BUKE (TÖRE)8. BÖLÜM

40.9K 1.4K 18
                                    

Bir haftadır düşünüyorum. Ne yapmalıyım. Ne dersem ne olur. Sonunda karar verdim. Bir kere yaptıysam bir kere daha yapabilirim. Ama o zorla bu anlaşmalı. Aradaki fark sadece bu. Şu an ikindi vakitleri. Aşağıya indiğimde Lerzan baba ve Hikmet anne kahve içiyorlardı. Dilan yenge ve bu konağın en yakışıklısı Devran ortalarda görünmüyordu. Boran abi Baran'la işe gitmişlerdi. Lerzan baba beni görünce:

-"Gel kızım yanıma. "dedi. Bende yanına doğru yürüdüm ve oturdum. 

-"Nasılsın kızım? "

-"İyiyim ya siz? "

-"Bende iyiyim-"Hikmet anne Lerzan babanın sözünü keserek

-"Çocuk ne zaman kızım olmayacaksa kuma alıcaz. "

-"Hanım ne diyorsun sen? Öyle pat diye söylenir mi? "diye sitem etti Lerzan baba. 

-"Söylenir tabi bizim torunumuz olsun sevelim, soyumuz yürüsün nolacak yani fazla mı görüyorlar bize bunu? "

Ben ne diyeceğimi ne tepki vereceğimi bilmezken

 -"Merak etme Hikmet anne olur yakında. "dedim ama nasıl dedim bende bilmiyorum.

 Yemek saatine yarım saat vardı. Burada daha fazla oturmak istemediğinden izin isteyerek odama çıktım. Bir banyo iyi gelirdi herhalde. Kıyafetlerimi alıp banyomu yaptım. Yemeğe 10 dakika vardı. Yani Baran'ın gelmesine de 10 dakika vardı. Biraz odada oyalandıktan sonra aşağıya indim. Yemek masası hazırlanıyordu. Bende yardım ettim. Konağın kapısı açılınca Baran ve Boran abi gelmişti. Baran elini yüzünü yıkamaya çıkmıştı. Bende peşinden gittim. Lavobaya giriyordu. Kapıyı açıp bende içeri girdim. Elini yıkıyordu. Benim geldiğimi görünce

-"Hayırdır"dedi. Omuz silkerek havluyu çıkardım. Uzattım ve elini yüzünü kuruladı. Nasıl söyleyeceğim ben bunu. Kapıyı açtı ve ikimizde aşağıya indik. Yemek masasında bizi bekliyorlardı. Bizde gelince yemeğe başladılar. Yemeğin yarısına gelmişken Devran:

-"Amca kuzenim yakında geliyormuş"deyince ağızımdaki su noldu anlayamadan boğazıma kaçtı. Öksürük krizini girdim neredeyse. Birde gülmeye başladı haylaz Devran. Domates gibi olmuşumdur herhalde derken Baran:

-"Öyle mi benim neden haberim yok? "deyince daha da kızarmamak adına

-"Yemekten sonra konuşsak olur mu? "dedim zar zor. Gülecek gibi oldu ama dudaklarını birbirine bastırarak gülümsedi sadece. Şimdi nasıl söyleyeceğim ben. Yarın mı söylesem? Yok ne kadar çabuk olursa o kadar çabuk işe başlarım. Bu evde dört duvar arasında oturmaktan da kurtulurum. Evet, evet bence de yemekten sonra söylemeli. Yemek bitmiş tatlılar gelmişti. Tatlıları yerken Baran'ın telefonu çaldı ve masadan uzaklaştı. Yanımıza tekrar geldiğinde:

-"Acele işim çıktı, beni beklemeyin. "diyerek yukarı çıktı. Aşağı indiğinde elinde bir dosyayla evden çıktı. Neden tüm aksilikler beni bulur ki. Baran gittikten sonra tatlımı yiyip odama çıktım. Baran'ı beklemekle beklememek arasında kalarak beklemeye karar verdim. 

***
Saate baktığımda saat 23. 30'du. Neden hala gelmedi bu. Konağın kapısı açılıp kapandığında Baran'ın geldiğini anladım. Bir iki dakika geçtiğinde odanın kapısı açıldı. Ve doğru tahmin gelen Baran'dı. 

-"Neden geç geldin? ''

-"İşlerim vardı. Neden uyumadın? "deyince ne diyeceğimi bilemedim.  

-"Ne işin vardı? "dedim. 

