10. Bölüm: "Gece ve Bal'ın Hikayesi."

6K 393 34
                                    

"En güzel hikaye değdi ki, insanlığımı unuttum."

·

Selin'den,

Suratıma bastırdığım yastığı uzun bir süre nefessiz kaldığım için kaldırmak zorunda kaldım.

Gitmiyordu. O an, ne yaparsam yapayım, gözümün önünden gitmiyordu. Ali'nin beni incinebilirmişim gibi, yavaşça öpmesini aklımdan çıkaramıyordum bir türlü. Gittikçe şiddetlenen ve pencereme kuvvetli darbelerini bırakan yağmurun sesi bile beni rahatlatmıyordu.

Hiçbir halta yaramayan yastığı yerine bıraktıktan sonra yataktan inip kartpostallık manzaraya sahip pencerenin önüne yürüdüm. Kesinlikle...büyüleyiciydi. Hafif bir rüzgar eşliğinde tonlarca yağmur Mertoğlu villasının bahçesine iniyordu.

Çok değil, birkaç dakika sonra tam orada, ön bahçenin ortasındaki süs havuzunun hemen önündeydim. Hayır, kafayı falan sıyırmamıştım. Sadece...aklımı dağıtmak istiyordum. Birkaç dakika da olsa her şeyi unutmak istiyordum. Kim olduğumu, nerede olduğumu, nasıl olduğumu...

Düşüncelerimin yağmurla birlikte akıp gitmesini istiyordum. Kafamı derin bir karanlığa sahip gökyüzüne çevirdikten sonra kollarımı iki yana açtım ve yavaşça kendi etrafımda dönmeye başladım.

Nefes alabildiğimi hissedebiliyordum. Yağmurun beni saç diplerimden ayak uçlarıma kadar sırılsıklam etmesi umrumda değildi. Daha fazla ıslanmak istiyordum.

Kendi kendime gülüp kendi eksenimde dönmeyi hızlandırırken kalbim ağzımda atıyordu. Rüzgâr da kendini hissettirmeye başlayınca içimde sıkışıp kalmış küçük kız çocuğu birinin adımı seslenmesiyle oturduğu yerden kafasını kaldırdı.

"Hasta olacaksın! Çabuk eve gel!"

Annemdi bu. Ama hayır, kimseyi göremiyordum.

"Selin! Bir de bana arıza diyorsun! İnat etme de eve gel!"

Nazlı...İkizim bana sesleniyordu.

Neden etrafta kimse yoktu?

Dönmeyi bırakıp duraksadım ve kollarımı indirdim. Evin tek bir odasının ışığı yanıyordu. Odanın sahibi ise penceresinden öylece beni izliyordu. Ne annemdi ne de Nazlı...

İçeriye gir, işareti yaparken ne düşündüğünü merak ediyordum. Bu saatte uyumamış mıydı?

Titrek adımlarla eve girerken beni tam kapının girişinde elinde beyaz bir havluyla karşıladı. Çok...hızlıydı. Havluyu saçlarıma bırakırken, merdivenleri çıkmaya başladık. Suratında hiçbir ifade yoktu. Dün geceden sonra ne hissediyordu, ne düşünüyordu, bana kızgın mıydı? Cevaplarını deli gibi merak ediyordum. Ve o tek kelime etmiyordu.

Odalarımızın olduğu kata vardığımızda tam ortada durup bir şeyler söylemek için -aslında söylememek için desem daha doğru olur- gözlerimizin içine bakarken panikle dudağımı ısırdım. En azından kuru bir teşekkür etmeyle başlamayı akıl ederken tam o sırada annemin sesini duyduk. Haluk Ağabey'le konuşuyordu. Ali kolumdan tutup beni odama sokarken kendisini de içeriye sokmayı becermişti.

Annemin bu saatte uyumamasına mı şaşırayım yoksa Ali'yle birlikte aynı odada saklandığımıza mı bilemedim. Annem yine annelik damarları gereğince uyuyup uyumadığımı kontrol etmek için odama gelebilirdi ama bu akşam kafası dalgındı anlaşılan.

Dişlerimin birbirine vurduğunu, Ali çenemi tutana kadar fark etmemiştim.

"Üstünü değişmen gerek." dedi en sakin tonunu kullanarak. "Hasta olacaksın."

Gece Mavisi ◐ alselHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin