Merhaba...küçük ailem... :) Ünzile ile geldik... Bu bölüm biraz hüzünlü, biraz kırık dökük... Gerçek bir hayatı anlatırken kurgu eklediğiniz zamanlar olduğu gibi ne yazık ki tamamen gerçek olanı da anlattığınız zamanlar oluyor... Tıpkı bu bölüm baştan sona gerçek olduğu gibi...
Medyaya koyduğum şarkıyla dinlemenizi tavsiye ediyorum. Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum...Keyifli okumalar..:)
8.Bölüm ''İnsan Kiri...''
Mahalleye yaklaştıkça elimi çekmeye çalıştım Yakup'un elinden. Ben çekmeye çalıştıkça daha sıkı tutan adama olan aşkım, hayranlığım, sevgim artarken tek derdim onu o kem gözlerden korumaktı aslında.
''Ünzile yapma...'' Başımı ona çevirip göz göze geldim.
''Eğer bizi böyle görürlerse sana da bana baktıkları gibi bakarlar...'' İçi yanar mıydı insanın birine baktıkça...Yanıyordu..hem de ormanlar yanıyordu içimde.
''Bana kimse bir şey yapamaz. Bana sadece sen yaparsın Ünzile... sadece sen...eğer bir an için tereddüt edersen işte onların asla yapamayacaklarını yaparsın.'' Burnumun direği sızladı.
''Öyle değil...Bu öyle bir şey değil Yakup... Sen,annen,Lale...siz başkasınız. Temizsiniz...ama onlar...'' Derken Başımı kaldırdığım an açtığımız yemekçiyi taşlayan kadınlardan biriyle göz göze geldiğimde gözlerimi çekmedim ondan.
Ben utanılacak bir şey yapmıyordum.
Ben seviyordum.
İlk kez biri bana anne,baba, kardeş ama en çok yar oluyordu ya bunun için utanacak değildim. Daha sıkı tuttum elini Yakup'un. Hissetmiş gibi kendine çekip kolunun altına aldı ya beni ben...Ünzile...
O kimsenin temiz değilsin dediği... orospu dediği...hatta taşladı Ünzile...Yeniden doğdum...
Ben insanların pis,iğrenç bir şeymiş gibi baktığı Ünzile tekrar kadın oldu,insan oldu. Çok güzeldi... Çok çoktu işte... Bedeninize dokunanları seçemeyeceğiniz bir hayatı düşünün...sizi satın aldıklarını söyleyen adamların size istediklerini yaptıkları bir hayatı... İşte o hayat kim ne derse desin asla hayat olamazdı. Yaşamak olamazdı...
Tüm bu karanlıkları kendim yendim ben... Tüm bu iğrençlikleri kendim aştım ben. Sırtımı dayayacağım kimsenin olmaması...Güvendiklerinin olmaması...
Çocuk olduğum zamanları hatırlıyorum. Sahi ben çocuk olmuş muydum hiç? Düştüğümde kaldırıp geçecek diyenlerim... Oysa şimdi o en güzel müjdeleri gözlerinin mavisine saklamış bu adam bana gelip;
'Geçecek' diyordu...
Ağlama...
Geçecek...
Ne olursak olalım... sıfatlarımız ne olursa olsun bizde insandık...Bize insanmış gibi bakmamalarına rağmen. Bize sadece el kiri demelerine rağmen...
El kiri nasıl olurdu ki? Biz,ben,Zehra ve diğer kadınlar...el kiri miydik ki? Peki ya diğer kadınlar onlar neydi? Bizler el kiriysek onlar neydi?
''Ünzile, başını eğme oldu mu? Sen başını,kimse önünde eğme...bu ben bile olsam... Utanacak bir şey yapmadın sen...Bu ülkede bu kadar şerefsiz,pezevenk,insan yağmacısı varken sen gördüğüm tüm bu kötülüklerin arasındaki en temiz,en güzel şeysin bal gözlüm...'' Tam yanımızda duran adım sesiyle irkilip o tarafa döndüm.
''Yakup komiserim ne o artık orospuları korumak için devlet polisini mi feda ediyor?'' Duyduklarımla canımın acıması gerekirdi hem de çok ama belki de ilk kez canım acımadı. Çünkü canımdan öte olan vardı ve onun hissedecekleri benden bile önemliydi.
Elimi tutuşu sertleşirken yanakları gerilmiş,çenesi sıkılmaktan artık seğiren adama baktım.
Ah be güzel adamım benim...
''Ne saçmalıyorsun sen kadın? Ne saçmalıyorsun da ben senin kadın olduğunu unutup seni tokatlamak istiyorum.'' Kadın geriye gidip irkildi.
''Sen bu orospuyu mu koruyorsun benim karşımda...'' Yakup'un elimi bırakması ve kadının üstüne yürümesi anlık gerçekleşti.Önüne geçip göğsüne bastırdım elimi. Gözlerim dolarken başımı sallamaya başladım. Kadın hala konuşmaya devam ediyordu ve ben artık sinirden yüzünün her kası ayrı oynayan adamı nasıl durduracağımı düşünüyordum.
''İşini iyi yapmışsın Ünzile...adam senden çok memnun...'' Sözü biter bitmez elimi tutup beni çekiştiren Yakup'la çoktan sokağın ortasına geçmiştik, herkesin bakışları bizi buldu. Ellerimizi havaya kaldırıp bağırmaya başladı.
''Beni dinleyin....'' Sokaktaki esnaftan tutunda evlerinin balkonlarına çıkan her kadın,her erkek hatta çocuklar bizi izlerken bu deli mavi adam haykırmaya başladı.
Yüreğiyle,ruhuyla bana olan sevdasını.
''Bu kadın...'' Bir anda bana döndü ve elleriyle yüzümü tutup kaldırdı. Alnımı öpüp herkese tek tek bakıp tekrar benimle göz temasını sürdürerek konuşmasına devam etti.
''Benim namusum,benim kadınım...ben onunum, o da benim... Kadınıma tek bir yanlış bakışta bu mahalleyi,bu sokağı,bu evleri yemin olsun, anamın helal sütü üstüne yemin ederim yıkarım...'' Gözlerim dolarken akıtmamak için direndiğim her gözyaşı damlası akmaya başladı.
Gözlerinde umuda hapsoldum...Mavilerinde engin denizler varken balık oldum ya bu adamın artık aşk değil sevdasına hapsoldum.
Hani kardelenler olurdu karın altında savaşır ve her şeye rağmen,herkese rağmen başını dik tutan kardelenler...İşte benim kardelenim Yakup'tu...
''Delisin sen...'' Başını sallayıp kahkaha attığında bende gülümsedim. Çevremizi saran kalabalığa bakan Yakup'la göz göze geldim. Yıllardım bakkallık yapan Necmi amca bana bakıp Yakup'a çevirdi gözünü...
''Sen bu kadına helalim dedikten sonra bize laf düşmez evlat ama bil ki işin zor...'' Elimi tutuşu yine sıklaştığında eskiden pavyonda korumalık yapan Halil'le göz göze geldim. İçim ürperdi. Çok kötü biriydi. Çok.
''Kaç kişini artığını sen helalin belledikten sonra Yakup komiser bize laf düşmez ama bil ki aldığın kadının defteri kalabalık...''
Yakup ona doğru gidecekken kalabalığın içinden Halil'i destekleyen birkaç ses daha yükseldi. Daha biz ne olduğunu anlamadan kalabalık bizi ve ellerimizi ayırmıştı bile. Bir yandan saçlarım çekilirken bir yandan yerde sürükleniyordum. Yakup'a çevirmeye çalıştığım başımı yere vuran kadınla göz göze geldiğimde biraz önce bize çıkışan kadın olduğunu gördüm.
''Ünzile...'' Sesi uzaktan kulaklarıma dolarken tek bir an için dua ettim. Benimde sevenim vardı. Artık bende biri tarafından seviliyordum hem o ,en doğrusuydu,en güzeliydi.
Saçlarımın çekildiği,yüzüme atılan tokatların sızısıyla gözlerimi kapatıp bekledim. Öyle ya neden beklemeyecektim ki...
Alışıktım ben nefrete...
Çünkü insanoğlu en kolay olanı yapardı nefret ederdi. Kendi gibi olmayandan... Kendi masumdu ya biz de değildik ve en çok neyi hak ederdik nefreti...
Allah bile bize acırken insan acımazdı. Çünkü biz hak ederdik. Çünkü biz insan kiriydik...
Gözlerim karanlığa çekilirken sıcak eller hissettim yüzümde. Ağzıma dolan kan tadı bile tanıdıktı oysa... Ağzımdan çıkan tek cümle ile ,'' Beni unutma..''... bir haykırış koptu o çok tanıdık güzel adamdan...
''Ünzile...'' O ses beni ben eden, umut veren adamın sesiydi... Bir kez olsun yalvardım Allah'a..'Eğer ben senin nezdinde temizsem yarabbi beni ona ,onu bana yar eyle...'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vesikalı Yarim - Kadın Serisi (II)
Fiction générale…Vesikalı Yarim… İnsan bir kere düşmeye görsün neler söylerler söylerler de bir tek Allah’ın kulu demez… İyi misin? Sen mi istedin? Hoş kim ister be sermaye olmayı? Kim ister ter kokuları altında kalmayı? Oysa en iyi bildikleri şeydir kınamak… aşağı...