-"Hazırlan İstanbul'a gidiyoruz. "dedi sorumu es geçerek. 

-"Burdaki işler ne olacak ve neden gidiyoruz? "

-"Dediğimi yap"

-"Ne zaman gidiyoruz? ''

-"Sabah"

-"Peki"diyebildim sadece. Benim işim ne olacak. Üstümü değiştirip yatağa yattım. Baran ışığı kapatıp yanıma geldi. Bana sarılarak

-"İyi uykular"

-"Sanada''

***
Sabah uyandığımda Baran yanımda yoktu. Ama valizler hazırlanmış kapının önüne konmuştu. Bende hazırlanarak aşağı indim. Kahvaltı başlamamıştı daha ama masa kurulmuştu. Lerzan babayı bekliyorlardı. Bende Baran'ın yanına oturdum ve:

-"Neden beni uyandırmadı? "

-"Kıyamadım"dedi bu sadece gülümsememe neden oldu.

 Kahvaltı bittiğinde Baran'la Lerzan baba, Hikmet anne, Boran abi ve Dilan yenge ile vedalaşıp arabaya bindik. Havaalanına gelmiştik. Demek ki uçakla gidecektik. Uçağın saati gelince anons sesi duyuldu:

-"Sayın yolcularımız İstanbul... "Uçağa bindik ve İstanbul yolculuğumuz başladı. 

***
Dört gündür İstanbul'dayım. Baran sadece dün yanıma geldi. İşleri hala bitmemiş. Nasıl bir iş acaba bu. Dört gün boyunca ise İstanbul'da da gezmedik yer bırakmadım. Şu an canım çok sıkılıyor yapmaya bir şey kalmadı artık. Odanın kapısı açıldı. Gelene baktığımda gelen Baran'dı. Elinde bir kutu vardı. 

-"Hazırlan seni bir yere götürecegim. "ben birşey diyemeden kutuyu elime verip çıktı. Kutuyu açtığımda içinden beyaz bir elbise, şeffaf bir ayakkabı ve altın sarısı bir bileklik çıktı. Neden bunları gidecektim ki şimdi? Nereye götürecekti beni? İlk önce duş almalıyım ve bu akşam kararımı söylemeliyim. 

----------

Ve sonunda hazırlanabildim. Güzel olmuştum. Acaba bunları Baran mı seçti yoksa başkasımı diye düşünürken kapı açıldı. Gelen Baran'dı. Yanıma geldi ve

-"Çok güzel olmuşsun. "

-"Teşekkür ederim de nereye gideceğiz? Ve sana birşey söylemem gerek."

-"Gidince görürsün.Ne söyleyeceksin"

-"Şey... Hani şu iş meselesi vardı ya hani kabul etsem ne zaman işe başlayabilirim? "İlk önce bir şaşırsada sonradan toparladı. Neden bu kadar şaşırdı ki. Benden böyle birşey beklemiyor muydu acaba? 

-"Mardin gidince başlayabilirsin. Hadi geç kalacağız. "diyerek elimden tuttu ve bir arabaya bindirdi.

Tahminen yarım saatlik bir yolculuğun ardından deniz kenarına gelmiştik. Kumsala bir yol yapılmıştı ve kenarlarında meşaleler, çiçekeler vardı. Çok hoş duruyordu. Yoldan geçerek balonlarla süslenmiş bir tekneye bindik. Yemek masası kuruluydu. Şaşırmıştım gerçekten bunları o mu yapmıştı.

-"Bunları sen mi yaptın? "

-"Dört gündür hem bunlar hemde işlerle uğraşınca bu kadar oldu. "Gulumsedim. Masaya doğru ilerledik ve sandalyemi çekti, oturdum. Yemeğin bitmesiyle beni dansa kaldırdı arkadan hafif bir tonda müzik çalıyordu. Neden bunları yapıyordu ki. Kendini sevdirmeye mi çalışıyordu. Başarıyor gibiydi sanki.Yemek boyunca birazda olsa konuşmuştuk az da olsa onu tanımıştım sanki. Ben böyle dalmışken elinde bir kutu vardı. Kutuyu açtığımda içinden melekli bir kolye çıkarttı ve

-"Takabilir miyim"deyince afallasamda başımı sallayıp saçımı topladım. Kolyeyi takınca ensemi öptü. 

-"Bundan sonrasını otelde devam edelim. "deyince kızarmaya başladım. Ama o gülmeye başladı. 


BUKE(TÖRE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin