1.Bölüm: "Soğuk Gece."

21.7K 650 59
                                    


''Acın içinde ve kimse seni bedeninden özgür kılamaz."

·

Selin'den,

"Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu,
Bu derde düşmeden önce."

Giderek alçalan sesime bir küfür mırıldanarak yayıldığım yataktan doğruldum. Aslında argo ve küfüre çok sık başvuran biri değildim ama İstanbul'a taşındığımızdan beri ağzımdan çıkan üç kelimeden biri haline gelmişti.

Sevinmeliydim. Sonunda çocukluğumdan beri bana cehennem olan İzmir'den kurtulup masallara bile konu olabilecek bu güzel şehire geldiğim için havalara uçmalıydım belki de.

Beni engelleyen neydi?

Kuvvetli bir motor sesi işittiğimde kafamı kaldırıp boş boş pencereye bakındım. Erken, diye düşündüm. Bugün her zamankinden daha erken geldi.

Boğazımda oluşan kuruluk hissini kendime bahane ederek elimde ki seçme şiir kitabını yatağımın üstüne bırakıp kalktım. Aynada ki görüntümden memnun olduktan sonra pencereye doğru yürüdüm.

Ali Mertoğlu.

Annemin bizden habersiz bir yıldır görüştüğü ve iki hafta önce yine bizden habersiz evlendiği Haluk Mertoğlu'nun tek veliahtı. Ya da benim deyimimle gece kadar soğuk mavi gözlere sahip olan gıcığın teki. Haluk Mertoğlu, Türkiye'nin Tony Stark'ı olabilirdi ama oğlu tam bir zengin piçiydi.

Gıcır gıcır BMW'den inip eve girdiğini görünce hızla odamdan çıktım. Niye bu saatte geldiğini deli gibi merak ediyordum. Öğlen yemeği saatini çoktan kaçırmıştı. Bir saate yakın da şiir okuduğuma göre...saat üçe geliyor olmalıydı. Akşam yemeğine daha vardı. Gerçi ona da katılmıyordu. Ve Ali, kesinlikle halası Rana Hanım'ın aile yemek saatlerini önemsemiyordu. Eğer şansımız varsa veliahtımızın gül cemalini ancak sabah kahvaltısında görebiliyorduk!

Gül cemali...Kesinlikle şiir okumaya biraz ara vermem gerekiyordu. Şiir okumak beni sakinleştiriyordu, okumayı da dinlemeyi de seviyordum. Ama İzmir'deyken bile bu kadar sık okumadığımın farkındaydım. Neredeyse iki hafta oluyordu taşınalı ve ben her gün rutin hale gelmiş gibi her öğlen sonrası bi saate yakın, bazen bir saatten de fazla şiir okuyordum. Ne iyi! İzmir'deyken daha az sıkan şeylerle uğraştığım kesindi.

Beni düşüncelerimde boğmaktan kurtaran alt kalttan gelen buz gibi ses oldu. "Babam evde mi?"

"Hayır, Ali Bey. Otel için bir toplantıya katılmak üzere evden ayrıldılar."

Genç hizmetlinin ona cevap verdiğini duyunca hemen kendimi toparladım ve geldiğinden haberim yokmuş gibi merdivenleri ikişer ikişer inerken tamda istediğim gibi onunla karşı karşıya geldiğimde yeniden şansımı denedim ve gülümsedim. "Merhaba, Ali."

Ve o tıpkı iki haftada toplasan bir elin parmak sayısını geçmeyen karşılaşmalarımızda olduğu gibi beni görmezden gelerek ve cevapsız bırakarak yanımdan geçip gitti. Soğuk mavi gözleri gözlerime değmemişti bile.

Odasına gittiğini arkasından çarptığı kapının kulak tırmalayıcı sesinden anlamıştım. Gözlerim merdivenlerin bittiği yerde sinir bozucu gülümsemesiyle bana bakan hizmetli kıza takıldı. Ali'nin gözünde ondan farklı olmadığımı bağırıyor gibi bakıyordu. "İşine baksana sen!" diye çıkıştığımda hemen gözden kayboldu.

Sinirle dilimi ısırdıktan sonra ayağımı sertçe zemine vurdum. Beni görmezden gelmesine dayanamıyordum. Aramıza ördüğü kalın duvarlar umrumda değildi. Sorunun ne olduğunu öğrenecektim. Aksi takdirde kafayı sıyırmam yakındı.

Gece Mavisi ◐ alselHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin