Bölüm 16

1.4K 271 41
                                    

(Bu bölüm 15. bölüme özür niteliğinde gelmiş geçmiş en uzun bölümden daha uzun ve bence daha heyecanlı olmuştur. Yazar bey beğendiğiniz veya beğenmediğiniz her yere yorum yapmanızı rica etmektedir.)


Aklıma gelen fikir bir anda hayatımın amacı haline dönüşmüştü. Selin karşımdaydı, daha doğrusu arkamdaydı ve bunca senenin, bunca acının, bunca kederin hesabını sonuna kadar sorabileceğim o fikir yüzümde kocaman bir gülümsemeye neden olmuş; yüreğimde ki intikam ateşini harlamıştı. Nargileden derin bir nefes aldım ve keyifle havaya savurdum. Selim 'aklında ne var?' der gibi yüzüme bakıyordu. O da öğrenecekti ama belki biraz sonra.

Selim'e yer değiştirme teklif ettim. Yerlerimizi değiştirdikten sonra Selin'i daha rahat görebileceğim bir noktaya geçtim. Selin'in yüzündeki çöküntü makyajla kapatılmış olsa bile gözle görülür derecedeydi. Normal olması gerekenden çok daha zayıftı; son hatırladığım halinden eser kalmamıştı. Dolgun göğüsleri en az birkaç beden küçülmüş; beli, kolları ve bacakları zayıflamış; gözleri çökmüştü. Tek değişmeyen kısmı saçlarıydı. Kestane rengi güzel saçları hala dalga dalga beline kadar dökülüyordu.

Oturduğu zaman gözünden çıkardığı gözlüğünü, sigarasını, çakmağını, telefonunu ve cüzdanını masanın üzerine koydu. Gözlüğünün numaralı olduğu bir bakışta anlaşılıyordu; ancak numarası büyük mü küçük pek belli değildi.

Aklındakini uygulayacak mısın gerçekten? Seni tanıyabilir değil mi?

Şeytan karşımda sanki iyiliğimi ister gibi bana sorular sormaktaydı. Selim'in tam yanında oturuyordu, Selin'le görüş açımı kapatmıyordu.

Tanıma ihtimali çok düşük bence. En son tam altı sene önce gördü ve o zamanlar daha çocuktum. Ergenlik döneminden sonra çok değiştim; boyum uzadı, kilo aldım, kas yaptım. Yüzüm çok değişti bir kere. Yüz kemiklerim gelişti, değişti. Saçlarım uzadı. Sakallarım çıktı. Sesim o eski çocuk değil artık; bir erkek sesi. Onun hatırladığı bir çocuk bense farklı bir erkeğim. Hem gözlük takıyor baksana gözlerinde bir problem olmalı. Bence beni tanıma ihtimali yok.

Şeytan arkasını dönüp bakmadan gördüm diye cevap verdi. Dediklerimi kafasında değerlendiriyor muydu, yoksa onaylamış mıydı anlaşılmıyordu.

Peki o zaman, kolay gelsin demekten başka bir şey gelmiyor elimden.

Zaten başka ne gelirdi ki elinden kafamı karıştırmaktan başka diye düşündüm, ona baktığımda ise çoktan gitmişti.

Selin'e bakışlar atarak dikkatini çekmeyi başarmıştım. Bana baktığı zaman gülümsedim; O da gülümseyip ciğerlerindeki sigara dumanını havaya savurdu sonrasında kafasını sağ tarafa çevirip benimle göz temasını kesti. Hemen on saniye sonra gözlerini tekrar gözlerimle buluşturdu. Gülümsemesini daha yayvan ve meraklı bir hale getirdi sigarasından bir dumanı daha ciğerlerine çekerken. Gülümsemesi eskisinden de güzel hale gelmişti. Yıllar O'nu da yıprattığı gibi olgunlaştırmıştı da.

Cebimdeki sigara paketinden bir dal sigara aldım ve ayağa kalktım. Selin'in gözlerinin içine baka baka yanına yaklaştım ve hafifçe eğilerek,

''Ateşiniz var mı hanımefendi?''

Dedim kocaman gülümsememi yüzüme takınarak.

''Tabi ki.''

Dedi ve gülümseyerek masanın üzerinden aldığı çakmağıyla sigaramın ucundaki tütünleri tutuşturdu. Ateş sigaraya değer değmez ilk nefesi içime çektim ve üfledikten sonra,

Geçmişin Sanrısı (Wattys 2015 Kazananı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin