Merhabalar...Küçük ailem...:) Ünzile ile geldik bu sefer...Benim küçük yaralı kuşum kendini tedavi etmeye çalışıyor hala... Kalbinde aşk,geçmişindeki açmazları...İnşallah severek okursunuz. Medyaya koyduğum şarkıyla dinlemenizi tavsiye ediyor ve keyifli okumalar diliyorum... :) Son olarak ''Vesikalı Yarim'', ''İkinci Bahar'' bittikten sonra devam edecek...Bu hikayeye haksızlık edip gereken değeri vermek için tek başına yazmalıyım... Kadın serisi olacak...Hatta üçüncü bir kadın hikayesi daha ekleyeceğim en kısa zamanda... Bu bölümler de, sizin için az çok fikir sahibi olmanıza yardımcı olacaktır...
Oy ve yorumlarınızı benden esirgemezseniz çok mutlu olurum...:)
3.Bölüm
''Onu Her Gördüğünde Atma Kalbim Böyle...''
Dışarıda yağmur yağıyordu benim içime kar...
Her yağmur damlası toprağa değiyordu ya o kokuyu, hep sevmiştim. Acaba hamurumuzda toprak olmasından mıydı? Hani insan topraktandı ya hepimiz farklıydık. Nasıl toprağın iyisi varsa insanın da toprağının sağlamı olurdu.
Nasıl bazı toprak nankör olur ne ekersen ek fayda vermezdi ya insanda öyleydi...
Ama toprağın nankör olanı kırmazdı,dökmezdi...insanın nankörü darmaduman ederdi. Utandığım zamanlarım oldu... Utanmayı hala biliyordum. Utanmak insan olabilmenin en önemli unsuruydu da neden ben utandıkça insanlar kahpeleşiyordu.
Mahalleli muhtara kadar gitmiş bizi mahalleden attırmak için uğraşıyordu. Suçumuz ne miydi?
Fuhuş...
Hiç bu kadar ezildiğim zamanlarım olmadı benim. O kadar adam tarafından kullanıldığımda bile gözlerimi kapatır kendimi bu son diye içimden tekrarlayarak bitmesini beklediğim işkence anlarım vardı.
İnsanlar hani kendi hayatlarının seçimlerini kendileri yapardı da her işlediği günahın bedelini öderdi ya?
Peki, benim günahım neydi? Benim günahımın bedeli neydi? Benim günahımın bedelini kim ödeyecekti?
Ortada bir günah varsa bu kimindi de ben yaralıyken, kanıyorken, neden isyan etmek yerine hala kendimi hesaba çekiyordum? Oysa vereceğim hesaptan korkmuyordum ki herkes kadardı korkularım,herkes kadardı geride kalanlarım...
Bizi mahalleden atamayınca her gece kırılan camlar,evimizin önüne atılan ölmüş hayvanlar...daha ne kadar ileriye gidebilirler dediğim her an bana daha da kötü geri dönüşleri oldu sözlerimin.
Evet,kötü şeyler yapmıştım ama ben hiç kötü olmak istememiştim ki...
Pavyonu kapayalı çok olmuştu.Fuat komiserimin yardımı çok dokunmuştu tabii Yavuz'unda...
Onu görmek içinizde çiçeklerin açması gibiydi... Onu görmek adını hiç bilmediğiniz o çiçeklere içiniz dolu hatta içiniz kan revan içinde olsa bile yer açmak gibiydi.
Her defasında gözleri gözlerime değdiğinde ciğerlerime ne kadar nefes çeksem yetmeyen temiz,saf mutluluk gibiydi o...
Şimdi pavyonu meyhaneye çevirmek istesem de mahallelinin baskısı bu kadar fazlayken ne yapacağıma karar veremiyordum. Sonunda Zehra dedi ki... yemek, yemek yapalım... Aklıma yattı. Neden olmasındı?
Namusumuzla yaptığımız her iş kabulümdü. Başladık her şeyi satmaya atmaya pavyondaki... Korumalar çoktan çıkmış kendilerine yeni işler bulmuştu bir tek Cengiz ve Mehmet abi kalmıştı. Cengiz kapıda duruyordu Mehmet abiyle ve o da en az Fuat komiserim ve Mehmet abi gibi yardımını benden,Zehra'dan hiç esirgemeyen insanlardandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vesikalı Yarim - Kadın Serisi (II)
General Fiction…Vesikalı Yarim… İnsan bir kere düşmeye görsün neler söylerler söylerler de bir tek Allah’ın kulu demez… İyi misin? Sen mi istedin? Hoş kim ister be sermaye olmayı? Kim ister ter kokuları altında kalmayı? Oysa en iyi bildikleri şeydir kınamak… aşağı...