"Lanet olsun ki o geceye dair hiçbir şey hatırlamıyorum! Ama olmuş! Asiye olmuş! Ve.." soru sorar gibi ona bakarken daha ne olabilir diye yüzünü tekrar bana doğru çevirdim. Gözlerime bakarken bir öldürücü darbe daha attı. "Hamileymiş."Gözlerimden yaşlar akarken tekrar bu adama aşık olduğum için pişman oldum. Ilk pişmanlığım gözümün önünde sevgilisi olmasıydı. Şimdiki ise o kişiden bir bebeği olması. Yılbaşı günü şaka olarak söylenen şey, kalbime bir ok gibi saklanmıştı. Şu ansa o bir gerçekti. Sevdiğim adamın bir bebeği olacaktı.
"Asiye! Gözlerime bak ve nolur bir şey söyle." Gözlerine bakmıyordum, çünkü o gözler dahil hiçbir şey benim değildi.
"Asiye! Nolur.." elleriyle ellerimi tuttu. Ellerime dokunduğu an tokatı bastım. Başkasına dokunduğu elle bir de bana dokunuyordu.
"O ellerinle bir daha asla bana dokunma! O gözlerinle de bir daha bana bakma!" Hıçkırırken bir kez daha nefes verdim. "Zira onlar artık, Ceyda'nın."
***
Trabzon'a dönmeme iki gün kalmıştı. Görkem'i o günden sonra ise bir daha görmemiştim. Onun bana değil, başkalarına ihtiyacı vardı artık. Bencil olupta tek kendime saklamak istemem o bebeğe haksızlık değil miydi?
"Asi'm nasılsın?" Ada her zamanki gibi yine yanımdaydı.
"Iyiyim Melek nereye gitti?"
"Birkanla konuşuyorlar." Birkan, Görkemden uzak dur dediği zaman keşke onu dinleseydim. Bir abi gibi ya da bir dost gibi. Dinlemeyip onu suçladım. Her zamanki gibi yanlış kişiye inanmakta sınır tanımıyordum.
"Kızlar?" Melek odaya dalmış, heyecanla yüzümüze bakıyordu.
"Noldu, yumurtadan çıkmış civciv gibi ne bu hareketlilik?" Ada'ya gözlerimi devirerek Melek'e döndüm.
"Ada sen git etrafını saran dört denize geri dön be." Melek'in dediğine de gözlerimi devirirken etrafımda bakabilecek birisi kalmadığını fark ettim.
"Kafayı mı yediniz? Niye birbirinize laf sokuyorsunuz?" Ikisi birden koltuğa kendini atarak birbirlerine göz devirdiler. Bunlara ne oluyordu?
"Melek Hanım, Birkanların partisine bizimle değil Birkanla gidiyor. Ben bir de Oktay'ı reddetmiştim, sırf sizinle gideyim diye."
"Sende git Oktayla. Niye trip atıyorsun bunun için?" Ikisinin konuşmalarından bir şey anlamayarak araya girdim.
"Pardonda ne partisi bu ve biz nereye gidiyoruz?"
"Asiye'm Birkanların kafesinde parti var. Onların grubundaki Selim'in doğum günü. Bu Ada da bana onun arabasıyla değilde Birkanla gideceğim diye trip atıyor."
"Ada sende Oktayla git ben gelmeyeceğim." Ikisi koltuktan kalkarak yanıma geldiler. Anlamayan gözlerle bana bakarlarken gözlerimi onlardan kaçırıyordum. Mutsuz olduğumu bilmelerini istemiyordum. Tekrar tekrar kırıldığımı.. Görkem geldiğinden beri mutsuz olduğumu düşünmelerini istemiyordum.
"Sensiz şuradan şuraya gitmem!"
"Bende adım atmam. Zaten iki günümüz kaldı. Biz nereye sen oraya!"
***
Üzerimdeki elbiseden saça kadar her şeyimi yapmış ve zorla o partiye götürüyorlardı. Bu sefer zorluk çıkarmamıştım çünkü artık bir şeyleri içimden atmam lazımdı. Mesela Görkem'i. Içimden, kalbimden, benliğimden.
"Geldik, inin ben park edip geliyorum." Arabadan kendimi atarak her şeyin başladığı bu kafeye geldik.
Ilk gördüğümde benim için sadece yakışıklı bir solistti.
Ertesi gün beni kaçıran, zorba bir adam. Ondan sonraki gün merhametli, yalnız bir adam. Işte sorun bundan sonra başlıyordu çünkü bugünden sonra o bende sadece bir adam değildi."Asiye?" Görkem'i görmemle yüzümü başka tarafa çevirirken Melek soru sorar gibi bana bakıyordu. Görkem'e sırtımı çevirerek Melek'in koluna girdim.
"Konuşmamız lazım, böyle kaçarak nereye kadar?" Arkamdan gelen sesini duymamayı istiyordum ama olmuyordu.
"Konuşmak istemiyor salak mısın?" Melek durmuş yüzünü ona çevirmişken ben kafeye bakıyordum.
"Yalan atıyor anlamayacak kadar salak mısın?" Görkem'in sözleriyle arkamı dönerken Melek'e baktım.
"Geliyorum ben Melek, sen Birkan'ın yanına gidebilirsin." Melek bir bana bir Birkan'a bakarken kafasını salladı. Bende o lanet gece söylediklerini arkama alarak, kendime güven verdim. Söyledikleri güvenimi yeterince yerine getirmeye hazırdı zaten.
"Öncelikle, buraya gelmeyi istemedim ama sonra düşündüm ki seni unutmanın en mükemmel yolu, gözlerinin içine bakarak unutmak." Lafımı keserek araya girdi.
"Gözlerimin içine bakarak aşık olduğun gibi gözlerime bakarakta unutabileceğini mi sanıyorsun?" Gene o hazır cevapları karşımdayken ciddiye almayarak devam ettim.
"Bu yüzden bende geldim. Seni unutma fikri bile içimde sevinç uyandırıyor." Bir kahkaha atarak bir adım yaklaştı. Onu umursamayarak cümleme devam ettim.
"öyle gülerek bile artık bende etki bırakamıyorsun." Tekrar o mükemmel gülüşünü sergilerken, nereye kadar bu yalanı söylebilirim diye iç geçirdim.
"Sonra o yeşil ve mavi gözlerin bana çok sıradan geliyor." Gözlerini en etkileyici şekilde bende durdururken nefesimin kesileceğini hissettim. Bu kadar mükemmel birine insan nasıl hiç gibi konuşabilirdi ki?
"Ve en önemlisi artık, şu bütün bedenin bile bende etki bırakmıyor." Vücuduna göz gezdirirken, aklımdada diyeceğim o ezberlenmiş cümleleri sıralıyordum.
"Boyun, kilon, o iğrenç kasların , giydiğin kıyafetler.." yavaş yavaş yukarı çıkarken ne kadar daha yalan alabileceğimi düşündüm.
"Boynun.." giderek zor cümle kurarken onun gözlerine bakmıyordum, çünkü bakarsam anlardı. Boynundaki o mükemmel koruyucu tadı nasılda hiç gibi söylerdim? Bunu kesinlikle anlardı. Gözlerim gözleriyle buluşurken hiçte inanmayan surat ifadesi vardı. Bütün erkeksi, özenli şekliyle bu anlattıklarımın hiçbiri olamayacağını biliyor olmalıydı.
"Tek bir yer kaldı, ordan da nefret ediyorum. Çünkü işlevini hiç gerçekleştirmiyor. Mesela kalp sadece kan pompalamaz.. birini sever, onu delice, bırakmayacak derecede sever.. başkasına bakamayacak dereceye getirir.." gözlerine bakarak elimi kalbinin üstüne koydum.
"Yani seninkisinin adı kalp değil, kan pompalayan bir adet organ." Elleriyle elimi sıkıca tutarken, artık sinirlendiğini anladım.
"Tek bir yer kaldı, ordan niye bahsetmedin? Yoksa bu kadar kendine inandıramadın mı sevmediğini." Gözlerine anlamsızca bakarken ne demek istediğini anlayamamıştım.
"Diyorum ki.. dudaklarımdan söz etmedin? O işe yaramaz kalbim sana seni sevdiğimi öğretememiş ama anladım ki ben seni öperken bile sen hissetmişsin. Madem seni sevmediğime inanmışsın bir de dudaklarımdan duy seni sevmediğimi!" Dudakları dudaklarımı bulurken, Görkem'in hiç bu kadar hissettirici şekilde bana dokunduğunu anlamamıştım. Sanki şuan haykırıyordu. Ben kendimi geri çekmeye çalışsamda buna izin vermiyordu. Ona karşılık vermemeye kendime yemin etmişken, kendimi tutamayarak sözümü bozdum. Ona karşılık verdiğim an da kendini geri çekti.
"Sen bana hep böyle sevmiyorum de tamam mı? Sevdiğinden daha da emin oluyorum.."
Geç gelen bölüm için özür dilerim. Elimden geldiğince yetiştirmeye çalıştım. Iyi okumalar, yorumlarınızı eksik etmeyin biricikler :***

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞİM #Wattys2015
Teen FictionTrabzondan Istanbul'a gelişim üniversite heyecanıyla doluydu. Peki ya burdan gidişim niye bu kadar acıtıyordu canımı? Ondan zorunlu olarak ayrıldığım için miydi? Yoksa bir daha göremem korkusu muydu? Son kez bakıyordum belki de ona bu yüzden yüzünün...