgarlı günden sonra Prens'le tanışıyor.

Aklında annesinin sesi çınlıyor sonra.
"Bir gün Prens gelecek oğlum.Hepimizi kurtaracak."
Küçük Yixing umut dolu gözlerle bakıyor annesinin güzel yüzüne.
"Kuzenim mi?"
Ve annesi gülümseyerek başını sallıyor.

Yixing Prens'e bakarken gözleri doluyor.Yıllar sonra yeniden gördüğü kuzenine hiçbir şey sormadan sıkıca sarılıyor.
"Hala geç değil hm?"
Kai'nin başını salladığını hissediyor.Üzgün olduğunu hissediyor ve daha sıkı sarılıp hep yaptığı gibi onu da iyileştirmek istiyor.Yine de biliyor ki geçmiyor.

Safir olan Kris'den daha merhametli.İsminin Chanyeol olduğunu öğreniyor Kai'den.Korku ve tereddüt olmaksızın atan güçlü bir kalbi var.Onu seviyor Yixing.Saçlarını karıştırırken kahkaha atmasını seviyor.Bir abi gibi onu korumak isteyişi daha fazla aile gibi hissettiriyor.

Kyungsoo gelince her şey değişiyor birden.Tek yapmak istediği Kyungsoo'nun yanında durmak oluveriyor.Ona yardım etmek istiyor tıpkı Kai'ye istediği gibi.Olmayacağını bile bile.Aynı şeyin acısını çektilerini biliyor Yixing.Belki ruhunun yaratılışından belki de tamamen başka bir sebepten biliyor bunu.

Shekii sinirle başını sallayıp kaşlarını çattı.Bilmek istediği bunlar değildi.Yixing'in ondan sakladığı bir şey...Aklında çınlayan fikirle gözleri parladı.O hızla geçen anı parçasında var olan şey...

''Rüzgarlı bir günde korktuğun biri sana doğru geliyor''diye mırıldandı kendi kendine. "Onu öldürmek istemediğini anlıyorum ama" gülümsedi "neden kaçmadın küçük Yixing?"Hissettiği korkuyla küçük bir kahkaha attı.Yixing'in ruhu Shekii'nin öğrendikleriyle korkuya düşmüştü.Daha kötüsü bunu hissettiğine göre artık birleşme başlamıştı.

Yenilenme evresi...

Odasından çıkarken yüzündeki gülümsemeyi saklayıp masada oturmuş Kris'in onu izleyen gözlerine baktı.

Endişeli...

Eğlence yeni başlıyordu ve artık yakalanmak bir sorun olmaktan çıkmıştı.

Uzakta, çok uzakta olan adam titrek bir nefes çekti ciğerlerine.Yüzündeki yıpranmışlığın sebebi yaşlılık değildi.Öyle olsaydı bile bu onu öldürmeye yetmezdi.Üstündeki deriden-ki neyin derisi olduğunu unutacak kadar çok yaşamıştı- kumaş onu soğuktan korumayacak kadar eskiydi.Uzun süre önce şehirden dönmüş, çıplak ayaklarındaki ölüm soğukluğunu dinleyerek sırtını havadan daha soğuk mağara duvarına yaslamıştı.Kelimesizliğin altında eziliyormuşçasına başını ondan daha çok yıpranmış dostuna çevirdi.O, kendisinden daha çok yaşamış ve daha çok görmüştü.Belki de onun da dediği gibi ''Konuşmak için fazla yaşlıyım.'' diye düşündü.

Yine de şimdi bunu dert etmek için doğru zaman değildi.

"Genç Prens...Sence başaracak mı?"

Dostu başını ona çevirip gülümsedi.Geleceği gören birinden ilginç bir soru.

"Henüz bir şey görmedim."

Diğeri bu cevabı başını hafifçe sallayarak karşıladı.Kadimler olarak yıllar sonra tekrar ortaya çıkmak zorunda kalmışlardı.Dostu, Diablo Kral ile Prens arasındaki savaşı umursuyor değildi.Herşey geçeceketi ve bir taraf kazanacaktı nasılsa.Ne durumda olursa olsunlar yaşamaya devam edeceklerdi ve belli ki bunun dışında başka bir şey dostunu endişelendirmeyecekti.Sadece kendisini yalnız bırakmayacak kadar sadıktı.

Kadim düşündü.Tüm bunlar için fazla yaşlı olmasına rağmen neden ortaya çıkıp savaşa katılmak istediğini düşündü.

Rüzgar esip havayı daha da soluklaştırınca yüzündeki gülümsemeyle gözlerini kapatıp soğuk havanın bedeniyle dansını düşünmeye başladı.Yüzyılların lanetli zamanları.Soğuk...Bir cehennem için düşmanın kendisi.Vücut ısısı düşerken tek gözünü açıp onu gülerek izleyen dostuna baktı.Soğukla arkadaş olmak... İmkansız olan bir şey yoktu.Ve sırf bu yüzden belki de...

"Ben Prens'in tarafındayım." dedi yaşlı bilge tekrar gözlerini kapatıp.Çünkü Kadim biliyordu.Prens'in birilerinin onun tarafında olmasına ihtiyacı vardı.Genç, hüzün ve kederle dolu bir kalp.Bu dünyanın yükünü omuzlarında taşımak zorunda kalışı ruhunu bıçakla parçalatmış gibiydi ona.Bu yüzden Kadim onu takdir ediyordu ve bu yüzden Kehanetten haberi olması için şehre inmişti.

''Sonuçta...İmkansız diye bir şey yoktur.''

Ve soğuk havanın onu sarmasını memnuniyetle kabul etti.


HELL [Kaisoo] -ASKIDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin