Mey'le birlikte valizimizi hazırlamaya başladık. Yaklaşık 10 dakika önce de Mick gelmişti. Şimdi ise Denny'i bekliyorduk. Birkaç dakika sonra kapı çaldı. Denny'nin gelmesini umarak kapıya geldim. Beklediğimiz gibi gelen Denny'di. Valizlerimizi alıp kapının oraya kadar taşıdık sonra Mick ve Denny valizleri arabaya kadar taşımamıza yardım etti. Apartmanın önünde duran arabaya eşyalara koyduktan sonra sürücü koltuğuna Denny, yanındaki koltuğa Mick; arkadaki koltuklara da Mey ve ben oturduk. Araba hareket etmeye başlayınca camdan son kez apartmana baktım. Belki tekrar gelirdik buraya, belki de hiçbir zaman dönmeyecektik.
...Apartmandan uzaklaşalı yarım saat kadar olmuştu. Yaklaşık 80 km hızla ilerliyorduk. Şimdiye kadar hiçbirimiz tek kelime etmemiştik. El çantama koyduğum telefonu çıkartarak bildirimlere baktım.
_Brenda telefonunu sessize al. -Mick-
Dediği gibi yapıp telefonu sessize aldıktan sonra cevap yazdım:
_Ne oldu da? -Brenda-
_Dün konuştuklarımızı unutma! -Mick-
Dün gece Mick gitmeden önce birkaç şey söylemişti. "Brenda, lütfen sözümü kesmeden sonuna kadar dinle. Denny olur da bize karşı ters davranmaya başlarsa bana söyle, sonra da sana söylediklerimi sorgulamadan yap." dedi. "Öyle bir şey olmayacak, yani olmamalı... Fakat haklısın. Dediğin gibi olursa söyleyeceklerini yaparım." Bu konuşmamızın ardından da gitmişti zaten.
_Tamam dediğimi hatırlıyorum. -Brenda-
_Ben yine de hatırlatayım dedim. -Mick-
Sinirle telefonu çantama koydum. Uğraşıyordu resmen. Hareketlerim Mey'in dikkatini çekmiş olacak ki, kafasını döndürüp "Ne oldu?" dedi. Hadi bul bulabilirsen bahaneyi! "Oyunda kaybettim de. Ondan sinirlendim." Yok artık! Daha iyi bir şey bulamaz mıydım? Resmen rezillik. Mey ikna olmuş gibi önüne döndü. Ben de kafamı cama yasladığım sırada dikiz aynasından Mick'in kıkırdadığını gördüm. Kaşlarımı çatarak oldukça soğuk bir bakış yollayınca sustu, yani en azından denedi. Umursamaz bir tavırla dışarıya bakmaya başladım. Biraz da olsa sinirimi yatıştırmıştım. Gözlerimi yumarak kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktım.
Arabanın durmasıyla oluşan ufak sarsıntı sonrası uyanmıştım. "Ne oldu? Geldik mi?" diye sorduktan sonra "Daha yarılamadık bile." dedi Denny. Mick ve Mey duyabileceğim bir şekilde kıkırdadıktan sonra sağa bakarak bir benzin istasyonunda olduğumuzu fark ettim. "Ooo prensesimiz de uyanmış." diyen Mick'in omzuna bir tane geçirmek istiyordum. "Çok komik." diye homurdanıp arkama yaslandım ve kollarımı birbirine doladım. "Tamam tamam şaka bir yana artık bir şeyler yesek iyi olacak." dedi Mick. Benzin aldıktan sonra atıştırmak için aldığımız birkaç şeyi yedik ve yola devam ettik.
...Denny arabayı kenara çekti. Sanırım gelmiştik. "Burası mı?" dedi Mey. Denny kafasıyla onayladıktan sonra eşyaların bir kısmını elimize aldık. Karşımızda çok lüks bir apartman vardı. Nutkum tutuldu. Böyle bir yere geleceğimizi tahmin bile etmemiştim. Mey ve ben şaşkınlıkla dolu bakışlarımızı atarken Mick, umursamaz bir tavırla yürüyordu. "Hadi ama orada dikilip durursanız valizleri kendiniz taşımak zorunda kalırsınız." dedi Denny. Arkalarından apartman girişine yürümeyi nihayet akıl edebilmiştik. Asansöre binerek en üst kata çıktık. Kapı numarası "437" olan dairenin önünde duran Denny, sağ elini petrol mavisi montunun cebine atarak anahtarı çıkardı. Kapıyı açarak eve girdi, arkasından da biz. Geniş bir koridordan geçtik. İlk sağda salon vardı. Hemen karşısındaki oda mutfaktı. Biraz ilerleyince karşımıza bir merdiven çıktı. Sanırım üst katta yatak odaları ve banyo vardı. Elimizdeki valizleri koridordaki boş yere koyduktan sonra evi dikkatle incelemeye başladım. Gerçekten güzel ve büyük bir apartman dairesiydi. Salona geçerek kapının sol tarafında duran koltuklara doğru ilerledim. Beyaz ve boncuk mavisinin karışık olduğu oturma takımı çok zarif görünüyordu. Mey ve Mick çoktan oturmuşlardı. Meyin yanına geçtim. "Evet, şimdi ne yapacağız?" dedim yorgun bir ifade takınarak. "Hey! Yapılacak çok iş var. Sakın uyumayı aklından geçirme!" dedi Mey. "Yukarı kata eşyaları taşıdıktan sonra temizliğe başlayalım ve birkaç şeyi yerleştirelim. Denny ve Mick de alışverişe çıkıp yiyecek bir şeyler alsın." dedi Mey. Ama haksızlık bu. Temizlik yapmaktansa markete gitmeyi tercih ederim. Fakat Mey bir olayı yönetiyorsa işine karışmamak gerek. Yoksa yapılacaklar listene en ağır işler yüklenir. Çaresizce kabul ettiğimi belli ederken kafamı salladım. Denny içeri girip bize baktı. Mey de onun payına düşenleri söyledikten biraz sonra onlar markete çıktı. Biz de valizlerle baş başa kaldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgede Kalan Yarım
ChickLit~Kendisi olmak zordu kim olduğunu bilmeden. Hissettikleriydi onu tekrar kendisi olmaya sürükleyen. Kaybettikleriydi onu adım adım tehlikeye sürükleyen. Ya bir ömür kim olduğunu bilmeden yaşayacaktı ya da ömrünü kim olduğunu öğrenmeye adayacaktı. O k...