Üç noktayla başlayan her satır başı yarım kalmışlığı yansıtır bu cümlelere...
Oysa cümlenin sonuna konulamayan noktalardadır asıl zulüm.
Acizliğidir insanın, bitirememek de ki yoksunluğundan doğan.
Gülşah'ın durumu da tam böyleydi.
Berat üç noktayla başlayan cümleleriydi.
Azat'sa cümlelerin sonuna koyamadığı noktalardı.
Berat mıydı Azat mıydı Cümlelerine en çok işkence eden?
Bilmiyordu kendi içinde benliğine dayatılan soruların yanıtını.
Gözlerini sabah güneşinden rahatsız olarak daha çok yumup yanı başında ki çıplak bedene gömdü yüzünü. Gece yaşadıkları yaptıkları geldi aklına utancından kızarırken bir yandan da kıkırdadı.
O baklavaları bir kez daha görmüş özel olarak ilgilenmişti onlarla.
Adamın 'uslu dur' diyen boğuk sesiyle tekrar sessizliğe gömüldü.
Şuanda hissettiği huzuru ve mutluluğu hiçbir şeyin bozmasına izin veremezdi. Kendisinin bile...
Bütün intikamı, öfkeyi, nefreti bir kenera atmayı hayata Azat'la yeniden başlamayı düşündü. İyi biri olsa Azat onu kötülere karşı korur muydu.
Eğer öyle bir şey olursa kötü olmak zorunda kalmayacağını düşündü. Bengü gibi olabilirdi belki de o kadar saf ve temiz. O zaman annede olabilirdi. Bu düşüncelerini Azat'ın sesi böldü.
'Ney gülümsetiyor seni böyle?' meraktan çok hayranlık gizliydi sesinde.
Gülşah ilk kez sevgiyle parıldayan gözlerini dikti Azat'a 'kahvaltı hazırlamamı ister misin?'
Azat sorudan mı şaşkındı yoksa gözlerindeki kendisine yöneltilmiş sevgiden mi nutku tutulmuştu biliyor tek bildiği bu anın büyüsünün bozulmasını istemediğiydi.
Hiç bıkmadan bakabilirdi.
Her şeyin bir sonu olduğu gibi bunun da bir sonu oldu. Gülşah yataktan aniden doğrulurken Azat'ın dudaklarına hızlıca sert bir öpücük kondurup kalktı. Azat kadının çıplak bedenini süzerken iç geçirdi. Bir daha olsa bir daha yatağa atardı. Kadın ince sabahlığı üzerine geçirip banyoya yöneldi.
Beyaz kapıyı arkasından kapatıp gözden kaybolmasıyla Azat komidinin çekmecesinden sigara paketini çıkardı. Eh! keyfi yerindeydi. Böyle plansız bir şeyler elde etmek ona garip geliyordu. Hayatı plan ve program çerçevesinde dönüyordu nede olsa.
Yatağında sigarasını içerken bir yandan da Akşamı düşünüyordu.
'Baklavalar' diye mırıldandı. Dudağının kenarı yukarı doğru kıvrılırken. İçinden gelen kahkaha atma isteğini durdurmaya çalışırken. Fazla geçmedi ki Gülşah bedeninde havluyla banyodan çıktı. Azat'ın eşyalarının bulunduğu dolaptan açık mavi gömleği giydi.
Hazırdı saçlarının nemini önemsemeden Mutfağa aşağı kata indi. Azat'ta fazla geçmeden önce duşa ardından Mutfağa indi. Gün güzel başlamıştı. Bunun bozulmasından korkarak hayatına girmesine izin verdiği ikinci kadını izledi.
Kendi kendine şarkı mırıldanıp daha çok 'Göreceksin gününü göreceksin al!' diye kafasına göre uydurduğunu düşündüğü şarkı sözlerini dinledi. Salatalığa yaptığı işkence bitince Azat'ı farkettii.
Krişe dayanmış kollarını birbirine bağlamış bir vaziyette onu izliyordu.
'Ne kadar süredir orada beni izliyordun?' dedi kaşlarını çatmış bir halde elinde ki bıçağı tehtitvari sallarken.
Azat gür bir kahkaha atarak 'Müziğe dair her şeyi mahvettiğini görecek kadar' dedi.
Gülşah gözlerini kısmış bir halde elinde ki bıçakla Azat'a yaklaşırken Azat yarı korkmuş ifadeyle yavaşça geri adım attı 'Tarantula değilsin demi?'
Gülşah soruyla afallayarak aynı zamanda öfkeyle bağırdı. 'Benim sekiz bacağım ve kıllarım yok!'
Azat'ın Eğlendiği suratından belliydi.
'Sekiz bacağının olması için neler vermezdim kıllar için aynı şeyi söyleyemem tabi'
Gülşah elinde ki bıçağı Azattan çok farklı yöne fırlatırken.
'çiftleştikten sonra eşlerini yeme konusunda benzetmiştim sana ama' diye açıklamaya girişti.
aman Allah'ım bu ateş parçasına bayılıyordu.
'Benzemiyor olsam bile o yönde benzemeyi düşünebilirim git sen sekiz bacaklı hatun bul!'
Azat artık tartışmanın boyutunun değiştiğini tehlikeli yönlere kaydığını fark ederek kızgın kadınına yaklaşıp itrazlarına rağmen dudaklarına kapanı. Başta susturup konuyu değiştirmek için verilen öpücük arzusunun körüklenmesiyle boyut değiştirerek kadını kendine daha çok bastırıp haşince öpmeye başlamasına neden oldu. Karşılıkta gecikmemişti aynı açlıkla cevap verilirken kahvaltı kimin umrundaydı ki...
***
Rengin Sarp'ın yatağında açtı gözlerini kaç aydır birliktelerdi acaba? Hayla bir çıkma teklifi gelmemişti. Nişanı bırak sevgilim bile diyemiyordu ki bu adama. Oflayarak yataktan doğruldu. Gülşah bile evleniyordu sahi o olayın şokunu hayla yaşıyordu.
Sarp'ın homurtusunu duyunca aklındakilerini söze döktü.
'Sence Gülşah cidden Azat'la evlenecek mi?'
Sarp irkilerek doğruldu yataktan. 'Hayır!' dedi kesin bir dilde.
Rengin aklında ki ikinci soruya geçerken Sarp bunların bir oyun olması için dua ediyordu içinden.
'Ama çok samimilerdi. Şahsen ben inandım'
'öyle bir şey olmaz! olamaz!' diye bağıran Sarp'a şaşkınlıkla baktı Rengin. Tam ağzını açmış bir şey söyleyecekken Sarp Rengin'in kolundan tuttuğu gibi kapıya doğru sürükledi.
'Defol! Defol git evimden oruspu!'
***
Azat kendisini Gülşah'ın bacaklarının arsına yerleştirmiş tezgahın üzerine otutturmuş vaziyette boynundan öperek aşşağıya doğru kaydı.
'Dur ' diye inledi Gülşah 'Mutfakta olmaz!' Azat onu dakikasında kucağına alarak merdivenlere yönelmişti ki çalan telefonla birlikte Gülşah inmeye çalıştı. Azat izin verdiğinde Gülşah işaret parmağıyla 'Bir dakika' diye göstererek telefonu açtı.
'Alo?'
'Günaydın Gülşah'
'Efendim Taylan ne oldu?'
Taylanın sesi oldukça ciddi geliyordu.
'Hani dedenin ölümünü araştırması için emekli mit görevlisi tutmuştuk ya'
'Evet...' dedi Gülşah bir anda ciddileşen sesi Azat'ı da meraklandırmıştı.
'Olayda iki kaset bulundu. Sevda hanımın ve senin'
Gülşah şaşkınlık ve kafa karışıklığıyla 'annemin mi?'
'Evet, Annenizin Berat beyin babası Hasan beyle sizin Azat beyle olan videolarınıza rastladık.'
'Anlamadım' dedi Gülşah inatla.
'Sevda hanımın Hasan beyle birlikte olduğu anı görüntüleyen bir kaset var'
'...'
'Alo Gülşah?'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞeyTan Diyor Ki...
RomanceGülşah! Tek bir ismin nelere kadir olacağını göreceksiniz bu romanda. Klasik bir Aşk üçlemesiyle çıkıyorum karşınıza; ama bu sefer büyük bir farkla. Bu hikayenin kahramanı KÖTÜ KADIN... İyileri çok saf bulan insanlarla oynamayı seven...