İlk iş cafe'ye gitmekti. Sabah uyandığında Azat'ın hazırladığı kahvaltıyı mideye indirmediğine pişman oldu. Midesi isyan ediyordu.
Azat demişken şimdi arabasını çaldığı için deliye dönmüş halini hayal ettikçe suratında beliren gülümseme git gide büyüdü.
Mavi çatılı kafeyi görünce sağ tarafında ki park yerine doğru arabayı sürüp park etti. Kafeden içeri girer girmez özel bir ilgiyle karşılanıp Avukat Taylan bey'in masasına kadar eşlik ettiler.
Gülşah Taylan'a çok sıcak bir gülümsemeyle bakarak yanağına küçük bir öpücük kondurup yerine geçti ayak ayak üstüne atıp en başından beri orada yokmuş gibi davrandığı garsonu nihayet fark ederek
'Bana bir kahvaltı tabağı hazırlayın, kızarmış ekmekte bulunsun yanına da taze sıkılmış portakal suyu'
Garson kafasını sallayarak adama döndü.
'Siz ne istersiniz efendim?'
Taylan gözlerini Gülşah'ın üzerinden ayırmadan cevap verdi.
'sade kahve'
Garsonun yanlarından ayrılmalarını bekledikten sonra ilk konuşan Taylan oldu.
'İki yıl boyunca sırra kalem bastıktan sonra... Neden? '
Gülşah soruya ince bir kahkaha attı. Masada Taylan'a doğru eğildi. İşaret parmağını yaklaş şeklinde hareket ettirdi. Gülümsemesi Taylan'ın da ona doğru masada eğilmesiyle kayboldu. Buz gibi bir ses tonuyla cevap verdi.
'İntikam!'
Taylan o an bu düşmanını donduracak bakışlara sahip soğukkanlı kadını asla karşısına almak istemeyeceğine emin oldu.
Suratında ki eski gülümsemesi kaybolmuş halde doğrulan Taylan'ın ardından Gülşah sinsi bir gülümsemeyle yerini aldı.
Avucunu açıp Taylan'a uzattı, Taylan telefonu kızın eline verirken 'Hattını taktım' dedi.
Gülşah hoşnut bir gülümseme göndererek servis edilen kahvaltı tabağına yöneldi.
'Hisse durumum mal varlığım ne durumda?'
Taylan sıcak kahvesinden bir yudum aldı. Gülşah'ı baştan ayağa süzdü. Saçları o kadar da güzel toplanmamış sanki elbisesi ise üzerine bir beden büyüktü. Bu durumu biraz garipsese de ses çıkarmadı.
'Dedenizin vasiyetine göre şirket üzerine sahip olduğunuz %10'luk dilim %45'e çıkarıldı.'
Gülşah'tan iyi veya kötü bir tepki gelmeyince konuşmasına devam etti.
'Ayrıca kır evi ve İstanbul da ki yalı da size miras kaldı. '
Gülşah'tan hayla istediği bir tepki gelmedi, konuşmaya devam etti.
'Ankarada ki daire ve dedenizin ölmeden önce yaptırdığı mülkiyeti , idaresini Azat beye devrettiği dağ evi de size kaldı.'
Gülşah yemek yemeği üç saniye kadar bırakıp kafasını devam et dercesine sallayarak yemeğe kaldığı yerden devam etti.
Taylan henüz beklediği kadar belirgin bir tepkiyle karşılaşmamanın hüsranlığıyla konuşmasına kaldığı yerden devam etti.
'Yaklaşık bir milyon nakit para' hayla o tepki yoktu son kalan ufak şeyi de söyleyerek konuşmayı bitirmek istedi. Bundan hiç zevk almamıştı.
'Siyah yılkı atı Korsan da size kaldı.'
O kadar beklediği tepki bu basit şey için gelince hazırlıksız yakalandığı sevgi gösterisine şaşırdı. Gülşah yerinden sıçrayıp adama sarılmış yanağına kocaman ruj izini bırakacak bir öpücük kondurup 'Korsan benim!' diye bağırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞeyTan Diyor Ki...
RomanceGülşah! Tek bir ismin nelere kadir olacağını göreceksiniz bu romanda. Klasik bir Aşk üçlemesiyle çıkıyorum karşınıza; ama bu sefer büyük bir farkla. Bu hikayenin kahramanı KÖTÜ KADIN... İyileri çok saf bulan insanlarla oynamayı seven...