20.BÖLÜM

342 10 0
                                    

Merhaba kuzucuklarım iste Derin'e neler olduğunu merak edenler için bomba bir bölüm...

Multimedya: Derin

~ω~

Gözlerimi yine özlem dolu, igrenc bir güne açtığım da yattığım yerden hiç kalkmadım. İki aydır bir odaya kapatılmış sıradan günler geçiriyordum. Tüm bu günler içerisinde kapıyı dinleyip duyduğum tek cümle 'Peki abi iki ay sonra geliyorsun.' Buydu. Sadece bunu duymuştum. İçim paramparça yanarken sadece bunu duymuştum. İki aydır sakallı bir genç çocuğu görmekten başka hiçbir insan hiçbir kimseyi görmemiştim. Bir yatağın, eski ahşap bir dolap ve masanın bulunduğu bir odada tıkılıp kalmıştım. Miray burnunda tüterken Ateş'in yüzünün aklıma gelmesi sol tarafımı parçalıyordu. Onun kokusu, sesi, bakışı, gülüşü her şeyini özlemiştim. Miray'ın minik ellerini, duymaya alıştığım yarım cümlelerini özlemiştim. Burada ki küçük masanın ufak gözünde bulduğum defter ve kalemle paylaştım hislerimi, duygularımı, özlemimi... Zifiriyim bir yerlerde.. Derin bir nefes alıp yavaşça doğruldum. Odanın içerisinde ki ufak banyoya girdim ve elimle yüzümü hafifçe ıslatıp çıktım. Üzerimde ki tişörtü ince mavi tişört ile değiştirip yatağa geri oturdum. Kapının açılmasıyla sakallı genç çocuk odaya girdi. Bana yavaşça gülümseyip ufak kahvaltı tepsisini odaya bıraktı.

"Bir şeye ihtiyacın olursa içeriye seslenmen yeterli." Kafamı yavaşça sallayıp fısıldadım.

"Bahçeye çıkmak istiyorum." Kafasını salladı.

"Bir şeyler ye çıkarız." Tepsiyi önüme alıp bir şeyler atıştırdım. İçeri girdiğim de oturduğu koltuktan kalktı ve yanıma geldi. Dışarı çıktığımız de bahçedeki ufak sandalyelere oturduk.

"Bugün gelecek." Hızlıca ona döndüm.

"Bugün mü?" Beni kaçıran kişi. Beni bu lanet hayata mahkum eden kişi. Derin bir nefes alıp sonsuz havaya geri verdim. Elini omzuna koydu.

"O kadar kötü değil. O senin için burada." Dolan gözlerimi yavaşça kapatım.

"Hiç bir şey bu kadar kötü olamazdı. Sen nereden anlarsın? Senin bir ailen var mı sanki? Bir bebeğin var mı?" Kafasını iki yana salladı.

"Ben anlayamam. Ama yapacak hiçbir şey yok." Gözümden yavaşça bir yaş süzüldü.

"Yapacak bir şey olsaydı burada olmazdım." Sakınca bana döndü ve kollarını omzuma dolayıp bana sarıldı.

"Onu gördükten sonra buradan gitmek istersen seni götüreceğim Derin." Kafamı kaldırıp ona baktım.

"Söz mü?" Bana gülümsedi.

"Söz." Yine derin bir nefes aldım.

"İki aydır bunun için direniyorum. Buna güveniyorum zaten... Sana güveniyorum." Dudaklarını birbirine bastırdı.

"Bana güvenebilirsin." Dağın başındaydık aylardır. İkimizin sesinden başka ne bir ses ne bir hareket vardı. Bir araba sesinin duyulmasıyla çocuk hemen ayaklandı. Bana dönüp kahverengi gözlerini kıstı.

"Geldi." İste gelmişti. Çocuk bahçeden çıkıp arabanın oraya gitti. Bende ayağa kalkıp beklemeye başladım. Arabadan siyah pantolonlu biri indi. Bahçe kapısının sesini duyduğum da o tanıdık koku burnuma doldu. Bu imkansızdı. Bu burada... Olamazdı.. Ben.. Ben yapacak bir şey bulamazken o karşıma gelip dikildi. Kafamı yavaşça kaldırıp gözlerine baktım.

"Berk..." Bana gülümseyip sıkıca sarıldı.

"Buradayım. Sonunda buradayım. Kavuştuk sevgilim." Ellerim yavaşça sırtına sarıldı. Onu özlemiştim. Onu çok özlemiştim. Kollarını belime sardığın da sırtımda ki ellerimi aniden ondan çekip hızla ondan ayrıldım ve gözlerimden akan yaşları sildim.

Yabancı Şehir Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin