Planı hazırlamak kolaydı zor olan uygulamaydı. Şimdi herkes onları nişanlı biliyordu dahası yakışıklı Şovalyesinin gözünden akan yaşı fark etmişti.
O gözlerden akan yaşlardan sonra Azat'ın elini tutmak kirli br günah gibiydi.
Tutmalıydı....
Tutmak zorundaydı!
Ve o da öyle yapıyordu zaten Azat Gülşah'ın içinde ki fırtınalardan habersiz sadece huzursuzluğunu seziyordu. 'Zor olmalı' diye düşündü herkesin önünde masumiyetini çalan adamın elini tutmak dahası evleneceklerini duyurmak zor olmalıydı.
İçten içe bu duruma öfkelense de Gülşah'ın elini sıktığını inlemesiyle fark etti avuçlarında ki küçük parmaklar kıpkırmızı olmuş dahası Gülşah'ın yüzü o çok nadir rastlanan masum bir acıyla büzülmüş ağlamaklı gözlerle bakıyordu.
'Neden?'
çocukça sorusuyla birlikte tamamlanan görüntüyle sadece şefkatini sunmak sarılmak onu teselli etme isteğiyle doldu. Dişlerini sıkıp 'Pardon gerginim' diye birkaç cümle geveledikten sonra avucunda hala duran eli yavaş hareketlerle ovarak tuttu.
'Sadece onun olsa Gülşah olmaz mıydı?'
İsteğinin imkansızlığı ve saçmalığını fark ederek güldü.
Zaten onundu. Gülşah'ın ilk erkeği olmamış mıydı. İsteğini almış hem iddiayı da kazanmıştı.
yıllar önce Gülşah'la ilk karşılaştıkları zaman kendi aralarında bir iddiaya tutuşmuşlardı. Bu liseli burnu havada sivri dilli ükala kızı yola getirip kendisine kim aşık ederse iddiayı o kazanacaktı. Berat işi uzatıp büyütmüş 'İlk erkeği olan kazansın!' demişti.
O uçarı serseri günlerini özlemiyor değildi. Özellikle de Berat'ı, çocukluk arkadaşını üniversite bitene kadarda can kardeşini; Şimdi ise en büyük düşmanı....
Gözlerini kısarak salonda Berat'ı aradı.
Yoktu.
Kalbinde ki ufacık sızı ve onu örtbas eden büyük başarma tutkusuyla omuzlarını dikip yanı başında ki kıza baktı.
İkizler gibi birbirinin sözlerini tamamlayan bu iki arkadaşım gün gelip üzerinde bahse girdikleri aynı kıza tutulacağı nasıl da tahmin edilebilirdi.
Aşk mı? hiç sanmıyordu. Sadece tutku ve takıntıydı. Gülşah onun için. Bu yüzden en yakın arkadaşından da olmuştu ama Azat'tı o. Başarmak birinci olmak zorundaydı her şeyde.
Küçükken başarısızlığın acılarını çok çekmişti.
***
Yaşının ortalarında oldu tahmin edilebilen sarışın kadın bir elinde topuklu ayakkabılar diğer elinde minik oğluyla koşturuyordu.
'Anne yavaş'
diye yakındı çocuk.
Kadınsa neredeyse çocuğu sürüklercesine koşuyordu.
'Koş oğlum koş! az kaldı başaracağız. Her şey yoluna girecek.'
Arkadan gelen silah sesleri ve 'Dur!' ikazları kadını daha hızlı koşmaya itse de en sonunda yere kapaklanan çocuğun ağlamasıyla durdu. Evladını geride bırakamazdı ölecekse bile onun elini tutarken ölmeliydi.
Elinde ki ayakkabıları sokağın kenarına fırlatıp çocuğuna doğru koştu kucağına alıp avuç içlerinde ki kızarıklıklarından öptü.
***
Gülşah'ın sesiyle irkilip kendine geldi. Bir kaç davetliyle konuşup masa gezdikten sonra izin isteyip Yanında ki kırmızı saçlı güzelin boynuna ufak kışkırtıcı bir öpücük kondurup kulağına yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞeyTan Diyor Ki...
RomanceGülşah! Tek bir ismin nelere kadir olacağını göreceksiniz bu romanda. Klasik bir Aşk üçlemesiyle çıkıyorum karşınıza; ama bu sefer büyük bir farkla. Bu hikayenin kahramanı KÖTÜ KADIN... İyileri çok saf bulan insanlarla oynamayı seven...