Bölüm 18

263 24 12
                                    

Kyungsoo kuzeye, dik ve sert taşlardan oluşan yamaca doğru koşarken Chanyeol da içinden hafif bir ışığın gökyüzüne sızdığını fark ettiği mağaraya doğru gitmeye başlamıştı.Buraya ilk geldiklerinde var olmadığına emin olduğu ışık alayla karanlık havaya karışırken herhangi bir pusuya düşmemek için etrafı dikkatlice izliyordu.

Geldiklerinden haberleri vardı.Yine de hep birlikte saldırmamaları bütün ahalinin onlarla olduğunu gösteriyordu.

Narsistlik.

Anlaşılan büyük bir şölen olacaktı.

Kris karşısındakine bakarken bir an doğru görüp görmediğinden emin olmaya çalışırcasına kaşlarını çattı.Hazır durumda bekleyen silahlarını ateşlemesi görünen o ki ertelenecekti.Çünkü düşmanı olarak beklediği yaratık küçük bir çocuktan başka bir şey değildi.Beyaza çalan sarı saçları omuzlarına kadar geliyor, yüzündeki masum ifadeyi ortaya çıkaracak şekilde dalgalanıyordu.

"Merhaba."

Kızın sesi gecenin süslü taşlarıymışçasına efsunla ışıldıyordu. Varlığıyla imkansızlığın imkansız olduğunu kanıtlamaya tek başına yetiyordu sanki.Yüzünde beliren naif gülümsemeyle yıllardır söylenmiş ama yerini bulamamış kelimenin sek anlamını yansıtıyordu. Mükemmel...

Kris başını hafifçe sağına doğru çevirip gözlerini kıstı.Böyle bir dünya için fazla iyi.

"Buraya kadar koşmak yorucuydu."

Şekerli sesiyle üzgün olduğunu gösteren bir ifadeye büründü yüzü.

"Körlerden biri misin?"

"Ben mi?" Küçük çocuk kaşlarını kaldırarak şaşkınca sordu ona.Onun izlendiği her milisaniye geri kalan zamanlar içerisinde en değerlisi sayılmalıydı.Her mimiği fazlasıyla yanlıştı.Onun gibi birinin varlığı yanlıştı.Masumiyet, bu kızın diğer adı değildi. Masumiyetin adı bu kızdı.

"Artık bizi öyle mi çağırıyorlar? Görmememiz kör olduğumuz anlamına mı geliyor? "

"Se-"
"Bak. " Kız saniyenin içinde kaybolarak Kris'in önüne belirdiğinde gülümsüyordu." Görmediğim anlamına gelmiyor, bakmadığım anlamına geliyor. "

Kris onun kadar hızla ondan uzaklaşırken dudağını ısırdı.Hiçbir şekilde bilmediği bir şeyin karşısında ilk kez böylesine savunmasız kalıyordu.Ne bilinci ne de bedeni kızın elindeki bıçakları zamanın hangi parçasında ondan aldığının farkında değildi.

"Ya da bakamadığım."

Küçük elleriyle ona uygun olmayan bıçakları tutarken bakışları solmaya başlamıştı.

"Kehanette bile öyle geçiyor. Neden ki? "

Kris'e doğru yavaşça yürürken güzel yüzüne düşen mutsuzluk isleriyle dudak büzdü.

" Halbuki sadece kendimi ben kontrol etmiyorum.Kadimler ağır konuşuyor gerçekten. "

Kris bacağında aniden hissettiği acıyla hızla nefes aldı.Pişmanlıkla kaşlarını çatıp kanayan dizine baktı.Gördükleriyle bildiklerinin böylesine çelişmesi dikkatini dağıtmış, kızın ne zaman hızlandığını fark etmemişti.Kendine gelmeliydi.Kai'nin dediği gibi saldırdıkları kişi kadar güçlü oluyorlarsa, eşitler demekti.

"Seninle savaşmam şart değil.Sadece bir kelimenin peşindeyim."

Kris kollarını gerdi, bileklerini üst üste tutup ona nişan alarak söyledi.Belki böylece onu ödürmek zorunda kalmazdı.

"Ne oldu? Beni öldüremeyecek kadar sevdin mi yoksa? "
"Ne diyorsun?"
"Yixing gibi mesela?"
"Siktir be..."

Kris sinirle silahlarından birini ateşledi.Ne kadar hedefe uzak bir nişan olsa da ateş edebilmesi bile iyi bir başlangıç sayılırdı.

"Hm? Bakıyorum şaşırmadın? "
"İğrenç bir yaratıksın."
"Düşüncelerini duyabiliyorum diye iğrenç mi oldum?"

Bir kere daha ateş ettiğinde kızın beyaz elbisesi yavaşça renklenmeye başlamıştı.Birinin omzunu sıyırdığı kurşunların diğeri boynunun kenarını delmişti.

"Ah, görünüşümden dolayı mı? Sırf sana onu hatırlattığım için beni öldüremiyor oluşun kırıcı."

Başını soluna eğip boynundan yavaşça akan kanları izledi.

"Düzgün nişan bile alamıyorsun.Galiba onu öldürmesi gerçekten Diablo olana kalacak."

Silah sesi ağaçlara çarparak yankılanınca kız susmuştu.Konuşmak istemiyorsa konuşmazlardı.Sadece saldırır, işini bitirirdi.O yalnızca biraz oynamak istemişti.Aklı karmaşa içinde olan birinden daha eğlenceli ne vardı?

"Anahtarı söylemeyecek misin?"

Madem aklını okuyordu, suskunlaştığından anladığı üzere konuşmaya çalışmaktan vazgeçmişti.Kris'in peşinde olduğu tek bir şey vardı.Öyleyse gerisine ihtiyacı yoktu.

"Onu bilmiyor-"

Kızın sesi silah sesleriyle kesildiğinde tanışma faslı bitmişti.Kora olanın merhametine güvenmemesi gerektiğini anladığında bir kurşun daha elbisesini kana bulamıştı bile.Küçük bedeninin her yerinde hissettiği yakıcı histen bunun kara büyü olduğunu fark etmesi uzun sürmemişti.

Sık ağaçların arasından koşarken efendisini düşündü.Belki karşısındakinin silahları ile o lanet herifi öldürebilirdi.Prens'in kara büyüsü efendisininkinden daha güçlü olmalıydı.Bu fikirle gözleri ışıldadı bir an.Etrafından zamanın kırıntılarını arkasında bırakarak geçen kurşunlar kayaları parçalayarak ormanın şeklini bozarken durarak onun peşinden gelmekte olan adama doğru koşmaya başladı.

Tek yapması gereken silahları almaktı.

Kris kızın yönünü değiştirmesini umursamamıştı.Herhangi bir tehdit hissetmiyordu. Ayrıca ne kadar düşünürse düşünsün kız aklını okumayacak mıydı?

"Bu kadar güce, bu kadar zeka." dedi kız diğerinin kullandığı hızın onlarca katını kullanırken.

"Derdin ne bücür? "
"Sana daha önce kaba olduğun söylendi değil mi?"
"Üzgünüm öyleyse. "Kris, koluna uzanan kızın bileğinden tutarak gülümsedi." Silahlarım bende kalacak."

Bir kurşun daha kemiğine saplanırken küçük, güzel yüzü acıyla kırışmıştı.

"Lanen olası! "
"Şimdi kaba olan kim küçük kız?"

Kris'in neşeli gelen sesi daha da sinirlendirirken onu, karnına tekme atarak bileğini tutan elden kurtulmuştu.

"O kelimeyi bilmiyorum tamam mı? Onu sadece-"

Kris hızla kızın saçlarından yakalayınca kesilen cümlesini ondan kaçarken derisinden kopan saçların çıkardığı ses tamamladı.Uzun olan elini açıp sarı saçları bıraktı. Dalgalı saç telleri yere düşmeden önce ikisi de artık orada değildi.

Kris tüm hızını kullanmaya başlayınca asıl karşılaşma da başlamış oldu.

Chanyeol Kris'in silahlarının havayı yararak kulaklarına ulaşan seslerinin bulanıklaşmaya başladığını fark edince duraksadı.Zihninde oluşan baskıyla gözlerini kısıp tekrar odaklanmaya çalıştı. Mağaranın girişine oldukça yaklaşmış olmasına rağmen içeride hissettiği varlık hala harekete geçmemişti.

Geldiğinden haberleri vardı.Yoksa içeride bir tuzak mı vardı?

"Onu karşıla."

Rüzgarla kulağına gelen sesin ardından biraz önceki varlığın mağaranın girişine doğru yaklaştığını hissetti.

Elindeki bıçaklarını dikkatlice tutup dudağını ısırdı.Bu zor olacak gibiydi.

Çünkü içeride iki kişi vardı...

HELL [Kaisoo] -ASKIDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin