Multimedia da Ceyda ve Asiye var.
Insan mutsuzken ne hissederdi? Ne yapardı? Şu ana kadar bunları hep babam annemi üzdüğünde düşünürdüm. Kendim olduğum zamanlarda hiç üzülmemişim meğerse. Şuanki mutsuzluğum, acım başka bir yola çıkmıyordu çünkü. Görkemdi o. Adı kadar yüreği de görkem dolu sanardım. Yanılmışım. Hemde çok yanılmışım.
Sabah 4'de o resmi gördüğümden beri ağlıyordum. Oysa onun benden vazgeçmesini, beni sevmemesini istemiyor muydum? Niye hala ağlıyordum? Canım niye çıkarmışcasına acıyordu?
"Asiyem hadi uyan." Annemin sesiyle kapıya dönük sırtımı, kapıya doğru çevirdim. Gözyaşlarımı silerek.
"Geliyorum annecim, git sen." Titrek ve her halinden ağladığı belli olan bir ses tonuydu bu. Ve annemin bakışları da bunu anladığına işaretti. Yanıma doğru gelerek yatağımın ucuna oturdu. Uzun saçlarımı okşayarak sıkıca bana sarıldı. Yapma anne, içim böyle kanarken bir de senin omzunda ağlamamalıyım. Ama nafile, gözyaşlarım anne kokusuyla dahada boşalıyordu. Hıçkırıklarımın ardı arkası kesilmiyordu.
"Asiyem benim, geldiğinden beri içinde tuttuğun hata.. Ağla annecim içini dök." Annemin sözleri hem ilaç, hem bir yüktü gözlerime binen. Yükleri atmak istercesine boşaltıyordum gözyaşlarımı.
"Kim o, üniversitende miydi?" Ağlamayı durdurarak annemden ayrıldım. Oysa ben hastalığıma ağladığımı söylecektim. Nerden anlamıştı ki, bir erkek yüzünden ağladığımı?
"Hiç, hiç kimse ben kimse için ağlam.."
"Yalan atma Asiyem. Geldiğinden beri yüzündeki hüznü görmediğimi mi sanıyorsun? Anneyim ben. Hissederim. Canın yanıyor hemde çok." Gözyaşlarımı elleriyle silerek cümlesine devam etti. "Bana anlatabilirsin kızım, bu gözler bu hale ancak canından çok seven biri için gelebilir. Kendimden biliyorum."
Annemin babama aşkı dillere destan bir öyküydü başlı başlına. Bahtım anneme mi çekmişti yoksa? Imkansıza aşık olarak ? Ama annemler kavuşmuştu. Bizle bir alakası yoktu yani.
Nefesimi zor düzenleyerek anneme baktım. Hala uzun saçlarımı kulağımın arkasına alıyordu.
"Hani, rüyamda birini görüyordum ya.." dedim zar zor hıçkırıklarımın arasından. Annemde onaylarcasına başını salladı.
"O, oymuş anne. Daha tanımadan rüyama nasıl girebilir? " Durmayan gözyaşlarım yine akmaya başlarken annemdende bir damla gözyaşı düşmüştü.
"Girer Asiyem.. Kaderinse eğer. Rüyalara kalmaz kalbinin en içine dahi girer."
"Girdi zaten anne.. Hasta olmamdan daha çok canımı yakıyor onu sevişim." Son cümlemle annem kocaman sarılmıştı. Birbirimize sarılıp kaç dakika ağladığımızı ise inan bilmiyordum.
Sonunda ayrılmış yatağımı topluyordum. Derken bir ses geldi aşağıdan. Yılbaşına da iki gün kalmıştı. Ne kadar çabuk geçmişti burda günler. Derken bir çığlık daha geldi. Ve kapı açıldı.
"Asiiiii ben geldiiiimmm!!!" Ada! Şuan karşımda mıydı? Rüya mıydı?
"Asiyeeeee ben geldimmm!!!" Derken Melek de girmişti içeri. Gördüklerime bir çığlıkta ben atarken uzun zamandır bu kadar mutlu olmadığımı anımsadım.
"Siz! Geldiniz! "
"Oha! "
"Hoşgeldiniz benim birtaneciklerim benim. Çok özlemiştim sizi." Ikisini birden sarıp sarmalarken onlarda bana sıkıca sarılıyorlardı.
"Seni götürmeye geldik Asiyem." Dedi Melek birden. Ona soru işaretleriyle bakarken Ada cümlesine devam etti.
"Yılbaşı için. Ayrı girmeyelim diye. " Istanbul. Kolay bir yer değildi öyle bir çırpıda gidilecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞİM #Wattys2015
Novela JuvenilTrabzondan Istanbul'a gelişim üniversite heyecanıyla doluydu. Peki ya burdan gidişim niye bu kadar acıtıyordu canımı? Ondan zorunlu olarak ayrıldığım için miydi? Yoksa bir daha göremem korkusu muydu? Son kez bakıyordum belki de ona bu yüzden yüzünün...