6.Bölüm: "Yıldızları Kıskandıran Bal."

7.1K 396 21
                                    


"Sana her kaçışım sığınak."

·

Ali'den,

Şiirleri seven bir kızdan ruhumun yaralarına merhem olacak cümleler duyacağımı kim bilebilirdi?

Böyle olmamalıydı. Selin'in beni, gerçekten beni, tanımasını istememiştim. Ama şimdi ki durum buydu. Ona asıl Ali'yi tanıma fırsatını altın bir tepside sunmuştum ve o da bunu kabul etmişti.

Barmenin uzattığı tekilayı dudaklarıma götürürken, Tuğçe özenle sürdüğü pembe rujuna rağmen ağzını yaya yaya konuştu. Birileri fena sarhoş oluyordu. "Selin'i neden getirmedin Aliş?"

Bardağı sertçe tezgâha bıraktığımda Tuğçe irkilir gibi oldu. "Selin'i unutun," dedim hem Tuğçe'ye hemde Emre'ye bakarak. Söylediklerine göre epey uzun bir süre(!) onlara eşlik etmediğimden bu gece bunu telafi etmek için tanımadığım birinin partisinde toplanmıştık. 'Tuğçe'nin Saçmalıkları' başlığı altında maddelenen yüzlerce saçmalıktan sadece biriydi işte.

"Ne unutması be abi? Kız İstanbul'da daha yeni sayılır, niye bu güzel partilerden mahrum kalsın ki?" dedi Emre, yüzündeki ifadeden hoşlanmasam da ağzımı açmadım. Selin'den hoşlanmış olsa bile asla Selin'i tehlikeye atacak bir işe kalkışmayacaktım. Burası Selin için oldukça yabancı ve kalabalıktı. Yeniden yaşanmaması gereken bir olay istemiyordum. Aynı şekilde hastaneye gitmeyi de.

"Emre haklı, Aliş. Hadi ara da gelsin. Birlik--"

"Yeter Tuğçe," dedim, her an patlamaya hazır bir bomba gibi gözüktüğüme emindim. "Selin gelmeyecek. Konu kapanmıştır."

Ani çıkışıma karşılık biraz şaşırsa da Emre'nin kolumdan tutup beni başka bir köşeye çekmesiyle elindeki raspberriyi içmeye devam etti.

Gürültüsüz bir noktaya ulaştığımızda sorar gözlerle Emre'ye baktım. O da aynı şekilde bana bakıyordu. İlginç, ha?

"Ne halt ediyorsun oğlum sen?"

"Konu kapandı, Emre. Son sözü söyledim ve bitti." deyip cebimden arabamın anahtarını çıkardım. Burada kalmak için fazla sinirliydim. Emre'ye son bir bakış attıktan sonra kapıya doğru yürümeye başladım.

"Nereye?" diye bağırdı arkamdan. Omzumun üstünden bakıp, "Sıkıldım!" dedim.

Cevabım yeterli değildi ama açıktı. Geleli bir saat olmuştu ama daha gece yarısını bile geçmemişken ikisi bir olup beni geldiğime pişman etmişlerdi.

Arabaya bindiğimde kafamda nereye gideceğimi tartıp kısa sürede sonuca vardım: annem.

Orta şeritte yola devam ederken ayağımı gaz pedalından çekmeden telefonumu çıkarıp annemi aradım. Evine gitmeden önce mutlaka kendisini bildirmemi istediğinden bunu yapıyordum.

İkinci çalışta açtı. "Oğlum?"

"Müsait misin anne?"

"Bir şey mi oldu Ali?" Hemen telaşlanmıştı.

Gözlerimi yoldan ayırmadan telaşını gidermek için hızla konuştum. "Yok yok," Boş olan sağ şeride geçtikten sonra devam ettim. "Ben iyiyim. Müsaitsen sana uğrayacağım."

Hımladı ve ben, müsait olmadığını hemen anladım.

"Ali...ben iş görüşmesindeyim oğlum, keşke önceden bir plan yapsaydık."

Ayağımı gaz pedalından çekip en yakın yerden dönüş yaptım. "Tamam anne. Sen...işine bak. Sonra görüşürüz."

Telefonu kapattıktan sonra Mertoğlu Malikhanesi'ne sürmeye başladım. Gidecek bir yerim kalmamıştı çünkü.

Gece Mavisi ◐ alselHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin