Medyada Kaan'ımız...
Ortalama üç saatlik bir yolculuğun ardından beyaz, dubleks ve büyük bir bahçesi olan evin önünde durduk. Ah pardon ev mi dedim! Ulan bu evse bizimki neydi. Kendi kendime söylenmeyi bıraktım ve açılan ağzımı kapayıp arabadan indim. Eniştem bagajdan valizimi indirirken bende teyzemle evin kapısının önüne geldim. Teyzem kapıyı çaldı ve kapının açılmasıyla ellili yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim tonton bir teyze bizi karşıladı. İçeri girer girmez yaşlı teyze bana sarıldı ve "hoşgeldin kızım" dedi. Hemen sarılmasını garipsemedim değil, benim geleceğimi biliyor olmalıydı. Cevap vermeye başlamadan teyzem "makbule hanım bizim yardımcımız birtanem" diye ekledi. Teyzem konuşmayı bitirince tekrar makbule teyzeye dönerek "hoşbuldum" deyip gülümsedim. Makbule teyzeyle tanıştıktan sonra teyzem bana evi gezdirdi. En son benim odam olarak tahmin ettiğim odaya geldik. Valizim, odada büyükçe yer kaplayan beyaz çift kişilik yatağın önünde duruyordu. Odanın benim için hazırlandığını anlayıp odayı incelemeye başladım. Yatağın tam karşısında beyaz ve kırmızı kapakları olan bir gardrop, yanındaysa tüm duvarı kaplayan pencere vardı. Kapının yanındaysa banyo olarak tahmin ettiğim bir kapı daha vardı. Düşüncelerimi teyzemin konuşması dağıtırken teyzeme kulak verdim. "Sen odana yerleş birtanem daha sonra yemeğimizi yeyip yüzüne pansuman yaptırmaya gideriz" dedi ve inci gibi dişlerini bana sergileyerek gülümsedi. Teyzemi başımla onaylandıktan sonra teyzem odadan çıktı. Fazla kıyafetim olmadığı için kıyafetleri gardroba el çabukluğu ile yerleştirmem uzun sürmedi. En son olarak annemle ikimizin resmi olan çerçeveyi yatağın başucundaki komidinin üzerine koydum ve odadan çıktım. Odam üst katta olduğu için basamakları iki iki atlayarak indim. Teyzem ve makbule teyze beni masada beklerken, eniştemin valizimi bırakıp gittiğini düşünerek masadaki yerimi aldım . "Birtanem makbule hanımın yemeklerine bayılacaksın" diyen teyzeme gülümsedim. Sanırım midemin içinde davullar çalıyor diye kendi kendime söylendim.Yemeğimizi yedikten sonra makbule teyzeye yardım etmek için masadan kalkmıştım ki "kızım sen yorgunsundur dinlen ben hallederim" diyen makbule teyzeyi dinleyerek salona teyzemin yanına geçtim. Teyzem beni görünce "birtanem çıkalım istersen" dedi. Teyzemi başımla onayladım ve kapıdan çıkıp evin önünde duran beyaz Audi Q7 ye bindik. Tabi ki gözlerim yuvalarından çıkmayı ihmal etmediler, gözlerimi yerlerine geri yollayıp yola bakmaya başladım. Audi bu boru değil... (Tam bi Audi hastasıyım bu arada)
Kısa süren bi yolculuğun sonunda özel bir hastanenin önünde durduk. Teyzem elini belime doladı ve beni yürüyeceğim tarafa doğru yönlendirdi. Kapısında Canan KAYA yazan bir doktorun odasına girdik. Doktor bizi tebessümle karşılarken beni muayene etmesi için gösterdiği yere oturdum. Dudağıma ve kaşıma baktıktan sonra "Bunlardan vücudunun başka yerlerinde var mı Alpin" sorusuna karşılık başımı önüme eğdim, utanarak karnımı ve bacaklarımı gösterdim. Morlukları inceledikten sonra bir kaç krem ve ağrı kesici verip bizi yolcu etti. Teyzemin morluklardan ve henüz iyileşmemiş olan yaralardan morali bozulmuş olacak ki kaşları çatılmıştı. Benim ona baktığımı görünce üzülmemem için yüzüne gülümsemesini yerleştirdi. Artık ne kadar oluyorsa.
Arabaya tekrar bindik ve teyzemin arabayı hareket ettirmesiyle on dakikalık bir yolculuğun sonunda girişinde büyük harflerle KESKİNER KOLEJİ yazan okulun önünde durduk. Bugün pazar olduğu için okul boştu teyzemle birlikte müdürün odasına ilerledik ve kaydımı yaptırdık.Müdür bizi bekliyor olacak ki işimiz uzun sürmeden sınıfımı öğrenip okuldan ayrıldık. 11-F Sayısal sınıf. İnek öğrenci mod2.
Tekrar arabaya binip bir Avm nin önünde durduk ve okul forması alabileceğimiz bir mağazaya girdik. Formam beyaz gömlek, lacivert ceket ve krem rengi şort etekti. Formamı hallettikten sonra diğer bir mağazaya girip teyzemin ısrarıyla birçok kıyafet aldık. Teyzem elimizdeki paketlerle Avm yi gezemeyeceğimizi düşünerek paketleri arabaya götürüp tekrar yanıma geldi. Önümüze çıkan ilk telefoncuya girdik. Teyzem bir Iphone 6 ve hat istedi. Çalışan telefonu ve hattı getirdiğinde alıp tekrar arabaya döndük. Iphone a telefon demek haksızlık değilde neydi.
Yarım saatlik bir mesafenin ardından eve geldik. Hava kararmaya başlamıştı ve tahminimce eniştem daha gelmemişti. Teyzemden izin alarak odama çıktım ve kıyafetlerimi yerleştirdim. Yarın okula gideceğimi düşünüp duşa girdim. Kısa bir duşun ardından saçlarımı kuruttum ve yatağın üstüne oturup telefonumu inceledim. Çok geçmeden göz kapaklarım kendini taşıyamadı ve uykunun kollarına kendimi bıraktım. Sabah yüzümdeki öpücüklerle gözlerimi açtım. Teyzem "günaydın birtanem hazırlan da kahvaltıya gel" deyip odadan çıkarken fazla kusursuz olduğunu düşünmeden edemedim. Seviyorum bu kadını ya. Yatağımdan kalkıp banyoya girdim yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım."Temizlik imandan gelir "diyen iç sesimi onaylayıp odama döndüm. Okul formalarımı giydim ve saçlarımı arkadan balık sırtı ördüm. Saçlarımı örerken yüzümü tekrardan inceledim. Kaşımdaki ve dudağımdaki patlaklar yerini morluklara bırakmıştı. Kafamı sağa sola sallayıp akmak için bekleyen göz yaşlarımı kovup kapıya yöneldim. Aşağıya indiğimde teyzem ve makbule teyze"günaydın" deyip en tatlı gülücüklerini gösterdiler. "Nasıl rahat uyuyabildin mi birtanem" diyen teyzemi başımla onaylayıp "evet teyzecim çok rahat uyudum, herşey için çok teşekkür ederim" dedim. Teyzem tekrar konuşmaya başladı ve"enişten iki haftalık bir iş seyahatine gitti birtanem"dedi. Teyzeme gülücüğümü gösterdim ve kahvaltıma devam ettim. Kahvaltımızı ettikten sonra evden çıkıp arabaya bindik. Okulun önüne geldiğimizde teyzem bana sarıldı ve beni almaya geleceğini söyledi. Teyzem giderken bende okula girdim ve sınıfımı aramaya başladım. Sınıfımı bulduktan sonra ders daha başlamadığı için şanslı olduğumu düşündüm. Sınıfa girdiğimde hemen bir kaç yüz bana döndü. Şu an sınıfın yarısından çoğunun yüzümü incelediğine emindim. Bir öğrencinin bana seslenmesiyle başımı ona çevirdim "yeni öğrenci olmalısın ben Mert" deyip gülümsedi. Fazla cana yakın olduğunu düşündüğüm Mert'e gülümseyerek "Alpin" dedim. "Tek boş yer burası" deyip bana cam kenarında en arkanın bir önündeki sırayı gösterdi. "şanslısın benim gibi bir yakışıklı tam önünde oturuyor" dedi. Mert'e tekrar gülümseyip çantamı sıraya koydum. Beş dakika geçmeden yanıma bir kız öğrenci gelip çantasını koydu. Bana gülümseyerek "yeni olmalısın ben deniz" dedi. "Bende Alpin" dedim ve gülümsedim. Deniz sıraya yerleşirken ben de yüzünü inceledim. Kumral saçları, mavi gözleri ve yanağındaki gamzelerine hayranlıkla baktım. Fazla mı güzeldi ne.
Çantamdan bir defter çıkarıp masaya koyarken sınıfa öğretmen girdi. Herkez yerine otururken öğretmenin gözleri beni buldu. Sınıf defterinden ismime bakıp "yeni öğrenci olmalısın Alpin ben edebiyat öğretmeni kendini bize tanıtır mısın? " dediği anda bütün gözler bana döndü. "Eskişehir'den geldim ve teyzemin yanına yerleştim" dedim. Yerime oturmadan sınıfın kapısı açıldı ve içeri öğrenci olduğunu tahmin ettiğim siyah saçlı, kahve gözlü ve küpeleri olan çocuk girdi. Dikkatimi öğrenci girdiğinde sınıfta oluşan sessizlik ve öğretmenin birşey dememesi çekti. Sanki çekinir gibilerdi. Çocukla göz göze geldiğimde kafamdaki düşüncelerim dağıldı. Öğrenci orta ve duvar kenarındaki 4 öğrenciyi başıyla selamlayıp arkamdaki boş sıraya oturdu. Öğretmen konuya başlarken bende çantamdan kalemlerimi çıkardım. Kural 1:inek öğrenci olmak bunu gerektirir.
Ders bitmek üzereyken Deniz bana döndü. "Alpin anlatsana neden Ankara'ya geldin , sevgilin var mı" diye saydırmaya başladı. Sözünü bitirmeden ellerimi kaldırdım ve gülümseyerek "sakin" dedim. Aynı şekilde gülümsedi ve beni dinlemeye başladı. "Eskişehir'den geldim çünkü iki yıl önce annemi trafik kazasında kaybettim ve üvey babamın yanındaydım" diye anlatırken denizin eli kaşıma gitti "peki bunlar" diye üzülerek sordu.Başımı eğdim ve gözyaşlarımı akmaması için geri gönderdim. "Üvey" cümlemi bitirmeden, Deniz anlamış olacak ki konuyu dağıtmak için "gözlerinin yeşili çok güzel" diye bir çıkış yaptı. Deniz kendi gözlerinin güzelliğinin farkında değildi sanırım. Yaşlı gözlerimle dudağımın kenarı kıvrılırken birinin bana baktığını sezip, başımı arkaya çevirdim. İsmini henüz bilmediğim öğrenci kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakıyordu. Utanarak başımı hemen öne çevirdiğimde yüzümün alev aldığını hissettim. Tenefüs zili çalar çalmaz Deniz hemen koluma yapıştı. "Hadi kantine gidip kahvaltı edelim" dedi. Başımla onayladım ve gülümseyerek sınıftan çıktık. Kantinden tost ve kahvelerimizi alıp oturduk. Meraklı iç sesimin beni sıkmasına daha fazla dayanamayacağımı anlayıp, Deniz'e dönüp "sınıfa sonradan giren öğrenci" lafımı bitirmeden Deniz konuşmaya başladı. "Kaan, sınıfa istediği zaman gelir, istediği zaman gider, sınıf ve hocalar çekiniyor. Okulda pek kimseyle konuşmaz Tuna, Mete, Emir ve Ayaz dışında" dedi. Emir deyince Deniz'in gözlerinin içinin güldüğünü gördüm. Sormaktan vazgeçip düşünmeye başladım. Emir, Ayaz, Tuna ve Mete sınıftaki çocuklar olmalıydı. Düşüncelerimi okul zili dağıtırken Deniz'le kantinden çıktık. Kantin okulun dışında olduğu için okula girerken Kaan'ı yanındakilerle birlikte sigara içerken gördüm. Kaan'ın gözleri aniden beni bulurken dudağının kenarının kıvrılması yüzümü yeniden kızarttı.Başımı hemen çevirip sınıfa doğru yürüdüm. Dersler çok çabuk biterken Kaan'ı ilk dersten sonra görmedim. "Saçmalamayın tabi ki Kaan'a bakmadım."Okul çıkışında teyzem kapıda bekliyordu. Deniz'e sarılıp arabaya bindim. Teyzem arkadaş edinmeme sevinmiş olacak ki bana gülümseyip arabayı çalıştırdı. Eve geldiğimizde yemeğimi yedim ve teyzemden izin isteyip odama çıktım. Üzerime pijamalarımı geçirip telefonumla oynamaya başladım. Telefonumla oynarken aklıma Kaan geldi. Dudağının kenarının kıvrılması, sigara içişi, çatık kaşları, gözleri. Tövbe Allah'ım çok tövbe. Bunları düşünen iç sesimi azarladım. Tabi ki ben düşünmedim iç sesim düşündü. İç sesimle tartışmayı bırakıp, başımı yastığa koydum ve göz kapaklarımın kapanmasına izin verdim.