Bölüm 22

152 14 11
                                    

Yüzü parçalanmış, birkaç kemiği yüzülmüş derisinden çıkmış genç bir çocuğu tutuyordu elinde adam. Yüzündeki tatminkar ifade oğlunu karşısında gördüğünde değişti, içine kibir ve hırs karıştı.Oturuğu rahatsız, sert ve kirli koltukta iyice yerleşerek arkasına yaslandı.Kanların kayganlaştırdığı zeminde ayaklarını uzatarak oğluna baktı.Geldiğinden beri tek kelime etmemişti ama kararmış göz altlarından ve cüretkar bakışlarından ne istediğini anlayabiliyordu.Bir varis yetiştirmek gerçekten zor işti.Kucağındaki cesedin aşağı sallanan kolunu tek hamlede koparıp ona uzattı.Gurur ve zevkle, uzattığı parçayı alan elleri izledi.Şimdi olmasa da çok yakında tıpkı kendisi gibi güçlenecekti oğlu da.Güçlenecek ve daha iyilerini yapacaktı.El yordamıyla bulduğu kabı ağzına götürürken yüzünde memnun bir gülümseme vardı.Soğuk sarı renkteki içki kanlı yüzünden boynuna doğru aktı. İçi boş kabı masaya fırlatıp yiyeceğine döndü.Avı tüm lezizliğiyle önünde duruyorken sabretmesi zor ama bir şekilde zevkliydi.

Ölü gencin kopardığı kolunun etli kısmından büyük bir lokma aldı.

Gözlerini kapatıp kanın ağzının içinde dağılarak eti tatlandırmasını bekledi. İstediği şeyi alırken zevk tüm bedenini ele geçiriyordu.Midesine ilerleyen etin tadı zihninde yankılanırken hırsla sonraki lokmaya geçti.

Nefis bir kurban olsa gerekti.Kasları ancak gelişmeye başlamış, damarlarında türünün gücü yeni yeni filizlenmişti.Henüz hakkıyla kullanmaya başladığı vücudu oldukça az zarar görmüş ve tazeydi.

Bir Neva'dan daha enfes bir şey düşünemiyordu.

Avlaması biraz uzun sürmüş olsa da eli boş dönmemişti.Sabahki kargaşa aklına gelince ağzındaki lokmayı yutup kahkaha atmaya başladı.

"Ölmek istemiyorum, dedi! "

O güldükçe vücudu sallanarak avının aşağı kaymasına sebep oluyordu. Yine de bu, adamı pek ilgilendirmiş gibi görünmüyordu.Öleli birkaç saat olmasına rağmen diriliği bozulmamış lezzetli bedenin tadı ağzında kayboluyordu.Neşeyle, hala ona verdiği kolu yiyen oğluna baktı.

"Düşünebiliyor musun? Bana!"

Kyungsoo onun aklında çınlayan sesiyle koridorda yavaşça yürüdü.Ayak sesleri huzursuzca Yixing'in kaldığı odanın yolunda yankılanıyordu.Zaman bu tok sesle ona eziyet ediyordu sanki.Kapının ardındaki gerçeğe doğru ilerlerken ölü vücutların hayali nefeslerine karıştı. Nicelerininki ve kırmızı saçlı kızınki.Karıştılar, ona baktılar.Değişti küçük kızın gözleri.Onların gözleri oldu.Soğudu, bitti.Kız öldü, diğerleri öldü.

Öldürüldüler.

Kyungsoo kendini kaşlarını çatmaktan alıkoyamadı.Hafifçe titreyen ellerine baktı.Elindeki siyah yüzüğü çıkardı.

Birazdan bir Neva'yı öldürebilirdi.
Belki bir kere daha-

Henüz dokunmadığı kapı açılınca şaşkınlıkla onu açanın yüzüne baktı.

Solgun ve bitap yüz ifadesinde hüznü aradı Kyungsoo.Perişanlığı, karanlığı aradı.Çıldıracak raddeye geldiğini anlatan bakışları... Ama yoktu.O koyu gözlerinde aradığını bulamamıştı.

Yetişmişlerdi.

Kyungsoo, o gözlerinin dolduğunu görmesin diye başını eğerek rahat bir nefes verdi.Bu kadar korkmayı beklemiyordu.

"Geliyorlar" dedi o daha sormadan ona doğru yürürken. Beklemek ona acı vermiş olmalıydı.Bu hareketiyle diğerlerinin yanına gidebilmesi için ona izin veriyordu.

Yanından geçerken hafiff, çok hafif bir dokunuş hissetti teninde.Öyle ki rüzgar esmiş olsaydı daha etkili olacaktı.
Gömleğinin kenarından tutmuş olan Kai'ye çevirdi gözlerini.Bakışları üzerinde geziyordu.

HELL [Kaisoo] -ASKIDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin