Merhaba canlarım, YGS dolayısıyla ara verdiğim hikayeye geri dönüş yapmış bulunmaktayım. Bundan sonraki bölümler bu kadar geç gelmeyecek inşallah. Sınavımı sorarsanız fena değildi, bunu sonra konuşuruz :) Yorum yapmayı unutmayınn.
Yazardan not: Bu bölüm yeni bir sezonun giriş bölümüdür. Yeni sezon demek ise yeni kişilerin, mekanların ve olayların kitaba dahil olması demektir. Yepyeni yolculuklar sizleri bekliyor :) Keyifli okumalar.
Yazardan not 2: Geçenlerde mezuniyetimiz oldu, orada çektirdiğim birkaç fotoğrafı multimedyaya bırakmak istiyorum. Zaten profil resmimde de var bir tanesi :)
Yazardan not 3: Kitabın içinde isim vermeden yazılmış şiirler şahsıma aittir. İsim verdiğim şiirler ise zaten ünlü şiirler isim vermesem de bilirdiniz :)
YİNE BANA UYKUSUZ UZUN BİR GÜN VAAD EDİYOR GECENİN ACITAN KARANLIĞI.
İLERLEYEN SAATLER KOCAMAN AYAKLARIYLA EZİYOR GÖZ KAPAKLARIMI.
KÖPEK HAVLAMALARI DELİYOR KULAKLARIMI.
BİR ÇIKSAN AKLIMDAN
BENDE SEVECEĞİM ASLINDA RÜYALARIMI.
ÖYLE GÜRÜLTÜLÜ Kİ SESSİZLİĞİN, ÖYLE KALABALIK Kİ YOKLUĞUN...
EZİYOR İÇİMİ, YERLE YEKSAN EDİYOR AKLIMI.
YANIMDA DEĞİLSİN BELKİ AMA,
BARİ GELMESEN AKLIMA,
DİNDİRECEĞİM KALP ACILARIMI.
İnsan her zaman birilerini bekliyor mutlu olabilmek için.
Kimi beyaz atlı prensini bekliyor rüyalarında, kimi beyaz gelinliğiyle bir gelin, kollarında... Kimi ise babasının işten gelmesini bekliyor, kimi abisinin askerden dönmesini istiyor, kimi sınıf arkadaşını bekliyor yan tarafı boş olan sırasına.
İnsanları bekliyoruz, bazen yanımıza bazen de rüyalarımıza. Bazense bekleniyoruz, dostlarımız ya da düşmanlarımız tarafından.
Her zaman elleri arkasındadır insanların. Kimi bir çiçek saklar sürpriz için, kimi ise bir silah. Silah pek sürpriz olmaz.
Ben kimi bekledim bu zamana kadar? Hatırlamıyorum. Bilmiyorum. Beklemedim belki de ama beklemiş gibi yorgunum, hissediyorum. Bir şeyleri bekledim belki de. Huzurlu, sakin bir hayat mıydı beklediğim? Evet. Belki de artık monoton ve ''yarın ne olacak acaba?'' diye düşünmeyeceğim bir hayat düşlemişimdir şu yaşıma kadar. Sonunda artık dostlarımla, huzurla ölebileceğim...
Hayatta ölümün bir parçası değil midir?
Ölümün kıyısında olan birine sorun. Ölüm mü hayatın parçası yoksa hayat mı ölümün parçası? Seksen yaşında bir insana sorsak hayatın kaç seneydi diye, bize vereceği cevap seksen dakikadan fazla olur mu?
Asıl sorumsa şu, insanın bedeninden önce ruhunun ölmesi ne kadar canlı tutar vücudu? Yaşamak damarlardaki kanın vücuttaki devri midir yoksa başka sıfatlar da mı eklemek gerek insana yaşıyor diyebilmek için? Cevabını vermiyorum.
Bir melodi vardı aklımda fakat sözlerini hatırlayamamıştım. Gün haziranın en sıcak günlerinden birisi olması gerekirken hava bulutlu ve alabildiğince yağmurluydu. Üzerime aldığım ince ceket soğuyan havayla birlikte beni koruyamaz hale gelmişti. Kulaklarım çevrenin müziğine yavaş yavaş alışıyordu. Yere vuran su damlacıkları yüzlerce tefin aynı anda anlamsız bir melodi çalması misali sesler çıkartıyordu; fakat oldukça huzurluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Sanrısı (Wattys 2015 Kazananı)
Adventure''Belki hayat bana iyi davransaydı iyi birisi olabilirdim'' dedim karşımda oturan şeytana. Onaylar gözlerle bana doğru bakıyordu. ''O zaman bende olmazdım ama'' dedi bıkkın bir sesle. ''Olmasan daha iyi olurdu'' dedim. Her zaman ki gibi yine umursam...