Venüs'ün bütün hayatı değişmeye başlıyor.
Hızlı gerçekleşen değişimler insanı yıpratır mı?
Venüs olacaklara nasıl uyum sağlayacak?
Kimlere güvenebilecek?
Kimler onun yanında?
Hala tatilde olduğum için biraz geç gelen bir bölüm oldu gerçekten kusura bakmayın. Bu hafta son haftam ondan sonra bölümler düzenli olarak gelecektir. Herkese keyifli okumalar dilerim...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gökyüzünden düşen pamuk parçaları...
Küçüklüğümden beri sanırım böyle adlandırmıştım kar yağışını. Başımın üstüne düşüp saçlarımda inci taneleri varmış gibi duran karlar normal bir zamanda çok hoşuma gidebilirdi ama şuan onları düşünemeyecek kadar meşgul ve umursamaz bir tavırdaydım. İçime işleyen dondurucu soğuğu, yüzümü sert bir şekilde yalayıp geçen sert rüzgarı da... Aynı zamanda günü yaklaşan hastalığım geldiğinde bu soğuk ve umursamazlığım yüzünden çekeceğim acıyı da takacak bir durumda değildim şuan. Kalın bir kar tabakasının üstüne bağdaş kurarak oturmuş düşünüyordum sadece.
Yaklaşık bir saat önce yattığım yerden soğuk terler dökerek uyanmıştım. Etrafta batmak üzere parlayan cılız güneş ışığı yüzüme vurup yalnız olmadığımı hatırlatmıştı bana. Ama benim yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Yan odalardan birinde ölü gibi yatan ukalayı kontrol ettikten sonra sessiz ve yalpalayan adımlarımla kendimi dışarı doğru sürükledim. Gördüğüm rüyayı düşündüm. Sanki gelecekten gelen ve beni uyaran bir kesit gibiydi.
Hiçbir zaman söz dinleyen bir kız olamamıştım. Her zaman yapma denileni yapar. Yap denileni de yapmazdım. Sanırım Ataberk'in benim dışımda kimseyi arama sözünü de dinlememeyi düşünmüştüm ama başımıza gelecekleri ayrıntılı bir şekilde gördükten sonra bu kararımdan vazgeçtim. Ayrıntılı bir şekilde rüyamı düşündüm. Ve o an adamın son sözleri aklımda bir şimşeğin çakmasına sebep olmuştu. "Sen kimseyi sevemezsin Ölüm Perisi. Çünkü seni besleyen şey kan..." Artık Ölüm Perisi lakabına alışmama rağmen bu söz benim için oldukça ağırdı. Tamam, şıpsevdi olduğumu ve birine kolay bağlandığımı ben de biliyordum ama bu söz benim için bile fazlasıyla ağır ve yıpratıcıydı. Onlara yaklaşmamın nedeninin kanları olduğunu düşünmüyordum. Çünkü etrafımdaki çoğu insanın aksine ben kan gördüğümde renkten renge giren kokusuna bile katlanamayan zayıf insanlardan biriydim... Yani sınıfımdaki çoğu kişi böyle söylerdi.
Ama aklıma takılan bir diğer düşünce ise Ataberk'e zarar veriyor oluşumdu. Büyük ihtimal ile onun için başlı başına bir belaydım. Hem hayatını mahvetmiş hem de dışarıdan güzel gözüken hayatının sonu olmuştum. Buraya kadar onunla gelmem bile büyük bir hataydı. Geri dönmenin bir yolunu bulmalıydım. Tabi canlı olarak...
Geri dönme düşüncelerimi karların içine gömüp şimdiki zamana döndüm. Başımın ve omuzlarımın üstünde biriken karlar ağırlık yapmaya başlamıştı. Hangi ara bu kadar birikmişlerdi ki. Üstelik güneş de batmış hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Derin bir nefes alıp biriken karları temizleyeceğim sırada bir ses duyuldu. ÇITT... Bir dalın kırılma sesinden sonra ufak bir sessizlik oldu ama korkudan etrafıma bakacak cesareti bile bulamıyordum. Acaba yerimizi mi bulmuşlardı. Daha sonra karın içinde yavaş yavaş birinin ayaklarını sürterek bana doğru geldiğini duymaya başlamıştım. Beynim bana dokunduğunda ona karşı çıkabilmem için bir şeyler aramamı söylediğinde gözlerimle etrafı taramaya başladım. Ama görünürde kardan başka bir şey yok gibiydi. Önümde duran ellerimle arkadan hareket ettiğim belli olmayacak bir şekilde karların altında sert bir cisim aramaya başladım. Arkamdaki kişi bana gittikçe yaklaşırken ben hala bir şey bulamamıştım. Gittikçe daha çok korkmaya başlamıştım. Korkudan dolayı tepki veren vücudum kalp atışlarımı dışarıdan duyulabilecek kadar arttırmış beynim alternatif çözümler bulmak için içindeki çarkları hızla döndürmeye başlamıştı. Sonunda bacaklarımın altında bulduğum sert cismi ne olduğuna bile bakmadan hızlıca elime aldım. Ve arkamdaki yabancı tam dibime geldiği zaman hızlıca kaldırdım. Tam sert cismi ona doğru fırlatacaktım ki sesin sahibinin Ataberk olduğunu görünce şaşırdım. Elinde battaniye ve iki tane küçük tek kişilik termoslarla gelmişti. Termoslardan gelen kokuya bakılacak olursa içinde kahve olduğu belliydi.