"Hafızan geri mi geldi?"
Bir bakıma zihnim o kadar çok şey üretmekteydi ki artık hangisi hatıra hangisi değil ayırt etmek güçleşiyordu. Buruk bir gülümseme yüzümü kuşatırken başımla onayladım.
Frank kardeşini susturmak adına: "Acele etmeliyiz. Hala takip ediliyor olabiliriz." dedi. Ardından da ilerlemeye başladı ve bizi uyardı, "Oyalanmayın artık."
Frank'in ardı sıra hızla ilerlemekteydik. Olabildiğince hızlı bir şekilde epeyce yürüdük. Tünelin çıkışına gelmek üzere olduğumuzu belirten aydınlık git gide yaklaşıyordu. Tünel bitmişti fakat bizi bekleyen eli tüfekli birkaç adamı görmemle korktum ve bir adım geriye çekildim. Mick ceketini çıkarttı ve benim sırtıma koyup şapkayı kapattı. Bu beni şaşırtmıştı. Elini omzuma koyarak bedenimi kendisine yaklaştırırken fısıltı şeklinde kulağıma birkaç sözcük söyledi: "Yüzünü kimseye gösterme." Başımı kaldırıp Mick'in yüzüne bakmaya çalışırken şapka kafamdan kayıyordu. Mick bunu engelleyerek şapkayı iyice kapattı. Başımı öne eğerek dediği gibi yaptım. Frank, tüfekli adamlara anlayamadığım birkaç şey söyledikten sonra adamlar saygıyla eğildi ve biz de ilerlemeye devam ettik. Mick beni görünmez yaparmış edasıyla kendine yaklaştırırken kalbim yine tekliyordu. Bir an önce şu yolun bitmesini umdum. Aslında durumdan rahatsız olduğumdan falan değil sadece kalp sağlığım için tehlike arz ediyordu. Karanlığa gömülü yolu aydınlatan ışıklar yavaşça artmaktaydı ve biz patika bir yolu andıran taş zeminde yürüyorduk. Tam olarak çevreyi inceleyemiyordum bu sebeple Mick'in attığı adımları takipteydim. Yan yana yürürken aynı adımları atmaya özen gösteriyordum. Adımları yavaşladı ve beklediğim gibi hemen ardından da durdu. Başımı biraz kaldırarak nereye geldiğimize baktım. Şapkanın açılmaması için bu sefer daha dikkatliydim. Üç tane mızraklı adam demir kapıların önünde muhafızlık yapıyordu. Frank bir adım öne giderek adamlara bir şeyler söyledi ve iki tanesi mızraklarını çekerek önümüzü açtı. Diğeri ise demir kapıyı açtı ve biz geçene dek eğilerek bekledi. Büyük bir binanın bahçesine açılan demir kapı tekrar gürültüyle kapanırken sessizliği yararak ürpermemi sağladı. Bahçe, binanın aksine epey küçük kalmıştı. Kısa mesafeyi geçerek içeri girmemiz uzun sürmedi. Han olduğunu tahmin ettiğim yerin holü oldukça genişti. Sol tarafta birçok masa ve etrafına dizilip kumar oynayan insanların hareketlerinden de anlaşılacağı üzere sarhoştular. En azından pek çoğu... Garip bir hisle bakışlarım bir gence takıldığında tuhaf ve rahatsız eden biçimde bize baktığını gördüm. Mick'in eli hala omzumdaydı ve bir adım atarak tuhaf gençle olan garip bakışmamıza son verdi. Biraz eğilerek kulağıma "Dikkat çekmemeye çalış." dedi. Kafamdaki şapkanın altında yüzüm gözükmezken ve bedenime büyük gelen Mick'in ceketini giyinmişken bu ne kadar mümkün olur tartışılır.Sağda hancının bulunduğu yere giden Frank kısa süre içinde elinde iki bakır rengi anahtarla geri döndü. "Odalarımız bir üst katta. Bu taraftan, size yolu göstereyim." dedi han sahibi adam. Ve eni dar, bakımsız, gıcırdayan merdivenlerden çıktık. Bu sırada uzun süredir omzumda duran elin gitmesiyle garip bir boşluk hissettim. Alıştığım el sanki önceden benim bir parçammış ve kopmuş gibi... Adam yan yana duran iki kapıyı işaret ederek "Elimizde boş kalan son iki oda. Umarım memnun kalırsınız. Bir ihtiyacınız olursa aşağı kattayım." diyerek gıcırdayan merdivenlerden aşağı indi. Ses azalırken Frank hancının indiğinden emin olmak için baktı ve tekrar yanımıza gelerek fısıltı şeklinde: "Geceyi burada geçiririz, şafak sökmeden de ayrılırız." demesi üzerine Mey'in yanına gideceğim sırada Mick: "Aşağıdakileri gördün burası pek de güvenli değil. Sen benimle kalıyorsun." dediğinde Frank de onaylayarak: "Katılıyorum, özellikle dikkatimi çeken; burada herkes kafayı bulmuş değil. Gelen gideni gözetleyen bazı uyanıklar var." dedi. İsteksizce adımlarımı Mick'in durduğu kapıdan içeri attım. Odada yalnızca bir tane tek kişik yatak ve pek de büyük olmayan bir koltukla göz göze gelince duraksadım. Muhtemelen Mick koltukta uyuyacaktı ve bu, sabah her yerinin tutularak uyanması demekti. Kapıyı kapatan Mick düşüncelerimin arasına girerek: "Uyusan iyi olur, yarın daha yorucu bir gün olacak." dedi. Eski tahta dolaptan iki tane yorgan alarak birini yatağa koydu. Koltuğa yönelirken "Orada uyursan her yerin tutulur." dedim. Çoktan koltuğa ulaşıp kıvrılmıştı bile. "Daha iyi bir fikrin mi var?" derken kinayeli bakışlarını görmemle kulaklarıma kadar kızardım. Hiçbir cevap vermeden hareketlenerek hemen yatağa gittim. "Ben de öyle düşünmüştüm." demesinin ardından yorganı kafama kadar örterek hızlanan kalp atışlarımı yatıştırmaya çalıştım. Bu kadar sinir bozucu olmasına gerek yoktu. En azından düşünceli davranmaya çalışıyordum ve ona zaafım olduğunu bildiğinden bunu kullanmıştı. Gözlerimi yumarak düşüncelerime son vermeye çalıştım. Uzun bir gün olmuştu, yarın ise bilinmeyen pek çok sırla kaplıydı. Nihayet uyumayı başarmıştım.
Duyduğum garip tıkırtıların ardından arkamda hissettiğim hareketlilikle çığlık atacağım sırada bir el ağzımı sımsıkı kapattı. Daracık yatakta bir beden tam yanımda duruyor ve aynı kişi eliyle ağzımı sımsıkı kapatıyordu. Korkudan yaptığım tepinmeleri arttırmıştım ve eli çekmeye çalışıyordum. Kulağıma fısıldanan sesle olduğum yerde kalakaldım: "Benim, sakin ol sakın ses çıkartma." Tıkırtı artmaya devam etti ve odanın kapısı aralanıyordu. Mick beni görünmemem adına yorganın altına çekti ve ona dönük olan bedenime sarılarak bir kez daha şaşkınca kalakalmamı sağladı. Ne olduğunu anlamamıştım, hızlanan kalp atışlarımın da bazı yanıtlara ihtiyacı vardı artık. Nasıl yani? Mick benim yanıma gelip yatmış mıydı yani? Neden bunu yaptı diyen iç sesime cevap gecikmemişti. "Bir sorun mu var?" diyen Mick, kapının açılmasıyla giren kişiye yöneltmiş olmalıydı bu soruyu. Tanıdık erkek sesi han sahibi adama ait olmalıydı: "Kusura bakmayın, ben yalnızca buraya izinsiz giren birini arıyorum. Üst kata kaçtı ve odalardan birine girmiş olabilir. Dikkatli olun, kapınızı kilitleseniz iyi olur." diyip odanın kapısının yavaşça kapanma sesini dinledim. Ses kesildikten birkaç saniye sonra havasız kalan yorganın altından hızla çıkarak yatakta ondan geriye gidip oturur pozisyona geldim. Şaşkınca Mick'e baktığımda: "Korkuttuysam özür dilerim. Beş dakika önce duyduğum tıkırtıdan dolayı seni gizlemek için yanına geldim." demişti. Sabit bakışlarım hala yeterince sorgulayıcıydı. Ne zamandan beri insanlar birilerini korumak için yatağına girip onları ölesiye korkuttuktan sonra bunu güvenlik için yaptığını söylüyor anlayabilmiş değilim. Çılgınca atan kalp atışlarım başta korktuğum sonrasında heyecandan deliye döndüğüm ve ne olduğuna anlam veremediğim içindi. "Bu bu bu yaptığın şey beni öldürüyordu farkında mısın? Senin yüzünden bir gün kalp krizi geçireceğim. Duyuyor musun?" diyerek daha önce bu kadar adrenaline maruz kalmamış ve şu sessiz ortamda duyulan kalp atışlarımı kast ettim. Mick, her zamanki rahatlığıyla gecikmeyerek "Bu kadar korkutacağımı bilemedim, gerçekten üzgünüm." dediğinde yanıldığının farkında bile değidi. Fakat olacaktı! "Korktuğum için değil, yanıma gelen sen olduğun ve bana sarıldığın için..." Bir önceki gibi kekelemediğim için şanslıydım. Bakışları şaşkınlık içerirken yalnızca neden buna bir türlü alışamadığını düşündüm. Duygularımı sözcüklerle ifade edip her defasında reddedilmek bana bağşıklık kazandırmış olmalıydı. "Sana aşık olduğum için..." diye devam etmek ise tamamen istemsizce ağzımdan dökülen sözcüklerdi. Beklemediğim bir şekilde hareketsizliğine son vererek sağ elimi aceleyle çekiştirdiğinde irileşen gözlerim şaşkınlığımı katlandırmaktaydı. Mick, elimi kalbinin üzerine getirmişti çoktan ve... Tanrım, kalbi en az benimki kadar hızlıydı! Beklenmedik hareketi beraberinde beklemediğim cümleleri de işitmemi sağlamıştı:
"Duyduğun ses senin kalbinden değil, benimkinden geliyor."
MERHABALAR HEPİNİZE!
SİZ OKUMAYI BEN DE BÖLÜM YAZMAYI ÖZLEDİM FARKINDAYIM :) UZUN NOTLARLA SİZİ SIKMAK İSTEMEM, BEĞENMEYİ VE YORUMLARINIZLA FİNALDEN BEKLENTİLERİNİZİ YAZMAYI UNUTMAYIN. AŞAĞIDAKİ SORUMA CEVAP YAZARSANIZ SEVİNİRİM :) HOŞÇA KALIN ^-^
BÖLÜM SORUSU: MİCK'İN BU TEPKİSİNE TEPKİNİZ NE? :D :D (BENCE GEÇ BİLE KALDI AMA OLSUNDU HEHEHEHE ;] )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgede Kalan Yarım
Chick-Lit~Kendisi olmak zordu kim olduğunu bilmeden. Hissettikleriydi onu tekrar kendisi olmaya sürükleyen. Kaybettikleriydi onu adım adım tehlikeye sürükleyen. Ya bir ömür kim olduğunu bilmeden yaşayacaktı ya da ömrünü kim olduğunu öğrenmeye adayacaktı. O k...