Ve sonra bir şimşek çaktı uzaklarda. O taraf iki saniyeliğine aydınlığa kavuşurken, onların bulunduğu yerde karanlık hüküm sürüyordu. İkisi de konuşmuyor, ikisi de bakmıyordu birbirine. Genç adamın parmaklarına dolanan saçların sahibi, arada bir elinde olmadan uyuyakalıyordu adamın dizlerinde. Sonra bir iç çekişle uyanıveriyordu. Genç adam kızın yorgun bedeniyle pek ilgilenmiyormuş gibi davransa da, içten içe korkuyordu bu uyuyakalmalardan.
Ah şu korku... Ne yaman duyguydu. Ne izler bırakıyordu insanların güzel kalplerinde. Ne acılar çektiriyor, ne yaşlar akıtıyordu gözlerden... İnsan her şeyden korkardı ama, belki de en çok korkulan şey kaybetmekti. Herkesten, her şeyden çok sevdiğin birisini kaybetmek... Sarılmaya doyamadığın, bakmaya kıyamadığın birisini kaybetmek... İnsanı ölesiye korkutuyordu.
~~~
Seoul'e en yakın olan ve yağmur yağan bir şehre ulaştıklarında, arabayı kenara çekip yağmuru umursamaksızın çıktılar arabadan. Nerede olduklarını bilmiyorlardı ve pek önemsedikleri de söylenemezdi. Sung Gyu kendisini Deiji ile beraber yapmak istediği şeylere öylesine adamıştı ki, şu an şirketten acilen çağrılsa bile geri dönmezdi. Yapılması gereken şeyler vardı fakat zaman kısıtlıydı. Belki ileride bolca zamanları olabilirdi fakat, şu an yapabilecekleri her şey sınırlıydı.
Hayatları garip sınırlar üzerine kuruluydu.
Belki de bu sınırlar kısıtlıyordu zamanı.
Saçlarından gömleğine akan damlaları umursamadan koştu genç kızın yanına. Sanki bir daha hiç bakamayacakmış gibi baktı gözlerine. Daha sonra yarım ağız gülümsedi. Bu haliyle o kadar sevimli, o kadar yaramaz görünüyordu ki Deiji de kendini gülümsemekten alıkoyamadı. Bir süre arabadan yükselen şarkı eşliğinde bakıştılar öylece. Şarkılar anlamlarını kaybettiğinde ve yağmur daha da bastırdığında, Sung Gyu birdenbire sımsıkı sardı kızı. Titreyen bir vücuda sarılmaktan başka ne yapılır bilmiyordu çünkü. O anlık yapabileceği tek şeyin sarılmak olduğunu düşünmüştü.
Sarılmak, en acı anlarda bile acıyı hafifletebilecek tek şeydi çünkü.
Sarılmak... İki bedende tek ruh olmaktı çünkü.
Sarılmak, duyguları ifade edebilmenin tek yoluydu çünkü.
Ve sarılmak, yazılar yazdırabilecek tek eylemdi çünkü.
Hala sarılırlarken, gözleri tekrardan doldu Sung Gyu'nun. Haberi yoktu ki Deiji'nin çoktan ağlamaya başladığından.
Gözlerinden düşen sıcak yaşlar bir bir kızın omzuna dökülürken, yağmura teşekkür etti içinden. Bir erkeğin ağladığını gizleyebilen tek şey soğuk yağmur damlalarıydı çünkü.
Geri çekildiğinde kızın soğuktan kızarmış olan burnuna baktı ilk. Gözleri yavaşça yukarıya doğru çıktığında, kızarmış gözlerini gördü bu sefer. Kaşları hafifçe çatılırken, kızın yüzünü ellerinin arasına aldı. "Eğer bir daha ağlarsan kalbim solacak."
Ve sıcak dudaklarını kızın morarmış dudaklarına bastırdığında, asla sonu gelmeyecekmiş gibi görünen masal sona erdi.
Geri çekildiğinde ise yeni bir masal başlıyordu ikisi için. Oysa ki bu ölümsüz aşkın sonsuz öpücüğünde zaman durmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
00:00 // kim sunggyu
Historia Cortamargherita: 00:00 (00:00) margherita: Senden nefret ediyorum. (00:00) ~~~ Kalp hastası olması yetmezmiş gibi bir de bipolar bozukluğu olan Han Deiji, ve onun yoğun duygu değişimlerine maruz kalan dünyaca ünlü Infinite grubunun lideri Kim Sunggyu. ~~...