Bölüm 12

2.8K 231 23
                                    

12

Berke'ye gülmemiz bitmemişken tekrar çalmaya başladı telefonum. Bu defa arayan babamdı.
Hiç şaşırmadım. Aslında iyi bile dayandı. Dün geceden araması lazımdı.

"Babacım?"
"Güzel kızım, nasılsın?"
"İyiyim babacım. Kahvaltı yaptık Yağız, ben, Yaren. Şimdi de Yağız'la oturuyoruz işte. Yaren eve gitti."
"E sen gelmeyi düşünmüyor musun?"

Aman sanki evde ne yapacaksam...

"Ne yapacağım ki evde? Canım sıkılıyor tek başıma biliyorsun."
"Tek başına olmayacaksın zaten. Misafirlerimiz var."

Allah Allah! Bu pek sık başımıza gelen bir şey değil. Annemin Didem Teyzem dışında çok fazla samimi olduğu arkadaşı olmadığından bizim eve gelen giden de pek sık olmaz.

"Kimmiş gelenler?"
"Sürpriz."

Sürpriz mi? Demek ki sevdiğim en azından babamın sevdiğimi düşündüğü birileri...

"Didem teyzemler falan mı?"
"Gelince görürsünüz küçük hanım. Yağız'ı da al gel hadi."
"Ay baba merak ettirdin ama. Söyle kimin geldiğini."
"Gel ve gör benim meraklı kızım," deyip telefonu kapattı pek sevgili inatçı babam. Nereden çıktı bu sürpriz ya! Bizim eve uçarak gitmemiz lazım şimdi. Ben meraktan çatlarım yoksa.

"Ne diyor Uğur amcam? Ne sürprizi?"
"Ya bize misafir gelmiş. Ama kim olduğunu söylemiyor babam. Sanki devlet sırrı mübarek. Hadi hemen bize gitmemiz lazım."

Yağız bir an bana öyle bir bakış attı ki asrın saçmalamasını gerçekleştirmiş gibi hissettim.

"Ne! O kadar da garip bir şey söylemedim. Hemen bize gidelim dedim sadece."
"İyi de benim arabama atlayıp size gidene kadar ertesi güne geçeriz Zeynep. Sen karşıda olduğumuzu unuttun sanırım."

Uff! Bir de o var değil mi?

"O zaman toplu taşımayı kullanalım bari ne yapalım."
"İstersen sen önden git. Ben arkadan arabayla geleyim."
"Trafiğin içine tek başıma gireyim, kendimi ateşlere atayım diyorsun yani."
"Bu kadar heyecanlı olduğun için sana hız kazandırmaya çalışıyorum sadece. Bana kıyamadıysan eşlik edebilirsin."

Hadi bakalım Zeynep... Ne yapsam ki şimdi? Sarışınımı tek başına köprü trafiğinde bırakmak da istemiyorum ama... Gerçi bu saatte o kadar da yoğun değildir ki. En iyisi sarışınımla sohbet ede ede gitmek. Zaten canım metroda, metrobüste sıkış tepiş gitmek de istemedi hiç.

"Oyy, ben sarışınıma hiç kıyar mıyım," diye sokuldum Yağız'a. Gülerek kafasını iki yana salladı.

"Hiç kıyar mısın canım... Hadi hazırlan da gidelim. Bakalım kimmiş bu sürpriz misafirler."

Yağız'ın lafını ikiletmeden ayaklandım.

Keyifli geçen yolculuğun sonunda eve vardığımızda Yağız daha arabaya park ederken ben çoktan arabadan inmiş evin kapısını çalıyordum bile.
Merak kötü bir şey.

Kapıyı Derya Abla'nın açmasını beklerken karşımda Deniz Halam'ı görünce olduğum yerde zıplamaya başladım. Deniz halam halime gülerek kocaman açtığı kolları arasına aldı beni.

"Büyümüş ama hâlâ zıp zıp zıplıyor mu halasının tavşanı," dedi birbirimize sıkı sıkı sarılırken.

"Büyümedim ki ben halaların en kendini özleteni," diye şımardım ona.

"Oyy, özledin mi sen beni küçük tavşan," dedi mümkünmüş gibi daha da sıkı sararken beni.

"Ooo yengelerin en Almancısı," diye araya giren sarışınım sarılma halkamıza üçüncü olarak girdik.
Onun amacı halama sarılmaktı muhtemelen ama ben tutmuşken bırakmayınca ikimize de sarılmak zorunda kaldı.

Bi' Dünya -ARA VERDİ-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin