Eveet yeni bölüm ile karşınızdayım :) Bu sefer sizi çok bekletmeden yayınlıyorum :) Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar dilerim :)
Bazen merak etmişimdir de acıya ve yalana ne kadar dayanabilirdim. Ama sağ olsun ailem ve bu saçma hayat düzenli bir şekilde bu merakıma cevaplar sunuyordu. Çok kırılmıştım belki de. Belki de dayanabileceğimden fazla yalanlar işitmiştim. Ve bunları başkasına söyleyemeyecek kadar da yalnızdım. Belki de kimseye söylemek istemiyor ve içimde yaşamak istiyordum sadece... Ama zaten bunları bana yaşatan onlar değil miydi? Neden onlara anlatmayı seçecektim ki?
Telefonuma art arda gelen mesajların sesiyle gözlerimi yavaşça aralamaya çalıştım. Mesaj sesiyle uyanmak en nefret ettiğim şeydi ama annem arar diye sessize de alamıyordum. Sabahın köründe hangi deli mesaj atardı ki bana? Telefonumu yatağımın üstündeki komidinden alıp bakmadan tuş kilidini girdim. Mesajı okumak için gözlerimi açmak istiyordum ama sanki birileri göz kapaklarımın üstüne tonlarca ağırlık koymuş ve yetmiyormuş gibi bir de üstüne bastırıyormuş gibi hissediyordum. En sonunda gözlerimi zorlukla açtığımda gözümden bir damla yaş aktı. Yanağımdan süzülmesini ve yastığıma damlamasını hissettikten sonra gelen mesaja bakmak için gözlerimi yavaşça telefonuma çevirdim. Mesajın kimden geldiğini görmemle yataktan fırlamam bir olmuştu. ATABERK'TENDİ. Ataberk bana sabahın köründe mesaj mı atmıştı? Yaşadığım ufak çaplı şoku atlattıktan sonra gelen mesajları okumaya başladım. "Günaydın", "Uyanmadın mı daha?", "Yoksa bugün okula gelmeyecek misin?", "Sana anlatacaklarım var ama..." Sabahın köründe üşenmemiş bir sürü mesaj atmıştı. "Günaydın okula geleceğim orada konuşuruz." Diye mesaj atıp telefonumu yatağımın üstüne fırlattım. Okul için hazırlanmaya başlamalıydım. Yoksa Dünya iki de bir gelip beni sıkıştırıyordu çabuk ol diye. Aceleyle hazırlanıp mutfağa gittiğimde dedem ile Dünya'yı kahvaltı yaparken gördüm.
"Hayret sen bu kadar erken kalkar mıydın?" Dünya'nın sorusuna cevap vermeden yerime oturdum ve kahvaltımı yapmaya başladım. Uzun zamandır evde kahvaltı yapmadığım için özlemiştim düzgün kahvaltı yapmayı.
"Üstelik evde kahvaltı da yapıyorsun. Ne oldu başına taş falan mı düştü?"
"Hiç komik değilsin. Her sabah hadi çabuk ol diye çekiştirmelerinden bıktığım için bu sabah erken kalkayım dedim."
"İyi bakalım çabuk ye bari yine bekletme beni." İkimiz de kahvaltıyı bitirdikten sonra enden çıktık. Bugün bizi okula dedem bırakacaktı. Çünkü Ataberk'le konuşmamı falan istemiyordu. Umarım Ataberk beni okulun önünde beklemiyordur diye geçirirken yolu izlemeye başladım. Okula geldiğimizde dedem Ataberk'le konuşmamamı ve ondan uzak durmamı söyledikten sonra gitti. Neyse ki korktuğum gibi Ataberk kapıda değildi.
"Dedemden bu durumu ne kadar saklamayı düşünüyorsun? Yan yana oturuyorsunuz."
"Sonuçta sevgili değiliz dimi sadece yan yana oturan iki sınıf arkadaşıyız. Yani açıklanacak pek de bir şey yok aslında."
"Yine de ona daha fazla yaklaşmasan iyi olur. Dedem oldukça ciddi gözüküyor bu konuda."
"Merak etme bir sorun çıkacağını sanmıyorum. Hem senin dışında okulda yan yana oturduğumuzu bilen de yok sonuçta. Yani sen söylemezsen kimse de bir şey öğrenmez bence." Dünya dediklerimden sonra biraz düşündü ve dudaklarını büzüp omuzlarını silkti. Bir süre daha bana baktıktan sonra kafasını çevirip hala adını öğrenemediğim sevgilisinin yanına gitti. İsim hafızam berbat olduğu için bir türlü insanların isimlerini aklımda tutamıyordum. Öğrenmem iki ya da üç haftamı alıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM PERİSİ
Ficção AdolescenteVenüs'ün bütün hayatı değişmeye başlıyor. Hızlı gerçekleşen değişimler insanı yıpratır mı? Venüs olacaklara nasıl uyum sağlayacak? Kimlere güvenebilecek? Kimler onun yanında?