WE'RE VENUS AND MARS :)
Hayatınız sizi bilinmezliklere doğru sürüklerken siz ne yapacağınızı bilemeden, kendi iradenizi kullanamadan hastalıklı bir şekilde onun peşinden sürüklenirsiniz. Böyle bir sürüklenmenin sizi yıpratacağı, sizi ne hala sokacağı asla düşünülmez. Peki, böyle sürüklenmemizi sağlayan şey nedir? Neler veya bence daha doğrusu kimler bizim böyle bir şekilde bilinmezliklere doğru sürüklenmemizi sağlıyor? Acaba bizim düşünmeden yaptığımız veya bizim için doğru olan ama başkası için yanlış olan şeyler de bizi yanlış yönlere doğru sürükler mi? Peki, ya arkadaşlarımız veya ailelerimiz için yaptığımız seçimler?
Beş yıl önce ikizim Dünya'yı benim yaptığım bencillikler ve hatalar yüzünden yurt dışına göndermişlerdi. O benim her şeyim, diğer yarımdı. Ne kadar birbirimize zıt görünüşlere sahip olsak da bütün duygularımız, düşüncelerimiz hep aynıydı. Ben sarışındım o ise esmerdi. Beni tek anlayan kişi oydu şu saçma ve anlamsız hayatta. Ama şimdi o da yoktu yanımda. Tek başıma kalmıştım bu hiçliklerin arasında.
Aklımda bu düşünceler dolanırken karşımda ki adam sorusunu yineledi.
" Sana nereye gidiyorsun diye sordum küçük kız"
Adamın sorusu üzerine gözlerimi adamın üzerine diktim. Yüzünde ki maskeyi daha yeni fark ediyordum. Maskenin altından belli olan büyük, kemerli burnu ona oldukça korkunç bir ifade veriyordu. Beynimde adama verebileceğim cevapları taradım. Ama aklıma mantıklı bir cevap bir türlü gelmiyordu. En sonunda bütün cesaretimi toplayıp
" Hiç sadece okula doğru gidiyordum." Diyebilmiştim sonunda. Adam alaycı bir şekilde yüksek sesle kahkaha atmaya başladı.
" Ya öyle mi? Benim bildiğim senin gittiğin okul arkanda ki yönde ama sen bu tarafa gidiyordun. Burası ise emniyete giden yol yanılmıyorsam. Yanılmıyorum değil mi?"
Adam bunu söylediğinde etrafıma bir baktım. Aslında burayı pek bilmezdim ya taksiyle ya da servisle geçmiştim hep buradan. Burası bir gecekondu mahallesiydi. Eski, düzensiz, çamurlu ve düzgün asfaltı olmayan sokaktan bunu anlamak mümkündü. Evlere baktığımda çoğu boyanmamış veya renkleri koyu griydi. Etrafa hakim olan yanmış kömür kokusundan normalde hoşlanmazdım ama şuan yaşadığım çaresizliğin ve kalbimi yerinden koparacakmışcasına hissettiğim korkunun kokusu bütün bu kokudan baskın geliyordu. Evlerin bazıları tek katlı müstakil evler bazıları ise kötü ve düzensiz yapılmış apartmanlardı. Bazılarının pencereleri naylon kaplıydı. Bazı evlerin üstüne de ihtiyaçtan dolayı çıkılmış terası andıran katları vardı. Buradan geçerken hep korku duymuştum. Çünkü burası fazlasıyla ıssızdı ve tehlikeli olduğunu da duymuştum. Birkaç adım ötedeki renkli ve canlı hayatlar yaşayan çingene mahallesi insanları ile hep kavga içerisinde olduklarını duymuştum. Çingeneler ne kadar burada mevsimlik kalsalar da her geldiklerinde onlarla kavga eder ve mahkemelik olurlardı. Bizde bu kavgaları bazen okuldan kaçıp eğlence olsun diye izlerdik.
Çingeneler çok renkli insanlardı ve birbirlerine sadıktılar. Birine kötü davrandığın zaman hepsine kötü davranmış sayılırdın. Aralarında yaşlı ve tecrübeli bir lider vardı. Bütün halk onun sözünü dinler onun sözünden çıkmazlardı. Yaşlı Sultan Ana falları ile ünlüydü. Ama biricik kızından kalan torunu Ahmet'i gecekonduda yaşayan bazı içkici gençler onu öldürdükten sonra zavallı kadıncağız akıl sağlığını yitirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM PERİSİ
Novela JuvenilVenüs'ün bütün hayatı değişmeye başlıyor. Hızlı gerçekleşen değişimler insanı yıpratır mı? Venüs olacaklara nasıl uyum sağlayacak? Kimlere güvenebilecek? Kimler onun yanında?