Bölüm 3: İşkence ⚡

1.8K 660 90
                                    

DİPNOT:Değerli arkadaşlar yorumlarınızı ve beğenilerinizi eksik etmezseniz sevinirim. :-)... Eleştirilere açığım. Kendinize iyi davranın....

"Kendine gel. "diyen bir sesle irkildim. Yanımda oturan adam sırtıma vurarak arabadan indirmeye çalışıyordu. Ellerimin arkadan bağlı olması araba içinde hareket etmemi kısıtlıyordu. Bacaklarımdan destek alarak bedeni kapıya doğru sürükledim. Kendimi dışarı attığımda bana doğru hızlı tempoyla koşan ayak seslerini duydum. Yaklaştılar ve kollarımdan tuttular sıkıca. Bez parçasının altından sadece yerdeki kar birikintilerini görebiliyordum. Başımı hafif kaldırdım ve etrafa baktım ağır adımlarla beni götürürlerken. Geride kalan adamlar kendi aralarında konuşuyorlardı.

Aralarından birisi: " Sizin göreviniz burada bitti. İstediğiniz para hesabınıza yatmıştır. Hazırlıklı olun. Her hangi bir görevde sizi tekrar arayacağız. " diyordu.

Diğer adamlar: " Anlaşıldı " dediler ve arabalarına binip uzaklaştılar.
Güneş daha güler yüzünü kendini göstermemişti. Karanlığın etrafa hakim olduğu bir vakitti. Yolculuk boyunca peşimizi bırakmayan ıssız ve ürkütücü orman kendini buradada göstermişti. Ormanın içine kurulmuş harabe bir binanın içine götürüyorlardı beni. Senelerdir kullanılmayan bir bina olduğu çatlamış duvarlarından, bazı pencere camlarının olmadığından ve çatıdaki kiremit parçalarından anlaşılıyordu. Sert rüzgarın etkisiyle parçalanmış kiremit parçacıkları çatı katından aşağıya doğru düşüyordu. Binanın yanına yaklaştığımızda dökülen kiremit tozları yüzüme doğru çarpıyordu. Binanın giriş kapısının önüne geldiğimizde sert esen rüzgar bedenimden ayrılmıştı. Tavandaki yanıp sönen ışık koridoru aydınlatmaya yetmişti. Hapishaneyi andıran hücreler sıra sıra dizilmişti. Bazı kapıların demir parmaklıklar arasından çığlık sesleri geliyordu. İçeride kimler olduğunu bilmesemde kulağıma gelen konuşmalar neler olduğu konusunda tahmin etmeme yardımcı olmuştu. Biz yavaş yavaş uzaklaşıyorduk kapıdan ama bağrışma sesleri hala peşimizi bırakmamıştı.

Odadan bir ses: " Her şeyi söyleyeceksin. Bildiklerini anlatacaksın " diyordu.

Diğeri de: " Bir şey bilmiyorum. Bilsem de söylemem. Canımı alacaksan hiç vakit kaybetmeyin." diyordu ve sonrasında haykırış...Belli ki yapılan işkencenin ağır sonucuydu bu haykırışlar...

Nereye getirmişlerdi beni?
Eski bir hapishaneye benzeyen bu bina da ne yapılıyordu?

Koridorun sonuna gelene kadar bazı kapıların demir parmakları arasından gelen sesler kesilmemişti. Bu duruma daha fazla dayanabilecek gücüm kalmamıştı. Sola doğru döndük ve merdivenleri tek tek çıkmaya başladık. Gözlerimin kapalı olmasından dolayı merdiven basamaklarının uç kısımlarına basıyordum. İlerledikçe kulağıma gelen sesler geriye kalıyordu ve sonunda kayboldu. Birinci kata geldiğimizde sessizlik bir selam verdi. İkinci katta da sadece ayak seslerini duydum. Dizlerimin bağı çözülmüştü. Her basamak sonu titriyordu bacaklarım. Saatlerdir üzerimden atamadığım yorgunluk omuzlarımdan yavaş yavaş diz kapaklarıma kadar inmişti. Üçüncü katın son basamağında gelince dizlerim. Bedenimi daha fazla taşıyamadı ve dizlerimin üzerine çöktüm. Kolumdan tutan adamların biri bacaklarımı tekmelemeye başladı ve ayak bileğimin üzerine basıp:

"Bütün günümü seninle geçirip heba etmek istemiyorum. Kalk yerden çabuk " dedi ve ayağını üzerimden çekti. Zorda olsa ayağa kalktım ve adımlarımı atarken ayaklarım yere sürte sürte gidiyordum. Bu katta sadece koridorun ucunda bir kapı vardı. Gözlerim kapalı vaziyette boynum yere doğru eğik bir şekilde ilerliyorduk. Kapının yanına geldiğimizde yanımdaki cebinden telefonu çıkardı ve tuşlara bastı:

"Reis istediğin emaneti paket yapıp getirdik. Şimdi binanın üçüncü katındayız. Emriniz nedir "dedi. Sorunun cevabını aldıktan sonra telefonu kapattı ve kilitli olan kapıyı açtı. Kulağıma yaklaşıp garip bir ses tonuyla: " Gir içeriye." dedi. Odaya girer girmez arkamdan kapıyı kilitlediler. Odada boydan boya çatlamış duvarlardan başka bir şey yoktu. Pencerenin olmayışıda dikkatimi çekmişti. Sanki dışarıda esen rüzgar çatlakların arasından geçip keskin bir bıçak gibi odanın içerisine giriyordu. Odanın bir köşesinde karıncalar yuvalarından çıkıyor ve aradıklarını bulamayınca geri giriyorlardı. Cici parmağımın girebileceği büyüklükteydi delik. Yuvanın kenarına doğru gittim ve yere oturup belimi soğuk duvara yasladıktan sonra bacaklarımı uzattım. Bileklerimi bağladıkları ip artık acı vermeye başlamıştı. Sessizlik kulağıma fısıldayarak:

✏  EZMÂR  ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin