Sabah uyandığımda güneş odanın içini çoktan aydınlatmıştı.Ben hep güneşin doğuşunda yatağımdan tonla laf işiterek kalktığım için şimdi içeriyi dolduran güneş gözlerimin kamaşmasına neden olmuştu.
Uyku sersemliğinden kendime gelmem zaman alsa da mutfaktan gelen seslerle ok gibi fırladım yatağımdan."Uyuya kalmışım ya,şimdi bir sürü laf işiteteceğim."kendime de söylenerek hızla çıktım odadan ve mutfak kapısından içeri girmeden daha mutfaktan çıkan anneme çarptım."Önüne bak sersem!"
Annem her sabah olduğu gibi yine aynı ifadeyle bakıp yine aynı ses tonuyla adeta nefretini saçıyordu."Şey ben uyuya kalmışım anne."
"Hem körsün hem tembel,ben seni niye doğurduysam!"
"Ben şimdi hazırlarım kahvaltıyı annecim."
"Sana kalsa acımızdan ölürüz,ben hallettim onu sen git Fatih'i uyandır."
Anneme yakın olmak istedikçe onun ben itiyor olmasına ilk zamanlar anlam veremesem de zamanla alışmıştım bu duruma.Ama artık alışmaktan öte alıştığım şeyin nedenini de biliyordum artık.
Her defasında üstüne basa basa söylemekten geri durmuyordu annem.
Bir anne çocuğunu dünyaya getirdiği için pişmanlık duyar mı,duyuyormuş...Bunu çocuğuna söyler mi,söyleniyormuş...Kafamda ki soru ben büyüdükçe yaşım gibi oda büyüyordu.Günahım neydi benim ve ben hangi günahın diyetini ödüyordum?Daha bebekken benden nefret eden anne babama ne yapmış olabilirdim ki?Sadece kız çocuğu olarak dünyaya gelmem miydi neden?Öyleyse annemde bir kız evlattı ona da mı böyle davranmışlardı?
Kafamda bin bir soru ve düşünceyle az evvel fırlayarak çıktığım odaya geri dönmüştüm.Herkes yeteri kadar kırıp dökerken birde üstüne Fatih eklenmişti.Küçükken de bana karşı sevgisizdi ama dile getirmiyordu.Fakat onun o siyah gözlerinden çok net okunuyordu.Küçüktü kelimelere dökemiyordu ancak bakışları yetiyordu,şimdi büyüdü ve oda anne babası gibi davranıyordu.Ne derler görgülü kuşlar gördüğünü işler.Ama bizde sadece gördüğümüzü yapmaktı.
Derin bir nefes çekip yanına yaklaştım ve usulca seslendim.Önce hiç umursamadı sonra çok az sesimi yükseltip seslendiğimde yatağından öyle bir hışımla kalkmıştı ki bir iki adım geriye sendeledim.
"Ne bağırıyorsun bana be!"bağırmadım demek istesem de öyle şiddetle ve yüksek sesle konuşuyordu ki ağzımdan ancak "sadece"kelimesi çıkabilmişti.
Tabi çok geçmeden asıl niyetini anlamıştım.Fatih'in yersiz feryadı benim sabah sabah canımın yanmasına geçerli bir sebepti.Beklenen an ise çok uzak değildi.Fatih'in sesine odaya gelen babam daha ne olduğunu sormadan hışımla bana yaklaşıp suratıma bir tokat atıp benim yere düşmeme neden olmuştu.Öylece yerde kaldığımda onlar hiçbir şey olmamış gibi odadan çıkıp mutfağa geçtiler.Yok yere yediğim dayaklar ve hakaretler artık eskisi gibi kocaman yaralar açmıyordu.Nasılsa öz evlat değil üvey evlat muamelesi görüyordum.Yediğim tokadın şiddetinden yerden kalkamamıştım.Suçum neydi şimdi ve suçlu bile olsam bu tokat...Herkesin beni incitmek için nede olsa bir bahanesi vardı.Buda öylesineydi işte..
Hissediyordum bu evde bir gün aklımı kaybedecektim.Bu evde ki bana duyulan nefret,öfke benim sonumu getirecekti hissediyordum.Korkuyordum sonumun hüsran olmasından ancak sığınacak kimim vardı ki?Kimsem...Bütün günüm evde yapılması gereken işleri yapmakla geçmiş birde ara ara bahçeye çıkıp hava almakla.Okuldan dönen çocukları izleyip iç çekmekle birde.
Annem ise yan komşumuz Ayla ile çok kısa zaman da samimi olmuş hatta birbirlerine kahve içmeye bile gelir gider olmuşlardı.Şimdi de annem o kadının evindeydi.
Yalnız yaşıyordu Ayla ve bir kaç kez evlenmiş ama bu evlilikleri uzun sürmemiş.Bu ayrıntıları Merve anlatmış ve bu kadının pek güvenilir olmadığını da eklemişti.Açıkcası çokta umurumda değildi.Samimiyetsiz bir kadındı bunu hissetmiştim.Ama annem çok sevmişti.Şimdi Merve'nin söylediklerini anneme söylesem bunun içinde bir ton laf işitirdim.O yüzden susmak en iyisiydi.
Evde kimsenin olmamasını fırsat bilip bahçe kapısının dışına çıktım ve yoldan geçen insanları izlemeye başladım.
Bir süre daha bakındıktan sonra bizimkilerden kimse görmeden girmeliyim diye düşünüp bahçe kapısına doğru döndüğümde ismimin söylenmesiyle sesin geldiği tarafa döndüm.Merve elinde ki kitaplarla adımı bağırarak bana doğru koşuyordu.Bu kız Zeynep ten sonra arkadaşım olarak kabul ettiğim tek kişiydi.Ne kadar bilse de yaşadıklarımı kimse Zeynep in yerini tutamazdı.
Zeynep benim için arkadaştan çok kardeşti.Sonra içimde bir sızı hissettim çünkü çok özlemiştim kardeşimi.Bu arada daldığım düşünceler yüzünden Merve'nin yanıma geldiğini fark etmemiştim.
"Hu.huu...burdamısın?"
"Daldım bir an."
"Belli...ama o düşünceler her neyse birazcık ara ver çünkü senin için bir şeyler var bende."
Çok meraklanmıştım ne olabilirdi ki.Çantasını yere koyup kitap,defter çıkarmaya başladı.Sonra ayağa kalıp elindekilerin hepsini bana uzattı.""Bunlar senin."
"Benim mi?"öyle çok şaşırmıştım ki ne diyeceğimi bilemedim.Ama birazdan Merve'nin söyleyecekleriyle şaşkınlığım bin kat daha artacaktı.
"Daha bu birşey değil.Bu gün okulda ki öğretmenlerden birine anlattım senin durumunu ve sana yardımcı olabileceğini söyledi."
"Nasıl yardım edebilir ki bizimkiler duyarlarsa neler olur bilmiyorsun."
"Bak ben sana ders kitaplarını getireceğim sen çalış sınav zamanı seni bir bahaneyle çıkarırız evden."
Bir an umutlansamda bunun mümkün olmayacağını biliyordum.O yüzden hiç heveslenmeye gerek yok diye düşünerek Merve'nin getirdiklerini geri verdim ne kadar vermek istemesem de.
"Sağ ol ama mümkün değil sen bunları geri götür."
"Ya bak ne olur bir düşün kitaplarda sende kalsın kabul etmesen de okursun ne bileyim yaparsın bir şeyler.Tamam mı?Hadi görüşürüz sonra ben eve gireyim artık."
Elimde ki kitaplarla kala kalmış ve Merve'nin ardından baka kalmıştım."Olur muydu acaba?"diye düşünmekten de kendimi alıkoyamamıştım.
Sonra kendime gelip içeri hızla girdim.Kitap okumama ses etmiyorlardı ama bu kitapları gördüklerinde kesin elimden almaya kalkarlardı.Nede olsa bu evde çokk yapılacak iş vardı.O yüzden eve kimse gelmeden odama girip yatağın altına sakladım kitaplarımı.Oturduğum yerde olmayacağını düşündüğüm hayallere dalıp gelen kitaplarla heveslenmiştim.
Olur muydu sahiden???
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI MELEK (Kitap oldu)
ChickLitHayat bana borcun var... Mutluluk... Huzur... Sadakat... Sevgi... Bir Aşk borcun var... Hayat,bana bir "HAYAT"borcun var...